Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Boşanmada mal paylaşımı, evlilik süresince edinilen malların boşanma sonrasında nasıl bölüşüleceğini düzenleyen hukuki bir süreçtir. Türkiye’de 2002 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile birlikte mal rejimleri konusunda önemli değişiklikler yapılmış ve eşler için varsayılan mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” benimsenmiştir. Bu rejime göre, evlilik süresince elde edilen mallar kural olarak ortak kabul edilir ve eşler arasında eşit olarak paylaştırılır. Ancak, mal paylaşımı sürecinde, eşlerin evlenmeden önce ya da evlilik sırasında belirledikleri özel bir mal rejimi olup olmadığına da bakılır. Türk hukukunda dört farklı mal rejimi bulunmaktadır:
Eğer eşler herhangi bir sözleşme yapmamışlarsa, kanunen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olur ve evlilik içinde elde edilen malvarlığı paylaşılır. Mal ayrılığı rejiminde ise her eş kendi mal varlığını yönetir ve boşanma durumunda ortak bir mal paylaşımı yapılmaz. Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi, eşlerin belirli koşullarda ortak mal paylaşımını kabul ettiği bir sistemdir. Mal ortaklığı rejimi ise tüm malların ortak sayıldığı ve her iki eşin de mülkiyet hakkına sahip olduğu bir düzenlemedir. Boşanma sürecinde, edinilmiş malların paylaştırılması sırasında kişisel mallar, miras veya bağış yoluyla elde edilen değerler paylaşım dışı bırakılır. Aynı zamanda, katkı payı alacağı gibi durumlar da gündeme gelebilir. Eşlerden biri, diğerinin mal varlığının edinilmesine önemli ölçüde katkı sağladıysa, bu katkısını talep edebilir. Boşanma davasıyla birlikte mal paylaşımı davası açılabileceği gibi, boşanma kesinleştikten sonra da mal paylaşımı talep edilebilir. Mal paylaşımına ilişkin hukuki süreçler, anlaşmalı ya da çekişmeli boşanmalarda farklılık gösterebilir ve tarafların taleplerine, sundukları kanıtlara ve evlilik süresince edindikleri varlıklara göre şekillenir.
Boşanmada mal paylaşımı, evlilik birliğinin sona ermesiyle birlikte eşler arasında malların bölüşülmesi sürecidir. Genel anlamda, bu durum, evlilik boyunca geçerli olan mal rejiminin sona erdirilip tasfiye edilmesi anlamına gelir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 202. maddesine göre, eşler evlilik sırasında farklı bir mal rejimi belirlememişlerse, edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır. Bu rejime göre, evlilik süresince elde edilen mallar ortak kabul edilir ve yasal düzenlemelere uygun şekilde paylaştırılır.
Eğer taraflar mal paylaşımı konusunda anlaşmaya varamazsa, bölüşüm mahkeme aracılığıyla gerçekleştirilir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 26.05.2011 tarihli ve 2011/6579 Esas, 2011/3097 Karar sayılı içtihadına göre, edinilmiş mallara katılma rejimi süresince elde edilen mallar üzerinde eşler ayni hak sahibi değildir. Bunun yerine, her eşin bu mallar üzerinde belirli bir alacak hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle, paylaşım sırasında diğer eşin hakkı bir alacak tutarı olarak hesaplanır ve mal rejiminin tasfiyesi buna göre yapılır.

Boşanmada mal paylaşımı, hukukumuzda üç farklı yöntemle gerçekleştirilebilir. Taraflar, kendi aralarında bir sözleşme yaparak, boşanma protokolü düzenleyerek ya da mahkeme yoluna başvurarak mal paylaşımını sağlayabilirler. Eğer eşler, anlaşma yoluyla mal paylaşımı konusunda uzlaşmaya varırlarsa, bu durum resmi bir sözleşme veya protokol ile güvence altına alınabilir. Ancak, tarafların mutabakata varamaması halinde, mal paylaşımının mahkeme kararıyla yapılması gerekecektir.
Mahkeme aracılığıyla mal paylaşımının gerçekleştirilebilmesi için öncelikle mal rejiminin sona ermesi gerekir. Boşanma kararı verildiğinde, mal rejimi dava tarihinden itibaren sona ermiş kabul edilir. Anlaşmalı boşanmalarda, taraflar mal paylaşımını boşanma protokolü kapsamında düzenleyerek süreci daha hızlı ve kolay bir şekilde tamamlayabilirler.
Mal paylaşımı sürecinde hak kayıplarının önüne geçebilmek adına, uzman bir avukatın rehberliğinde hareket etmek büyük önem taşır. Eğer mal paylaşımı davası açılması gerekiyorsa, bu dava boşanma kararının kesinleşmesini beklemek zorundadır. Bunun yanı sıra, taraflardan birinin mal kaçırmasını veya haksız tasarruflarda bulunmasını engellemek amacıyla mahkemeden ihtiyati tedbir kararı talep edilmesi gerekmektedir. Böylece, dava süreci tamamlanana kadar tarafların hakları güvence altına alınmış olur.
Boşanma sürecinde uygulanacak mal rejimleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) dördüncü bölümünde düzenlenmiştir. TMK’nın 202. maddesinde, yasal mal rejiminin edinilmiş mallara katılma rejimi olduğu belirtilmiş olup, eşler aksi yönde bir sözleşme yapmadıkları takdirde bu rejim geçerli sayılır. Ancak, taraflar evlilik öncesinde veya evlilik sırasında bir mal rejimi sözleşmesi yaparak farklı bir mal rejimi seçme hakkına da sahiptir. TMK’nın 203. maddesi, eşlere kanunda belirtilen sınırlar çerçevesinde mal rejimini belirleme, değiştirme ve kaldırma yetkisi tanımaktadır. Bu nedenle, tarafların mal rejimi sözleşmesi yaparken hukuki geçerliliğini koruyabilmesi için uzman desteği almaları önemlidir.
