Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz

Eşler evlilik birliğinin kurulması ile birlikte bazı sorumluluklar altına girerken bazı hakları da kazanırlar. Türk Medeni Kanunu’nda mal rejimi türleri dörde ayrılmaktadır: edinilmiş mallara katılma rejimi, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı. 2002 yılında medeni kanunda değişiklik yapılmadan önce kanuni mal rejimi mal ayrılığı rejimiydi ancak yapılan değişiklik ile birlikte edinilmiş mallara katılma rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir.
Evlilik birliği içerisinde edinilen malların boşanma sonrasında paylaşımının ne şekilde olacağının belirlenebilmesi için eşlerin her biri tarafından mal rejiminin tasfiyesi davası açılabilmektedir.
Mal rejiminin tasfiyesi, eşler arasındaki mal rejimi durumunun sona ermesi ile başlamaktadır. Mahkeme kararı ile evlilik birliği sona erdirildiğinde eşler arasındaki malların da paylaşılması gerekmektedir. Mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ermektedir.
Mal rejiminin tasfiyesinde 2002 sonrasında kabul edilen yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. 2002 öncesinde ise uygulanan mal rejimi mal ayrılığı rejimidir. Kanunda dört ana mal rejimi öngörülmüştür ve eşler bu mal rejimlerinden herhangi birini evlenmeden önce veya sonrasında yapacakları sözleşme ile kendi evliliklerinin yasal mal rejimi olarak belirleyebilecektir.

2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde yer almayan edinilmiş mallara katılma rejimini yasal mal rejimi olarak kabul etmiştir.
Kanunda ayrıca 3 tane daha mal rejimi düzenlenmiştir. Eşler, aralarında yapacakları mal rejimi sözleşmesi ile, seçimlik mal rejimi olarak mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı rejimlerinden birini seçebilirler. Türk Medeni Kanunu’nun 202. Maddesi emredici değildir.
743 sayılı Kanununda düzenlenen evlenmiş eşler arasında 31.12.2001 tarihine kadar geçerli yasal mal rejimi mal ayrılığıdır.
Yasal mal rejiminin tasfiye edilebilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin kanunda yazılı sebeplerden biri ile sona ermiş olması gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 225. Maddesine göre mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Bu durumda söz konusu mallar üzerindeki hakların belirlenebilmesi için mal rejiminin tasfiyesi davası eşlerden her biri tarafından açılabilir.
Mal rejiminin tasfiye edilebilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin bir şekilde sona ermesi gerekmektedir. Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü, evliliğin iptal, boşanma sebebiyle sona erdirilmesi veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Aynı zamanda mahkeme kararı ile mal ayrılığı rejimine geçilebilmektedir. Mal rejimini sona erdirecek hususlar meydana gelmeden mal rejiminin tasfiyesini gerçekleştirmemiz mümkün değildir.
Boşanma durumunda mal rejiminin tasfiyesi davası açılabilmesi için öncelikle boşanma davasının karara bağlanması gerekmektedir. Boşanma davasında mal rejimi talebi de öne sürülebilir ancak bu ikisi iki ayrı dava olarak yürütülür.
Boşanma davasının karara bağlanması mal rejiminin tasfiyesi davasının bekletici meselesi yapılır.
Boşanma dışında bir neden olması halinde de mahkemeye mal rejiminin tasfiyesi davasına ilişkin dilekçe verilerek bu dava açılabilir.
2002 sonrasında kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile birlikte eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi kabul edilmiştir.
Edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik sürecinde elde edilen bazı malvarlıklarını kapsar. Bunlar Türk Medeni Kanunu 219. Maddede düzenlenmiştir. ‘’ Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
Edinilmiş mallar dışında kalan ve kişisel mal olarak nitelendirilen varlıklar mal varlığının tasfiyesine katılmaz. Bu mallar ayrı ayrı eşlere ait olup bir birlik oluşturmaz.
Türk Medeni Kanunu’nun 220. Maddesine göre ‘’ Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
Bu malvarlığı değerleri tasfiye işlemine katılmazlar.
2002 kanun değişikliği öncesinde kabul edilen mal paylaşımı mal ayrılığı rejimiydi. Daha sonrasında yapılan kanun değişikliği ile birlikte edinilmiş mallara katılma rejimi kabul edilmiştir.
2002 senesinden önce evlenenler için 2002 senesine kadar olan süreçte bir sözleşme yapılmadıkça mal ayrılığı rejimi uygulanacaktır. 2002 ve sonrasında ise eşler arasında ek işleme gerek olmaksızın edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır.
Bu durumda iki mal rejiminin birlikte uygulanabilmesi mümkündür.
Edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik birliği içerisinde eşlerin birlikte elde ettikleri kazanımları ifade eder. Dolayısıyla eşlerin evlilikten önceki veya kişisel malları rejimden çıkarılır. Fakat her zaman bunu belirlemek kolay olmayabilir.
Öncelikle aktif ve pasif malvarlığı değerleri hesaplanır. Aktif değerlerden pasif olan kısım çıkarılır.
Bu hesaplama sonucunda Artık Değer miktarı ortaya çıkacaktır.
Bu değer üzerinden de eşlerin yarı yarıya katılma alacağı meydana gelecektir.
Payların eşit olarak paylaştırılması genel kural olsa da buna birçok istisna getirilebilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 236. Maddesinin 2. Fıkrasında “Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.’’ Düzenlemesi yer almaktadır. Bu durumda hakim her zaman yarı yarıya paylaşım yapmak zorunda değildir. hakkaniyete uygun olmasını gözetmek zorundadır.

Kişisel mallar mal rejiminin tasfiyesinde artık değerin hesaplanmasında hesaba dahil edilmez. Kişisel mallar tarafların her birinin bireysel varlığıdır. Bir mal varlığının kişisel mal olup olmadığı kanunda belirtilmiştir. Buna göre:
Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevi tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler, kişisel mal sayılacaktır.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
Bir eşin bütün malları aksi ispat edilene kadar eşlerin edinilmiş malı kabul edilmektedir. Bu durumda aksi iddiasını öne süren eş bunu ispatlamak zorundadır.
Edinilmiş mallara katılma rejiminin temelinde eşlerin birlikte elde ettiği malların ortak kabulü vardır. Mal paylaşımı da bu şekilde yapılır. Edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik birliği kurulduktan sonra edinilmiş mallara katılmayı kapsar. Evlilik öncesinde elde edilen mal varlıkları satın alan tarafın kişisel malvarlığı olarak kabul edilir ve paylaşıma dahil edilmez. Edinilmiş malların dışında kalan bu kişisel mallara şunlar örnek verilebilir;
Boşanma kararı kesinleştikten sonra mal paylaşımı için ayriyeten dava açılması gerekmektedir. Boşanma davası ile birlikte açılan mal tasfiyesi davasında boşanma davasının kesinleşmesi bekletici mesele yapılmaktadır. Boşanma davasının bekletici mesele yapılmasının nedeni boşanma kararı alınmaksızın mal rejiminin sona ermeyeceğinin kabulünden gelmektedir.
Edinilmiş mallara katılma rejimi eşlerin borçlara da birlikte katılmasını sağlamaktadır. Evlilik birliğinin devamı için eşlerin yapmış olduğu harcamalar sonucu meydana gelen borçlara her eş eşit miktarda katılmaktadır. Elbette ki dayanağı sağlam bir gerekçeniz var ise bu durumda mahkeme bu oran üzerinde değişikliğe gidebilir.
Eşlerin kişisel borçları ise kendilerine aittir bir diğer eşe yükletilemez. Örneğin burada eşlerden birinin evlilikle hiç alakası olmayan harcaması veya borçlanması durumunda bu borç edinilmiş mal kabulü olmayacaktır.
Mal paylaşımı davası mahkemenin iş yükü, tarafların anlaşması ve mahkeme kararının verilmesinde yapacakları iş birliği değişkenlerine bağlı olarak ortalama 1,5- 2 yıl sürebilmektedir. Anlaşmalı boşanma sonucu mal rejimi sona ermiş ise anlaşmalı boşanma kararından ayrı bir mal rejimi davası açmaya gerek duyulmadığından bu süre 1-3 ay gibi kısa bir süreye düşebilir.
Mal paylaşımı davasının daha hızlı sonuçlanması için ise bir avukat desteği almak süreyi oldukça kısaltacaktır.
Mal rejiminin tasfiyesi davasının niteliği tartışma konusu yapıldığında mal rejimi davasındaki talepler boşanmanın fer ’isi mi yoksa bir alacak hakkı mı bunu belirlemek önemlidir. Eğer boşanmanın fer’isi olarak istenecek bir alacak olarak düşünürsek zamanaşımı süresi 1 yıl demeliyiz. Ancak öğretide ağırlıklı görüş ve yargıtay uygulaması da mal rejiminin tasfiyesinde öne sürülen taleplerin bir alacak hakkı olduğunu ve burada Türk Borçlar Kanunu’nun genel zamanaşımının uygulanması gerektiği kabul etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/8-375 Esas, 2013/520 Karar sayılı ilamında mal rejimi davalarında zamanaşımı süresi 10 yıl olarak kabul edilmiştir.