Türk Medeni Kanunu’nda dört farklı mal rejimi düzenlenmiştir:
Tarafların hangi mal rejimini tercih ettikleri, boşanma durumunda mal paylaşımının nasıl gerçekleşeceğini doğrudan etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle, eşlerin evlilik öncesinde ya da sürecinde mal rejimi seçimlerini bilinçli şekilde yapmaları ve hukuki destek almaları hak kayıplarının önüne geçebilir.
Edinilmiş mallar, Türk Medeni Kanunu’nun 219. maddesinde tanımlanmış olup, evlilik birliği içerisinde eşlerin emek vererek veya karşılığını ödeyerek elde ettikleri malvarlığı değerlerini ifade eder. Bu mallar, evlilik süresince edinilmiş olup, aksi bir sözleşme yapılmadığı sürece edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında ortak kabul edilir. Kanun, edinilmiş malları belirlerken çeşitli örnekler sunarak kapsamını açıkça ortaya koymuştur.
Buna göre edinilmiş mallar şunlardır:
Bu çerçevede, evlilik sürecinde ortak gelirlerle alınan taşınmazlar, taşıtlar veya diğer değerli varlıklar edinilmiş mal olarak değerlendirilir ve boşanma halinde yasal mal paylaşımı kurallarına göre bölüştürülür. Ancak miras veya bağış yoluyla elde edilen mallar kişisel mal kabul edilir ve paylaşım dışı bırakılır. Eşlerin hak kaybına uğramaması için mal rejimi kapsamında hangi malların edinilmiş sayıldığını bilmesi ve gerekirse hukuki destek alması önemlidir.
Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesinde kişisel mallar açıkça tanımlanmıştır. Kanuna göre, eşlerden her birine ait olan ve doğrudan kişisel kullanımına yönelik olan eşyalar ile belirli yollarla edinilen bazı malvarlığı değerleri kişisel mal kapsamında değerlendirilir.
Buna göre kişisel mallar şunlardır:
Kanun, eşlere mal rejimi sözleşmesi yaparak belirli varlıklarını kişisel mal olarak kabul etme hakkı tanımaktadır. Örneğin, eşlerden biri mesleği veya işletmesi dolayısıyla edindiği malvarlığının kişisel mal sayılmasını talep edebilir. Aynı şekilde, taraflar, kişisel mallardan elde edilen gelirlerin edinilmiş mallara dahil edilmemesi yönünde bir anlaşma yaparak bu hususu güvence altına alabilirler.
Boşanmada mal paylaşımı, mal rejiminin sona erdiği tarih esas alınarak yapılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 225. maddesi, boşanma durumunda mal rejiminin dava tarihinden itibaren sona ereceğini düzenlemiştir. Bu da tarafların mal paylaşımının boşanma davasının açıldığı tarihteki malvarlığı durumuna göre gerçekleştirileceği anlamına gelir. Yani, boşanma süreci devam ederken eşlerden biri mal kaçırmaya çalışırsa, bu durum mal paylaşımına dahil edilmez. Bu nedenle, hak kaybı yaşanmaması için ihtiyati tedbir kararları alınarak, malların korunması sağlanabilir.
Türk Medeni Kanunu’nda mal paylaşımı davası açma süresiyle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığından, bu konuda Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi uygulama alanı bulmaktadır. Kanunda aksi belirtilmediği sürece, bir alacağın talep edilme süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. Buna göre, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde mal paylaşımı davası açılabilir. Eğer bu süre içinde dava açılmazsa, talep hakkı zamanaşımına uğrayarak kaybolur. Bu nedenle, tarafların haklarını kaybetmemesi adına süreci dikkatle takip etmeleri ve gerekli hukuki adımları zamanında atmaları önemlidir.
Halk arasında evlilik sözleşmesi olarak bilinen, aslında mal rejimi sözleşmesi olan bu anlaşma, eşlerin evlilik birliği içinde hangi mal rejimini uygulayacaklarını belirlemelerine olanak tanır. Eğer taraflar evlilik öncesinde ya da evlilik sırasında bir mal rejimi sözleşmesi yapmışlarsa, boşanma halinde mal paylaşımı da bu sözleşmede belirtilen rejime göre gerçekleştirilir.
Örneğin, mal ayrılığı rejimi tercih edilmişse, her eş yalnızca kendi adına kayıtlı malların sahibi olur ve ortak paylaşım söz konusu olmaz. Mal ortaklığı rejimi seçilmişse, eşlerin sahip olduğu tüm malvarlığı ortak kabul edilerek, paylaşım belirli oranlarda yapılır. Eğer edinilmiş mallara katılma rejimi geçerliyse, evlilik süresince kazanılan mallar ortak kabul edilir ve boşanma sürecinde eşit şekilde bölüştürülür.
Bu nedenle, evlilik sözleşmesi, mal paylaşımını doğrudan etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Tarafların ileride hak kaybı yaşamamak adına, evlilik öncesinde veya sırasında hangi mal rejimini seçecekleri konusunda bilinçli karar vermeleri ve gerekirse hukuki destek almaları büyük önem taşır.