Mahkeme önünde görülen davalarda hukuka uygun elde edilen her şey delil olarak kullanılabilir.
Düğün takılarının tespitinde fotoğraflar, tanık beyanları, mesajlaşmalar, banka hesap hareketleri gibi unsurlar delil olarak kullanılabilir.
Eğer bir görüntü ve ses kaydı kullanılacak ise bu kayıtların habersiz bir şekilde elde edilmemesi gerekir. Aksi takdirde bu kayıtları kullanan tarafa Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca ceza verilebilmektedir.
Bir eş kişisel malından edinilmiş mallara katkı sağlamış ise bu miktarın ya da malvarlığının iadesi gerekir. Aynı şekilde edinilmiş mallar da kişisel malın artışında destek sağlamış ise bu da geri verilmelidir. Bu durumda tarafların yapacakları iadelere denkleştirme denir.
Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Hangi mal alanına ait olduğu anlaşılamayan borç (edinilmiş mal ya da kişisel mal), edinilmiş mallar kapsamında değerlendirilir. Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
Bunun nedeni eşler arasındaki mal paylaşımında hakkaniyeti sağlamaktır.
Eşlerin edinilmiş mallarının aktif ve pasiflerinin tespit edilmesinin ardından pasif değerlerin aktif değerlerden çıkartılması sonucunda ortaya çıkan miktar “Artık Değeri” ifade eder.
Bir örnek üzerinden ilerleyecek olursak;
| KADIN | ERKEK | |
| AKTİF | 1.000.000 TL | 750.000 TL |
| PASİF | 100.000 TL | 250.000 TL |
| ARTIK DEĞER | 900.000 TL | 500.000 TL |
Türk Medeni Kanunu’nun 227. Maddesinde ‘’Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.’’
Burada dikkate alınan diğer eşe yapılan kazandırma ve katkıdır.
Kanunda düzenlenen ve mal rejimini sonlandıran nedenlerden biri meydana gelmediği takdirde, katılma alacağından söz edilemez.
Türk Medeni Kanunu’nun 236. Maddesinde ‘’ Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.’’ İfadesi yer almaktadır.
| KADIN | ERKEK | |
| AKTİF | 1.000.000 TL | 750.000 TL |
| PASİF | 100.000 TL | 250.000 TL |
| ARTIK DEĞER | 900.000 TL | 500.000 TL |
Katılma alacağının hesaplanması;
Kadın eş için 900.000 TL/2 = 450.000 TL
Erkek eş için 500.000 TL/2=250.000 TL
Bu durumda kadının oranı erkeğin oranına mahsup edilir ve erkeğin 200.000 TL kadından katılma alacağı olacaktır.
Evlilikten önce kurulan bir şirkete ait malvarlıkları kişisel mal sayılır ve paylaşıma tabi değildir. evlendikten sonra bu şirketin malvarlığında meydana gelen değişimler edinilmiş mal sayılır ve paylaşıma dahil edilir. Burada paylaşıma konu olan şirket hisseleridir. Burada eşlerin evliliği 2002 öncesi ise mal ayrılığı rejimi de burada uygulama bulacaktır.
Burada iş yerinin devamı için kanun mal sözleşmesi yapılmasını uygun bulmuştur.

Mal rejiminin tasfiyesi, eşler arasındaki mal rejimi durumunun sona ermesi ile başlamaktadır. Mahkeme kararı ile evlilik birliği sona erdirildiğinde eşler arasındaki malların da paylaşılması gerekmektedir. Mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ermektedir. Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
Mal rejimin tasfiye edilmesi için sadece boşanma kararı aranmaz. Mal rejiminin sona ermesi yeterlidir. Kanunda mal rejiminin sona ereceği haller belirlenmiştir. Buna göre Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Mal rejiminin tasfiye edilebilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin bir şekilde sona ermesi gerekmektedir. Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü, evliliğin iptal, boşanma sebebiyle sona erdirilmesi veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Aynı zamanda mahkeme kararı ile mal ayrılığı rejimine geçilebilmektedir. Burada mahkeme ayrılık kararı vermek için birçok kriteri göz önünde bulundurur.
Boşanma durumunda mal rejiminin tasfiyesi davası açılabilmesi için öncelikle boşanma davasının karara bağlanması gerekmektedir. Boşanma davasında mal rejimi talebi de öne sürülebilir ancak bu ikisi iki ayrı dava olarak yürütülür.
Boşanma davasının karara bağlanması mal rejiminin tasfiyesi davasının bekletici meselesi yapılır.