Anlaşmalı boşanma, tarafların boşanmanın tüm hukuki ve mali sonuçları üzerinde uzlaşarak mahkemeye başvurdukları bir süreçtir. Bu süreçte, eşlerin nafaka, velayet, tazminat ve mal paylaşımı gibi konularda tam bir mutabakata varmış olmaları gerekmektedir. Özellikle mal paylaşımı, anlaşmalı boşanmanın en önemli unsurlarından biridir ve bu hususta tarafların uzlaşması, sürecin hızlı ve sorunsuz tamamlanmasını sağlar.
Anlaşmalı boşanma davasında mal paylaşımı, anlaşmalı boşanma protokolü adı verilen resmi belge ile düzenlenir. Bu protokolde tarafların evlilik süresince edindiği malların nasıl paylaşılacağına dair detaylar açıkça belirtilir. Taraflar, paylaşımı tamamen kendi isteklerine ve anlaşmalarına göre belirleyebilir. Örneğin:
Protokol, mahkemeye sunulduğunda hâkim tarafından incelenir. Eğer protokol, tarafların haklarını ihlal etmeyecek ve yasal çerçevede uygun olacak şekilde hazırlanmışsa, mahkeme tarafından onaylanarak hükme bağlanır. Böylece mal paylaşımı, boşanma kararıyla birlikte kesinleşmiş olur ve ek bir dava açmaya gerek kalmaz.
Eğer taraflar anlaşmalı boşanma için gerekli tüm şartlarda mutabık olsalar da mal paylaşımı konusunda uzlaşamazlarsa, boşanma davası yalnızca evlilik birliğinin sona ermesine ilişkin bir karar verir. Mal paylaşımı ise bu davadan ayrı olarak mal rejiminin tasfiyesi davası ile çözülür.
Bu durumda, anlaşmalı boşanma gerçekleştikten sonra eşlerden biri mal paylaşımı konusunda hak talebinde bulunursa, mal paylaşımı davası açarak hakkını yargı yoluyla alabilir. Bu davada, evlilik sürecinde edinilmiş malların hangi rejime tabi olduğu, kişisel malların ayrımı ve paylaşımın nasıl yapılacağı gibi hususlar detaylı bir incelemeye tabi tutulur.
Mal rejiminin türü belirlenmelidir: Evlilik süresince hangi mal rejiminin geçerli olduğu tespit edilmelidir. Edinilmiş mallara katılma rejimi geçerliyse, evlilik birliği içinde elde edilen mallar eşit şekilde paylaşılır. Ancak, taraflar evlilik sözleşmesi ile farklı bir mal rejimi belirlemişse, paylaşım bu rejime göre yapılır.
Boşanma sebebiyle açılacak mal paylaşımı davalarında, Aile Mahkemesi asli olarak görevli mahkemedir. Aile Mahkemeleri, boşanma, nafaka, velayet ve mal paylaşımı gibi aile içi ilişkilerle ilgili davalarda yetkili kılınmıştır. Ancak, bazı bölgelerde Aile Mahkemesi bulunmayabilir. Bu durumda, Asliye Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemesi sıfatıyla görevlendirilir ve aynı şekilde mal paylaşımı davalarına bakar.
Türk Medeni Kanunu’nun 214. maddesine göre,
Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
Mal paylaşımı davası, boşanma sürecinin bir parçası olarak ortaya çıkan önemli bir hukuki mesele olup, tarafların anlaşmalı veya çekişmeli boşanma yoluna gitmesine göre farklı şekillerde açılabilir. Mal paylaşımı davasının açılması hem boşanma sürecinin nasıl şekillendiği hem de eşler arasında anlaşmazlık olup olmadığına bağlı olarak değişir.
Eğer taraflar boşanma konusunda anlaşmalı bir çözüm yolu tercih ediyorsa, mal paylaşımı anlaşmalı boşanma protokolü aracılığıyla düzenlenebilir. Bu protokole, eşlerin mal paylaşımı hakkında uzlaştıkları her bir husus açıkça yazılır ve mahkemeye sunulur. Mahkeme, protokolü onayladığında, taraflar arasında mal paylaşımı sorunu da hukuki olarak çözülmüş olur. Yani, anlaşmalı boşanma süreci tamamlandığında, mal paylaşımı için ayrıca bir dava açılmasına gerek kalmaz. Ancak, taraflar mal paylaşımı konusunda anlaşamazlarsa, diğer seçenekler devreye girecektir.
Eğer boşanma çekişmeli bir şekilde gerçekleşiyorsa ve taraflar mal paylaşımı konusunda uzlaşamazlarsa, mal paylaşımı davası, boşanma davasından bağımsız olarak açılabilir. Taraflar, boşanma dava dilekçelerinde mal paylaşımını da gündeme getirerek, mal rejimi tasfiyesi talebinde bulunabilirler. Alternatif olarak, boşanma davasının kesinleşmesi beklenebilir ve ardından mal paylaşımı davası açılabilir.
Bu durumda, mal paylaşımı talep eden taraf, boşanma davasının dosya numarasını ve ilgili malları belirterek, mal paylaşımının yapılmasını talep edecektir. Bu süreçte mahkeme, tarafların üzerindeki malları, ortak malları ve mal rejimi türünü göz önünde bulundurarak bir karar verecektir. Ancak, ev veya araba gibi taşınmazların doğrudan bölünmesi mümkün olmadığından, alacak hakkı doğar ve bu alacak, belirli bir oranla hesaplanarak ödenebilir. Bu hesaplama süreci, uzman bilirkişi incelemeleri ile yapılır.