Boşanmada kişisel mallar paylaşıma katılmaz. Bunlar kanunda sayıldığı üzere eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevî tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler.
Bu sayılan unsurlar mal rejiminin tasfiyesine katılmaz.
Malvarlığı aktiflerden ve pasiflerden oluşur ve pasif malvarlığı borçları ifade eder. Edinilmiş malvarlığı değerleri hesaplanırken eşlerin evliyken yaptıkları borçlar da ortak bir hesaplamaya dahil edilir ve her iki eş de bundan bir kayıp yaşar.
Eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur. Kişisel borçlar her iki tarafın da kendi sorumluluğundadır. Evlilik birliği içerisinde bu birlik bir borca taraf olmuş ise bu durumda her iki taraf da bu borçtan eşit olarak sorumludur. Burada ortak olan borcun evliliğin devamı için yapılmış olması önemlidir.
Mal rejimi tasfiyesi davası bu tasfiyeyi gerektirecek hallerin oluşması halinde dilekçe ile açılabilmektedir. Bu dava Aile Mahkemesinde görülür ancak Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davaya bakabilmektedir.
Boşanma davası açılırken de bu talep öne sürülebilir ancak bu iki ayrı esas numaraları alır ve ayrı ayrı karara bağlanır.
Türk Hukukunda mahkemelerin görevi kamu düzeninden kaynaklanır ve görevsiz bir mahkemede açılan davanın esası incelenmeksizin usulden ret alması söz konusu olacaktır.
Dava açılırken görevli ve yetkili mahkemenin belirlenmesi önemli bir husustur ve göz ardı edilemez. Bu durumda dava açılacağı zaman bir avukat ile çalışmak sizler için yararlı olacaktır.
Özel hukuk davalarından biri olan mal rejiminin tasfiyesi davasının açılacağı mahkeme belirlenirken Hukuk Muhakemeleri Kanununa uygun belirleme yapılmalıdır.
Mal rejimi tasfiyesi davası Aile Mahkemesinde görülür ancak Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davaya bakabilmektedir.
Mal paylaşımı davası mahkemenin iş yükü, tarafların anlaşması ve mahkeme kararının verilmesinde yapacakları iş birliği değişkenlerine bağlı olarak ortalama 1,5- 2 yıl sürebilmektedir. Anlaşmalı olarak boşanan çiftlerde bu süre 1-3 ay arasında değişiklik gösterebilmektedir. Anlaşmalı boşanma protokolünde belirlenen paylaşıma göre mahkeme karar verecektir. Anlaşmalı boşanma durumunda hakim genelde karar verirken uygun gördüğü sürece bir değişikliğe başvurmaz.
Evlilik birliğinde edinilmiş olan mallar, mal paylaşımında edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olarak paylaştırılır. Edinilmiş mallar taraflar arasında eşit oranda paylaştırılır ancak bu paylaşıma kanunda belirlenen belirli mal ve gelirler katılmaz. Evlilik öncesinde alınan mallar satın alan eşin kişisel malıdır ve paylaşıma dahil edilmez.
Türk Medeni Kanunu’nun 220. Maddesinde de bu husus şu şekilde belirtilmiştir:
‘Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
…
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri…’’
Edinilmiş mallar Türk Medeni Kanunu’nda sayılmıştır ve bu mallar yasal mal rejimi herhangi bir şekilde değiştirilmediği sürece eşlerin ortak malı kabul edilir. Eşler mal rejimi sözleşmesi ile birlikte yasal mal rejimini değiştirerek evlilik birliklerinde uygulanması gereken rejimi belirleyebilirler. Edinilmiş mallar eşlerin mal rejimini sona erdirmeleri halinde taraflar arasında eşit bölünebilir ancak kişisel mallar bu bölünmeye katılmaz.
Miras malları Türk Medeni Kanunu’nun 220. Maddesi gereğince kişisel mal sayılmaktadır ve bu nedenle paylaşıma dahil edilmez. Bu husus doğrudan kanundan kaynaklanmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 220. Maddesinde de bu husus şu şekilde belirtilmiştir:
Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
…
Boşanma kararı kesinleştikten sonra mal paylaşımına ilişkin dava açılması gerekmektedir. Mahkeme kararı olmaksızın yasal bir intikal gerçekleştirilemez. Boşanma kararı kesinleştikten sonra Aile Mahkemesine, Aile Mahkemesinin bulunmadığı bölgelerde ise Asliye Hukuk Mahkemesine başvurularak mal rejiminin tasfiyesi davası açılmalıdır. Bu davada hakim eşlerin edinilmiş mal oranlarını tespit ederek hak kazanımlarını hesaplar.
Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.
Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.
Bu hususta yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olsa da kanunda yazan diğer üç paylaşım şekli de eşler arasında belirlenebilir. Buna engel herhangi bir husus yoktur. Mal rejimi sözleşmesi noterde yapılmak zorundadır ancak eşler evlilik başvurusu esnasında hangi mal rejiminin uygulanmasını istediklerini yazılı olarak bildirebilirler.
Evlilik bir birlik oluşturulmasıdır ve bu nedenle evlilik devam ettiği sürece eşlerin elde ettikleri varlıkların üzerinde her iki eşin de hakkı bulunabilmektedir. Ancak boşanma bir mal rejimini sona erdirir. Bu nedenle eşler evlilik birliği içinde elde etmiş oldukları gelirleri doğrudan boşanma ile paylaşamazlar. Bu paylaşımın yapılabilmesi için dava açılması ya da tarafların usulüne uygun şekilde anlaşmaları gerekmektedir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde her eş ortak olarak söz konusu mallarda hak sahibi olacaktır. Eşlerin kişisel malvarlıkları ise bu paylaşıma katılmaz.
Mal rejiminin tasfiyesinde aktif ve pasif malvarlıkları hesaplanarak eşler arasında bir paylaşım yapılması gerekmektedir. Malvarlığı dediğimiz husus aktif ve pasif kalemleri kapsamaktadır. Pasif kısım borçları ifade ederken eşler arasında yapılacak paylaşımda dikkate alınmaktadır.
Mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş kabul edilir.
Mal rejimi herhangi bir nedenle sona ermişse bu sona erme tarihi ve öncesinde evlilik birliği içerisinde yapılan borçlar edinilmiş malvarlığının içerisinde yer alacaktır.
Mal rejiminin tasfiyesinde borçlar da malvarlığının eşit paylaşımına dahil edilerek aktif malvarlığından pasif mal varlığı çıkarılır.
Edinilmiş mallara katılma rejimi 2002’de yapılan kanun değişikliği ile birlikte yasal mal rejimi olarak hukukumuzda kabul edilmiştir. Bu mal rejiminde eşlerin evlilik birliği içinde kazandığı bazı edimler evliliğin ortak malı kabul edilir ve mal rejiminin tasfiyesi gerektiğinde bu usule göre bölünür.
Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar. Edinilmiş mallara katılma rejiminden önce kabul edilen mal rejimi usulü mal ayrılığı rejimiydi. Kanunda dört adet mal rejimi belirlenmiştir. Bunlar: edinilmiş mallara katılma rejimi, mal ayrılığı rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi ve mal ortaklığı rejimi.
Eşler mal rejimi sözleşmesi ile bu mal rejimlerinden herhangi birini evliliklerinde uygulanması üzerine kararlaştırabilirler.
Boşanma kararı kesinleştikten sonra mal rejimi davası açılabileceği gibi talepler boşanma ile birlikte de öne sürülebilir. Ancak iki dava aynı anda açıldığında ayrı esas numaraları alır ve boşanma kararı kesinleşene kadar karara bağlanması bekletilir. Mal rejiminin tasfiyesi davasında karar verilebilmesi için mal rejimini gerektiren hususun meydana gelmesi gerekmektedir. Boşanma kararlarında bu durum boşanma davasının karara bağlanmasıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/8-375 Esas, 2013/520 Karar sayılı ilamında mal rejimi davalarında zamanaşımı süresi 10 yıl olarak kabul edilmiştir
‘’ Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğünden sonra edinilen mallar konusunda, evlilik birliğinin boşanma ile sonuçlanması halinde, eşler arasında katılma alacağına ilişkin davalarda zamanaşımı süresinin TMK 178. maddesi uyarınca bir yıl mı, yoksa aynı Kanunun 5. maddesi yollaması ile Türk Borçlar Kanunu 146. maddesi ( eBK m. 125 ) uyarınca on yıl mı olduğu; varılacak sonuca göre ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
…
Taraflar arasında bir sözleşme bulunmaması nedeniyle, Kanuna göre belirlenecek olan; Kanun’daki düzenleme şekliyle “artık değere katılma” alacağı olarak ifade edilen ve uygulama ile öğretide “katılma alacağı” olarak adlandırılan eşler arasındaki bu alacak 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile kabul edilen “edinilmiş mallara katılma” rejimine ilişkin bir kavram olup, TMK’nın 231 maddelerinde düzenlenmiştir.
Alacağın açıklanan bu niteliğine göre, Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığa dönülecek olursa; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’na bakıldığında, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına özgü olarak bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Bu nedenle edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı konusu tartışmalara neden olmuştur. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında azınlıkta kalan bir kısım üyeler TMK m. 178‘deki zamanaşımı süresinin bu dava da uygulanması gerektiğini belirtmiş iseler de bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.
Katılma alacağının niteliği itibariyle, eşler arasında bir alacak olduğu ve dolayısıyla boşanmanın bir fer’î olmadığı; “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan bir dava” da olmadığı, kaldı ki edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinin boşanmanın değil mal rejiminin sona ermesinin bir sonucu olduğu kabul edilmektedir. Zira boşanmanın fer’ileri; boşanma davası ile birlikte veya ayrı olarak açılan maddi-manevi tazminat (TMK m. 174/1-2 ) ve nafaka ( TMK m. 175 ) gibi hususlardır. Belirtmek gerekir ki; TMK m. 178‘in salt boşanmanın fer’î niteliğindeki tazminat ve nafakayı kapsadığı madde gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır.
…
Katılma alacağının kanundan doğan bir ( parasal ) alacak hakkı olduğu görülür. Bu niteliği gereğiyle; katılma alacağının doğumuyla bu alacak artık temlik edilebilir, haczedilebilir ve rehnedilebilir. Katılma alacağı kanundan doğan bir alacak olduğundan, TMK m. 5 yollaması ile Borçlar Kanunu genel hükümlerinin bu alacak bakımından da uygulanacağı açıktır
01.01.2002 Tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu’nda ayrı bir hüküm bulunmadığına ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olmasına göre, olayda uygulanması gereken hükümler, TMK. m. 5 yollaması ile TBK. m. 146 ( eBK m. 125 ) uyarınca belirlenecektir. Anılan hükümde; “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir” ( 6098 Sayılı TBK. m. 146; eBK. m. 125 ) düzenlemesi yer almaktadır. Şu halde, katılma alacağında zamanaşımı süresi TBK m. 146 ( eBK m. 125 ) uyarınca on ( 10 ) yıl olarak uygulanmalıdır.’’
10 yıllık zamanaşımının dayandığı Yargıtay Kararının içeriği bu şekildedir. Görüldüğü üzere katılma alacağı bir alacak hakkı olarak kabul edilmiş bu nedenle de Borçlar Kanunu’nda yer alan zamanaşımına tabi olacağı kabul edilmiştir.
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin oranının belirlenmesinde kanunda öngörülen usul dikkate alınmaktadır. Kanun eşlerin yaşı, mesleği, cinsiyetine yönelik herhangi bir ayrıma gitmemiştir. Eşin mesleğinden ziyade evlilik birliği içerisinde edinilen malların durumu önem arz eder.
Örneğin bir ev hanımı ile bir öğretmenin evli olduğu senaryoda 2002 sonrası evlenmiş oldukları düşünülürse ve bu eşlerin evlilik birliği içerisinde bir ev alırsa bu ev edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında eşler arasında eşit oranda paylaştırılır.
Kişisel malları ise her iki taraf da birbirinden bir talepte bulunamaz.
Evlilik birliği içinde alınan taşınmazlar, araçlar ve diğer varlıklar ortak mallardandır ve bu nedenle paylaşıma eşit olarak esas alınır. Evlilik öncesi veya kişisel olarak edinilen mallar paylaşıma dahil edilmez.
Paylaşıma konu olan fiziki olarak ikiye bölünemeyecek durumda ise bu durumda farklı yöntemler izlenebilecektir. Evlilik birliği içerisinde alınan bir arabanın değeri 1.000.000 TL olduğu düşünülürse farazi olarak bir eş diğer eşe 500.000 TL ödeyerek bu arabayı kendisi alabilir.
Bu paylaşımlarda önem arz eden husus malın niteliğidir. Alınan araba kişisel mal kapsamında bulunursa bu paylaşıma dahil edilemez.
Mahkeme öncelikle hangi malların edinilmiş mal hangi malların kişisel mal olduğuna karar vermelidir. Daha sonrasında aktif pasif hesabı yaparak eşlerin birbirinden alacakları hesaplanır ve paylaştırılır.
Evlilik birliği içerisinde edinilen mallar eşit olarak paylaştırılırken tarafların kişisel malları bu paylaşıma dahil edilmez. Eşler mallar üzerindeki tasarruflarını bir sözleşme ile de belirleyebilirler. Bu hususta kanunda herhangi bir engel yoktur.