Mal paylaşımı davası için dava dilekçesinde, boşanma davasının sonuçlanmış olması, mal rejimi ve ortak mallar gibi unsurlar detaylı şekilde belirtilmelidir.
Dava dilekçesinde ayrıca, her bir eşin sahip olduğu malvarlıkları ve bu malların paylaşımı ile ilgili talep edilen oranlar yer almalıdır. Bu oranlar, boşanma davasının sonuçlarına ve taraflar arasındaki mal rejimine bağlı olarak belirlenir. Eşler arasında mal paylaşımı sürecinde anlaşmazlıklar ve uyuşmazlıklar olduğunda, mahkeme, uzman bir bilirkişi atayarak malların değerlerini belirler ve bu değere göre bir paylaştırma yapar.
Mal paylaşımı davası, boşanma davası kesinleşmeden açılacak olsa bile, boşanma kararının kesinleşmesi gerektiği için mal paylaşımı davasının sonuçları, boşanma kararının sonlanmasından sonra etkili olacaktır. Bu, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra mal rejimi tasfiyesi davasının karara bağlanacağı anlamına gelir. Yani, boşanma kararının geçerliliği sağlanmadan, mal paylaşımına ilişkin bir karar verilmez.
Mal paylaşımı davasında, özellikle taşınmazlar gibi büyük değer taşıyan malların paylaşımı söz konusu olduğunda, bilirkişi raporu çok önemli bir aşamadır. Bilirkişi, ortak malların değerini tespit eder ve her bir tarafın alacağı payı belirler. Eşler arasında paylaşılacak mallar hakkında tam bir değerlendirme yapılabilmesi için, uzman kişilerin yardımıyla yapılan bu inceleme, mal paylaşımının adil bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlar.
Mal paylaşımı davası, hukuki süreç ve hesaplamalar açısından karmaşık olabilir. Eşler, sürecin başından sonuna kadar hak kayıplarını engellemek için alanında uzman bir aile hukuku avukatından profesyonel destek almalıdır. Bir avukat, dava dilekçesinin doğru şekilde hazırlanması, gerekli belgelerin temin edilmesi ve bilirkişi raporlarının takibi gibi konularda eşlere rehberlik edebilir.
Mal paylaşım davasında, eşlerin paylarının hesaplanabilmesi için öncelikle hangi malvarlıklarının hesaplamaya dahil edileceği belirlenmelidir. Bu malvarlıklarının tespiti, mal rejimine ve dava sürecine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tarafların sahip olduğu malların tamamı, mal paylaşımına dahil edilmez; yalnızca edinilmiş mallar veya belirli şartlara uyan malvarlıkları hesaba katılır. Eşlerin mallarının tespiti yapıldıktan sonra, her bir malın değeri, uzman bilirkişi tarafından hesaplanır. Bu hesaplamada, malın piyasa değeri, yıllık değer artışı ve diğer faktörler göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılır.
Bilirkişi, malvarlıklarının türüne göre hesaplama yaparken, aynı zamanda aile hukuku ve miras hukuku kapsamında yapılması gereken nitelikli hesaplamaları da dikkate alır. Bu noktada, bilirkişinin uzmanlık alanına giren ve davaya ilişkin detaylı incelemeler gerçekleştiren raporları, mal paylaşımının sağlıklı bir şekilde sonuçlanmasını sağlar.
Edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca, evlilik süresi boyunca edinilen malların paylaşılması esastır. Bu rejime göre, eşler arasındaki mal paylaşımı yarı yarıya yapılır. Ancak, burada önemli olan, eşlerin alacak hakkıdır. Eşlerden biri, diğer eşin edinmiş olduğu malların yarısına karşılık gelen değeri, alacak hakkı olarak talep edebilir.
Katılma alacağı hesaplanırken, mal paylaşımı yapılacak malların toplam değeri belirlenir. Bunun ardından, mallara dair varsa borçlar ve yükümlülükler düşülür. Bu işlemlerden sonra, geriye kalan değer eşler arasında eşit bir şekilde paylaştırılır. Yani, her bir eşin alacağı pay, toplam değer üzerinden hesaplanarak yarı yarıya bölünür. Bu hesaplama esnasında dikkat edilmesi gereken unsurlar, malın değerindeki değişiklikler ve varsa ortak malların paylaşımıdır.
Eğer taraflardan birinin sahip olduğu mal, diğer eşin alacağı paya karşılık gelmiyorsa, denkleştirme yapılması gerekebilir. Bu, bir eşin sahip olduğu malın değerinin diğer eşin alacağı payla eşit olabilmesi için, ek bir ödeme yapılmasını isteyebilir. Bu ek ödeme, eşlerin mal paylaşımındaki dengenin sağlanması amacıyla uygulanır.
Boşanma davalarında kusur, mal paylaşımını etkileyen önemli bir faktördür. Türk Medeni Kanunu’na göre, mal paylaşımı esas olarak edinilmiş mallara katılma rejimi üzerinden yapılmaktadır ve bu rejime göre eşler arasındaki mallar eşit olarak paylaşılır. Ancak, boşanma kararında bir eşin kusurlu olduğu durumlarda, mal paylaşımına etki edebilecek bazı özel hükümler de bulunmaktadır.
Boşanma davasında tarafların kusur durumu, mal paylaşımını etkileyebilir. Eğer eşlerden biri boşanma sürecinde ağır kusur işlemişse, bu durum mal paylaşımına yansıyarak, kusurlu eşin aleyhine bir sonuç doğurabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 202. maddesi ve 225. maddesine göre, mal paylaşımı esas olarak eşit olurken, kusurlu tarafın payı, mağdur eşin lehine şekillendirilebilir. Yani, kusurlu eş, mal paylaşımından daha az bir pay alabilir veya eşinin alacağı payda bir artış yapılabilir.
Türk Medeni Kanunu’nda, mal rejiminin tasfiyesi sırasında kusur durumunun belirleyici olup olmayacağına dair net bir düzenleme bulunmamaktadır.
Kusursuz eşin daha fazla alacak hakkı olabilir. Eğer bir eş, evlilik birliği içinde sadakatsizlik, şiddet veya diğer ağır kusurlu davranışlar sergilemişse, mal paylaşımında bu eş aleyhine karar verilebilir.
Kusurlu eşin mal paylaşımındaki payı azaltılabilir veya bir eşin ödeme yapması gerekebilir. Örneğin, mal rejimi tasfiye edilirken, kusurlu eş, diğer eşin alacağı payı ek ödeme ile dengeleyebilir.
Kusurun ağırlığı, mal paylaşımını etkileyen bir diğer önemli faktördür. Örneğin, sadakatsizlik veya şiddet gibi ağır kusurlar, diğer eşin mal paylaşımındaki payını artırabilir. Buna karşın, hafif kusurlar (örneğin, geçimsizlik veya küçük anlaşmazlıklar) mal paylaşımını fazla etkilemeyebilir. Ancak, her durumda mahkemenin takdiri de söz konusudur.
Kusurun derecesi, mahkeme tarafından dikkate alınarak, mal paylaşımının adil bir şekilde yapılması sağlanır. Eşlerden biri, kusuru nedeniyle ciddi mağduriyet yaşamışsa, mahkeme bu mağduriyeti gidermek amacıyla mal paylaşımında gerekli düzenlemeyi yapabilir.
Eşlerden biri, boşanma sırasında karşı tarafın kusurlu olduğunu ileri sürerek, mal paylaşımında eşitsiz bir durum oluşmasını istemişse, bu durum yargı sürecinde dikkate alınır. Ancak, kusur iddialarının somut delillerle ispatlanması gerekmektedir. Sadece sözlü beyanlar veya tahminler, hukuki olarak yeterli olmayacaktır. Mahkeme, kusur tespiti yaparken, kanıtları ve delilleri dikkate alarak karar verir.
Zina, Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma sebeplerinden biridir ve bu durum, mal paylaşımına etki edebilir. Zina, evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin, diğerine sadık kalmaması ve başka bir kişiyle cinsel ilişki yaşaması olarak tanımlanır. Eşlerden biri zina nedeniyle boşanmak istediğinde, bu durum kusur açısından önemli bir etki yaratabilir ve boşanma davasında mal paylaşımı da buna göre şekillendirilebilir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma kararının verilmesinde kusur önemli bir rol oynar. Eşlerden birinin zina nedeniyle kusurlu olması, mal paylaşımında da dikkate alınabilir. Zina, evlilik birliği içinde ciddi bir ihlal olarak kabul edilir ve bu, boşanma sonucunda kusurlu eşin mal paylaşımında daha düşük bir pay almasına neden olabilir.
Eğer bir eş, diğer eşin zina sebebiyle kusurlu olduğunu ispat ederse, bu kusurlu eş mal paylaşımında daha düşük bir pay alabilir. Zina nedeniyle boşanılan bir evlilikte, kusursuz eş, edindiği malların yarısına karşılık gelen alacak hakkını talep edebilir. Türk Medeni Kanunu’na göre, edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca eşler arasındaki mallar eşit olarak paylaşılır. Ancak, zina nedeniyle boşanma söz konusu olduğunda, mahkeme kusurlu eşin payını azaltabilir.
Zina nedeniyle boşanma söz konusu olduğunda, mal paylaşımında belirli değişiklikler yapılabilir:
Zina nedeniyle boşanma davasında mal rejimi de büyük önem taşır. Eğer eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanıyorsa, boşanma sonrası edinilmiş malların paylaştırılması eşit bir şekilde yapılmalıdır. Ancak, kusurlu eşin mal rejimine katılma payı, zina nedeniyle azaltılabilir. Yani, kusurlu eş, sahip olduğu mallardan daha az bir pay alabilir.
Eğer eşler mal ayrılığı gibi farklı bir mal rejimi içinde iseler, bu durumda da zina nedeniyle yapılan boşanma, mal paylaşımını doğrudan etkileyecektir. Zina nedeniyle boşanmanın ardından, mal ayrılığı rejiminde, kusurlu eşin diğer eşten olan alacak hakkı, talep edilebilir.
Zina nedeniyle boşanma, yalnızca boşanma kararını değil, aynı zamanda mal paylaşımını da etkileyebilir. Mahkeme, zina nedeniyle boşanma davasında, eşlerin kusur durumunu dikkate alarak, mal rejiminin tasfiyesi ve paylaşım konusunda karar verir. Mahkeme, kusurlu eşin davranışının ciddi bir ihlal olduğuna karar verirse, mal paylaşımında bu eşin payını azaltabilir. Buna ek olarak, kusursuz eşin mağduriyetini gidermek amacıyla, mal paylaşımında yapılan düzenleme ile mağdur olan eşin daha fazla pay alması sağlanabilir.
Mal paylaşım davalarında, hakimlerin belirli bir takdir hakkı bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu, mal rejimi tasfiyesi ve paylaşımı konusunda açık hükümler getirmiştir. Bu çerçevede, mal paylaşımının nasıl yapılacağı, yasal düzenlemelere ve mal rejimi türüne bağlıdır.