Eşler arasındaki paylaşım eşit olarak yapılır ancak eşlerin ayrılık sebebi zina veya hayata kast ise hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
Boşanma davası ile mal rejimi davası birlikte açılabilir. Bu durumda mal rejiminin tasfiyesini gerektiren durum boşanma olduğu için boşanma davası mal rejiminin tasfiyesi davasında bekletici mesele yapılır.
Boşanma davası da mal rejiminin tasfiyesi davası da kendi içinde birçok prosedüre sahiptir. Bu nedenle süreç boyunca bir avukat ile çalışmak hak kayıplarını en aza indirecektir. Özdipi Hukuk Bürosu olarak bu konuda sizlere destek sağlamamızı talep eder ve hizmetlerimizden yararlanmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Bir fiil Türk Ceza Kanunda suç olarak tanımlanmadığı sürece o fiilin cezalandırılabilmesi mümkün değildir. ‘’boşanmada mal kaçırma’’ ya da ‘’eşten mal kaçırma’’ başlıklarıyla bir suç tanımlanmadığı için bu eylemin cezai yaptırımı yoktur. Hukuki yaptırımları mevcuttur.
Eğer mal kaçırma amacıyla eşlerden biri tasarrufta bulunurken Türk Ceza Kanunu’nda bulunan bir suçu işlediyse bu durumda ceza yargılaması yapılabilmektedir. Örneğin mal kaçırma eylemi esnasında resmi belgede sahtecilik, tehdit, dolandırıcılık ve benzeri fiilleri uyguladıysa bu durumda kamu davasının açılmasında bir engel yoktur.
Mal paylaşımı yapılırken eşlerin aktiflerinden pasifleri çıkarılır ve artık değer bulunur. Bulunan bu artık değerde eşlerden her birinin yarı yarıya katkı payı alacağı bulunur. Yargıtay uygulamasında bu hususa değer artış payı da denmektedir.
2002 kanun değişikliği öncesi mal ayrılığı rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmekteydi. Eşlerden biri diğer bir eşin kişisel malvarlığının edinilmesinde, iyileştirilmesinde ya da korunmasında bir harcama yapmış ise mal ayrılığı rejiminde kazandırma yapılan eşin kişisel malvarlığından alacak talep edilebilir.
Kredi ile alınan evin kredisinin ödemesi evlilik birliği içerisinde sona ermiş ise edinilmiş malların taksimi şeklinde paylaştırılır ancak kredi boşanma sonrasında da devam ediyor ve bir taraf buna katlanıyor ise bu durumda farklı bir uygulamaya gidilmiştir.
“(…)Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; davalı …’in taşınmazın satın alındığı tarihte 120 ay vadeli 20.000 TL konut kredisi çektiği ve mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihine kadar 19 taksitini ödediği anlaşılmaktadır. Az yukarıda da belirtildiği gibi, kredinin dava konusu taşınmazın edinilmesinde kullanıldığı ileri sürülmüş olduğuna göre, davalının bu husustaki delillerinin eksiksiz bir biçimde toplanmak suretiyle, evin alımında kullanıldığının belirlenmesi durumunda 120 aya göre ödenen 19/120 oranın edinilmiş mallara katılma rejimi için gözetilmesi gereken artık değer olarak kabul edilmesi, kalan 101/120 oranın ise, davalı … tarafından ödenmesi gerektiği düşünülerek onun kişisel malı ile ödenecek miktar (borcu) olduğunun kabulü ile belirtilen oranlara göre hesabın yapılması gerekmektedir (karar tarihine yakın tarihteki taşınmazın sürüm değeri / 120 X 19 = bulunacak artık değerin yarısı, “… Taşınmazın sürüm değeri/120 X 101 = çıkacak miktar davalının kişisel malı olup” sürüm değerinden düşülecek borçtur. Yani “… Sürüm değeri-davalının kişisel malı=artık değerin 1/2’si katılma alacağı” olacaktır) bu formüllerden biri ile sonuca ulaşmak mümkündür (…)” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/11719E. 2013/7824K.)
Burada görüleceği üzere kredi oranları her iki eşe de eşit şekilde yansıtılmaktadır. Yasal mal rejimi içerisinde ödenen oran daha sonrasında ödenen miktara oranlanacaktır.
Eğer eşlerden biri ödemeleri erken tarihte yapıp borçları ödemişse mal rejiminin sona erdiği tarihten sonrasına denk gelen krediler için de aynı yöntem uygulanır.