Mal paylaşımı davalarında hakim, tarafların taleplerini ve kanunda yer alan esasları dikkate alarak mevzuat hükümleri çerçevesinde bir karar verir. Yani hakim, mevcut kanunları uygulayarak paylaşımı düzenler. Bununla birlikte, mal paylaşımında hakim yalnızca kanunda belirtilen şartlar ve kriterlere göre hareket eder; dolayısıyla takdir hakkı kullanarak bir paylaşım yapmaz.
Örneğin, edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanıyorsa, eşlerin malvarlıkları ve bu malvarlıklarının değerleri bilirkişi tarafından hesaplanır. Eşlerin kazançları ve mallar arasındaki pay, yasal olarak yarı yarıya paylaşılır. Hakim, bu durumu göz önünde bulundurarak, yasal çerçevede eşit bir paylaştırma yapar.
Hakimin takdir hakkı, ancak belirli istisnai durumlar veya özel durumlar söz konusu olduğunda ortaya çıkabilir. Ancak bu, çok sınırlıdır ve genellikle hukukun gerektirdiği çerçevede olacaktır. Örneğin, taraflar arasında özel bir sözleşme ya da mal rejimi değişikliği yapılmışsa, bu durumda söz konusu düzenlemeye göre hareket edilir.
Özetle, mal paylaşımı davalarında hakim, mevzuat çerçevesinde ve kanun hükümleri doğrultusunda karar verir ve genellikle bir takdir hakkı bulunmaz. Bu, sürecin taraflar için hukuki güvence sağlaması açısından önemli bir unsurdur.
Boşanma durumunda, evin paylaşımı, eşlerin mal rejimine bağlı olarak belirlenir. Eğer taraflar, evin paylaşımı konusunda anlaşamazlarsa, bu durum mal rejiminin tasfiyesi için bir dava açılmasını gerektirir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, en yaygın mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında, boşanma sırasında edinilen malların paylaşımı yapılırken ev de bu kapsamda ele alınır. Evin edinilmiş mal olarak kabul edilip edilmemesi, evin satın alındığı tarihe ve tarafların mal rejimine göre değişir.
Eğer ev, evlilik süresinde edinilmişse ve edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanıyorsa, ev eşlerden birine ait olur, ancak diğer eşin payına düşen değer üzerinden bir alacak hakkı doğar. Yani, evin tam sahibi bir eş olur, ancak diğer eş, evin edinilmesinde ortak katkısı bulunan bir taraf olarak, bu evin değerinden alacak talep edebilir.
Ev, her iki eşin de ortak katkısıyla edinildiyse, değerinin yarısı eşlerin katılma alacağı olarak hesaplanır. Evin satılabilir değeri belirlenir ve evin değeri üzerinden alacak hakkı doğar. Eğer evin satışa sunulması ya da bir tarafın evdeki payını ödeme durumu söz konusuysa, evin satış fiyatı ve alacakların paylaşımı üzerinden bir anlaşmazlık çözülür.
Ev, edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında olduğunda, evin değeri bir bilirkişi raporu ile tespit edilir. Bu rapor, evin bugünkü piyasa değerine göre hazırlanır. Sonrasında, diğer eşin alacak hakkı belirlenir. Burada önemli olan, evin paylaştırılamayan bir mal olduğu gerçeğidir. Evin paylaşılabilmesi için bir taraf, diğerine alacak ödemesi yapabilir. Bu alacak, evin değerine göre hesaplanır ve genellikle ödenmesi gereken miktar eşitlenmeye çalışılır.
Boşanma sırasında arabanın paylaşımı, tıpkı evin paylaşımında olduğu gibi, tarafların mal rejimine göre belirlenir. Eğer eşler arasında arabanın paylaşımı konusunda bir anlaşmazlık meydana gelirse ve araba edinilmiş mal olarak kabul ediliyorsa, mal rejiminin tasfiyesi için bir dava açılması gerekecektir.
Edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında, boşanma esnasında edinilen malların, yani araba gibi taşınmazların paylaşımı yapılır. Evlilik süresince edinilen araba, edinilmiş mal olarak kabul edilir ve bu durumda:
Arabaların paylaştırılamayacak mallar arasında yer alması nedeniyle, bir eşin tam mülkiyet hakkı kazanması durumunda, diğer eşin payı bir alacak hakkına dönüşür. Yani, arabanın değeri üzerinden katılma alacağı hesaplanır ve bu alacak, eşlerin sahip oldukları paya göre belirlenir.
Araba, mal rejimi çerçevesinde edinilmiş mal sayıldığı için, değeri bir bilirkişi raporu ile tespit edilebilir. Arabaların piyasa değeri üzerinden yapılan hesaplamalar, eşlerin arasında bir denkleştirme yapılarak paylaşımda bulunan eşin alacak hakkını belirler.
Boşanma sırasında arabanın paylaşımı, edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında yapılır. Araba, bir eşin tam mülkiyetine geçse de diğer eşin payına düşen değeri belirleyerek bu eşe alacak hakkı verilir. Bu süreçte, eşler arasındaki mal rejimi ve araba değerinin doğru bir şekilde belirlenmesi adına uzman bilirkişilerin katkısı önemlidir.
Boşanma sürecinde borçların paylaşımı, mal paylaşımına benzer şekilde, her iki eşin sorumlulukları ve katkıları doğrultusunda belirlenir. Eşler, evlilikleri süresince kazandıkları malvarlıkları gibi, edindikleri borçlardan da ortak olarak sorumludur. Ancak boşanma sonrasında bu borçların nasıl paylaşılacağı, mal rejimine ve borcun türüne göre değişiklik gösterebilir.
Her iki eş, kendi kişisel borçlarından evlilik birliği süresince edindikleri malvarlıkları ile sorumludur. Ancak bu durum, her eşin evlilik süresince oluşan ortak borçlardan da sorumlu olmasını engellemez. Evlilik birliği süresince yapılan harcamalar ve alınan krediler, eşler tarafından ortaklaşa üstlenilen borçlar olarak kabul edilir.
Boşanma sırasında yapılan mal paylaşımında, sadece eşlerin edindikleri malvarlıkları değil, aynı zamanda ortak borçları da göz önünde bulundurulur. Edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında, eşlerin sahip oldukları malvarlıkları üzerinden yapılan hesaplamalar sırasında, ortak borçlar da değerlerden düşülerek paylaşım yapılır.
Boşanma sırasında, borçların paylaşılması ve eşlerin katılma alacağı hesaplanırken, ilk olarak ortak borçlar tespit edilir. Ortak borçlar, mal varlıklarından düşülür ve bu hesaplama eşlerin katılma alacağına yansır. Örneğin, boşanma davası sırasında belirlenen malvarlıkları üzerinden yapılacak hesaplama, ortak borçlar dikkate alınarak yapılır.
Boşanma sırasında borçların paylaşımı, mal rejimi ve ortak borçlar üzerinden belirlenir. Eşler, evlilik birliği içinde edindikleri borçlardan ortaklaşa sorumludurlar ve bu borçlar, mal paylaşımı yapılırken paylaştırılacak değerden düşülür. Bu nedenle borçlar da, mal varlıkları gibi dikkatlice hesaplanmalı ve hukuki destek alınarak adil bir paylaşım yapılmalıdır.
Boşanma sırasında, miras kalan mallar, edinilmiş mallara katılma rejimine göre kişisel mal olarak kabul edilir ve bu nedenle paylaşılmaz. Türk Medeni Kanunu’na göre, bir eşin miras yoluyla elde ettiği mallar, o eşin kişisel malı olarak sayılır ve boşanma durumunda bu malların paylaşılması söz konusu olmaz.
Miras yoluyla edinilen mallar, kişisel mal olarak nitelendirildiği için, bu mallar arasında herhangi bir paylaşım yapılmaz. Boşanma esnasında her eşin miras yoluyla kazandığı malvarlığı, yalnızca o eşin mülkiyetinde kalır ve diğer eşin katılma alacağına dahil edilmez.
Boşanma sırasında miras kalan mallar, kişisel mallar olarak kabul edildiği için paylaşım dışıdır. Eşler arasındaki mal paylaşımında yalnızca edinilmiş mallar yer alır ve miras kalan mallar herhangi bir şekilde paylaşılmaz. Bu nedenle, boşanma esnasında miras yoluyla edinilen malların, paylaşım dışı bırakılması gerektiği unutulmamalıdır.
Boşanma sırasında, şirket hisseleri ve şirket payları gibi ticari varlıkların paylaşımı, edinilmiş mallara katılma rejimine göre yapılır. Ancak şirket paylarının kişisel mal mı yoksa edinilmiş mal mı olduğu, mal paylaşımında önemli bir rol oynamaktadır.
Eğer şirket payları edinilmiş mal olarak kabul ediliyorsa, mal rejiminin tasfiyesi sırasında bu hisseler de paylaşımın bir parçası olacaktır. Bu durumda, şirketin değerinin hesaplanması ve her eşin alacak hakkının belirlenmesi gerekmektedir.
Şirket hisselerinin edinilmiş mal olarak kabul edilmesi durumunda, şirketin mali durumu ve varlıkları göz önünde bulundurularak hesaplama yapılır. Şirketin durumu şu şekilde değerlendirilir:
Yargıtay’ın kararlarına göre, edinilmiş mallara katılma rejimi süresince edinilen mallarda eşlerin ayni hakka sahip olmadıkları belirtilmiştir. Bu nedenle, eşlerin alacak hakkı hesaplanarak paylaşım yapılır. Bu alacak, diğer eşin payı olarak belirlenir ve sonrasında mal paylaşımı gerçekleştirilir.
Boşanma sırasında şirket paylarının paylaşımı, edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde yapılır. Evlilik birliği sırasında alınan şirket hisseleri, edinilmiş mal kabul edilir ve bu paylar üzerinden hesaplama yapılır. Kişisel mal olarak kabul edilen hisseler ise paylaşılmaz. Bu tür malvarlıklarının doğru bir şekilde değerlemesi ve paylaşımı için hukuki destek almak önemlidir.
Boşanma sırasında ziynet eşyalarının paylaşımı, genellikle önceden belirlenmiş bir anlaşmaya dayanır. Ancak taraflar arasında bir anlaşma yoksa, paylaşım birkaç farklı faktöre göre şekillenebilir.
Eğer taraflar ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşmışlarsa, paylaşım bu anlaşmaya uygun olarak yapılır. Anlaşma, genellikle boşanma protokolü veya yazılı bir sözleşme şeklinde olabilir. Bu durumda, ziynet eşyalarının hangi tarafa ait olduğu veya nasıl paylaştırılacağı, anlaşma doğrultusunda net bir şekilde belirlenir.