“(…) Dava konusu araç bakımından ise, Mahkemece 23.05.2012 tarihli keşif tarihi itibarıyla belirlenen 25.000 TL araç sürüm değeri üzerinden 12.500 TL. katılma alacağına hükmedilmiştir. Ancak, dosya arasına getirtilen belgelerden dava konusu 2004 model … marka aracın alımı sırasında … Banktan (Dışbank) davalı … lehine araç kredisi kullanıldığı, dosya arasına kredinin 29.04.2005 tarihinde 14.303,83 TL yatırılarak davalı tarafından erken kapatılmasına ilişkin belge getirtilmiş ise de banka kredisi ve alım sırasında ödenen peşinat ile ilgili tüm belgelerin dosya arasına getirtilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, katılma alacağı hesabında gözetilecek artık değerin bulunmasında davalının savunması üzerinde durulması, Mahkemece, dava konusu aracın alımı sırasında ödenen peşinat, çekilen banka kredisi ve ödemelere ilişkin tüm belgelerin getirtilmesi, bankadan kredi çekilerek araç alımında kullanıldığında bir tereddüt bulunmadığına göre davalının kişisel malı sayılabilecek banka kredisinin boşanma dava tarihinden sonraya tekabül eden ödeme miktarının (taksitler ve erken kapatma ile ilgili oranlama yapılarak) belirlenerek davalının kişisel malı olarak gözetilmesi, araçla ilgili gerekli araştırma ve inceleme yapılması, katılma alacağına esas artık değerin bu şekilde bulunması ve sonucuna göre bulunacak artık değerin yarısı oranında katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken alımda kullanılan banka kredisinin artık değer hesabında dikkate alınmaması doğru olmamıştır(….)” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2013/16653E. 2013/18672 K.)
Mal paylaşımında anlaşmalı boşanma protokolünde malların bölünme şekli ve oranına ilişkin anlaşma sağlanmaktadır. Eşlerin ortak kararına uygun taksim yapılır. Hakim genelde eşler arasında onaylanarak imzalanan protokole müdahale etmemektedir.
Çekişmeli boşanma davasından daha iyi bir seçenek olduğunu belirtmek isterim. Nitekim boşanma davası ve mal rejiminin tasfiyesi davası ayrı ayrı değil bir arada hükme bağlanmaktadır. Bu da hem maddiyat olarak hem de zamandan tasarruf yapılmasını sağlayacaktır.
Çekişmeli boşanma davası açılırken mal rejiminin tasfiyesi davası da açılabilir ancak boşanma davası kesinleşmeden bu dava görülmez. Daha sonrasında ayrı bir dava ile mal rejiminin tasfiyesi karara bağlanır.
Boşanma davasında verilecek olan karar mal rejiminin tasfiyesi davasının bekletici meselesi yapılacaktır çünkü ‘’mal rejimini sona erdiren bir durumun varlığı aranmaktadır.
Çekişmeli boşanma aşamasında genelde ortak konutun kullanımındaki belirsizliğin giderilmesi gerekmektedir. Genellikle mahkemeler bu durumda çocukların varlığı halinde velayeti alan tarafın evde kalmasını kararlaştırır.
Boşanma davası açılana kadar eşler mallar üzerinde dilediğince tasarruf edebilecektir ancak boşanma davası açıldıktan sonra edinilmiş mallar üzerinden yapılan tasarruflar kişisel mallardan kapatılır.
Eğer mal satılması engellenmek isteniyor ise aile konutu şerhi koyulabileceği gibi ihtiyati tedbir de verilebilir.
Bu hususta dava açılırken ihtiyati tedbir talebinin özellikle dilekçede belirtilmesi önemli bir husustur.
Mal paylaşımı davasının açılabilmesi, mal rejiminin sona ermesine bağlıdır. Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Mal paylaşımı davası açmadan malların resmi mahkeme kararıyla paylaşılması mümkün değildir. burada önemli olan husus mal rejiminin tasfiyesini gerektiren bir halin varlığı gerekir.
Ancak eşler evlilik birliği içerisinde edinilen malların daha sonrasında edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında paylaşılmasını istemezlerse mal rejimi sözleşmesi yapabilirler. Bu durumda yapılacak mal rejimi sözleşmesi evlenmeden önce yapılabileceği gibi evlendikten sonra da yapılabilir.
2002 sonrasında kurulan iş yerlerinin, edinilmiş mallara katılma rejimi gereği mal paylaşımına dahil edilir. 2002 öncesi kurulmasına rağmen evlilik süresinde de kazanmaya devam eden iş yerinin mal varlığı 2002 öncesi için mal ayrılığına 2002 sonrası edinilmiş mallara katılma rejimine tabiidir.
Türk Medeni Kanunu’nun 221. Maddesinde yer alan ‘’Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.’’ Hüküm gereğince iş yerinin paylaşımı üzerine taraflar anlaşma sağlayabilirler.