Taraflar arasında herhangi bir anlaşma olmaması durumunda, yerel örf ve adetler devreye girebilir. Türk hukukunda, özellikle kırsal bölgelerde, bazı geleneklere dayalı olarak ziynet eşyalarının paylaşımı yapılabilir. Bu, genellikle ailenin geleneksel uygulamalarıyla şekillenir ve her bölgenin farklı örfleri olabilir. Ancak, yerel adetler doğrultusunda yapılan paylaşımda, ziynet eşyalarının değeri ve diğer şartlar belirleyici olacaktır.
Eğer ne anlaşma ne de yerel örf ve adetler söz konusu değilse, ziynet eşyalarının hukuki olarak hangi tarafa ait olduğu şu şekilde belirlenir:
Bu tür eşyalar, mal paylaşımına dahil edilmeden her bireyin mülkiyetine verilir. Ancak bazı durumlarda, ziynet eşyalarının değeri yüksekse ve adaletli bir paylaşım sağlanması isteniyorsa, hukuki süreç içinde bu eşyaların durumu da gündeme gelebilir.
Ziynet eşyalarının paylaşımı, öncelikle taraflar arasındaki anlaşmaya, ardından yerel örf ve adetlere dayanır. Anlaşmazlık durumunda ise, her eşin takılan ziynet eşyaları kendi malı olarak kabul edilecektir. Eşyaların değeri ve hukuki paylaşımın doğru bir şekilde yapılabilmesi için uzman bir avukattan destek alınması önemlidir.

Evlilik öncesinde edinilen mallar, kişisel mal olarak kabul edilmektedir. Bu, evlilik birliği kurulduğunda, eşlerden birinin sahip olduğu malların kişisel mülk olarak kalacağı anlamına gelir. Ancak, evlilik sırasında alınan yeni mallar için mal rejimi geçerli olur ve bu malların paylaşımı üzerinde eşlerin hakları olabilir.
Evlilik öncesi edinilen bir mal, örneğin bir arsa ya da araç, evlilik sırasında satılır ve bu parayla yeni bir mal alınırsa, satılan malın değeri ile yeni alınan mal arasında bir ilişki bulunur. Bu durumda şu unsurlar devreye girer:
Bu durumda, satılan malın sadece satış bedeli, kişisel mal olarak kabul edilirken, eklenen malvarlıkları ve buna bağlı artışlar üzerinde paylaşım yapılabilir.
Evlilik öncesinde edinilen mallar kişisel mal olarak kalır, ancak bu malların satılıp, elde edilen gelirle yeni mal alınması durumunda, malın eklenen değerinde diğer eşin hak talebi olabilir. Bu nedenle, bu tür durumların doğru bir şekilde değerlendirilmesi için, mal paylaşımı hesaplamaları yapılırken dikkatli bir yaklaşım ve gerektiğinde bilirkişi desteği alınması önemlidir.
Mal paylaşımı anlaşması, özellikle anlaşmalı boşanma durumunda, eşlerin birbirleriyle mutabık kalarak, evlilik sürecinde edindikleri malların nasıl paylaşılacağını belirlemeleri amacıyla yapılan yazılı bir anlaşmadır. Bu anlaşma, anlaşmalı boşanma protokolü adı altında düzenlenir ve boşanma işlemi sırasında malların paylaşılmasını netleştirir.
Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma sürecinde birbirlerinin haklarına saygı göstererek, boşanmanın tüm şartları üzerinde uzlaşmalarıdır. Bu kapsamda, mal paylaşımı da tarafların karşılıklı rızası ile protokole dahil edilir. Eşler, boşanma protokolünde yer alan malların paylaşımına dair her türlü düzenlemeyi yaparak, boşanma davasının kesinleşmesinin ardından mal paylaşımını bu anlaşmaya göre gerçekleştirebilirler.
Eğer taraflar anlaşmalı boşanma yapmıyorsa, yasal olarak geçerli olan mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olacaktır. Bu rejimde, boşanma sırasında edinilen mallar, eşler arasında eşit şekilde paylaştırılır. Ancak, taraflar evlenmeden önce ya da evlilik sürecinde bu yasal mal rejimini değiştirebilirler.
Eşler, evlenmeden önce veya evlilik esnasında, mal rejimi üzerinde değişiklik yapabilirler. Bu durumda, boşanma sırasında uygulanan mal rejimi de değişir ve mal paylaşımı, yeni seçilen rejime göre yapılır. TMK Madde 203 gereği, eşler mal rejimini değiştirebilir, seçebilir veya tamamen ortadan kaldırabilirler. Ancak, mal rejimi değişikliği yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, hukuki açıdan geçerliliğini sağlayabilmek için bu değişikliğin yasal bir çerçevede yapılmasıdır.
Bu nedenle, mal rejimi sözleşmesi yapılacaksa, hukuki destek alınması önemlidir. Çünkü herhangi bir eksik ya da geçersiz işlem, ilerleyen süreçte eşler arasında hukuki sorunlar yaşanmasına neden olabilir.
Mal paylaşımına ilişkin bir davada, tarafların delil sunma yükümlülüğü oldukça önemlidir. Mal paylaşımının doğru şekilde yapılabilmesi için, tarafların iddialarını ispatlayabilecekleri delilleri toplaması ve mahkemeye sunması gerekmektedir. İşte bu sürecin detayları:
Taraflar, sunacakları delillerin her aşamada yasal çerçevede ve usule uygun olmasına dikkat etmelidir. Bu nedenle, hukuki destek almak, davanın sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve tarafların hak kaybına uğramaması için oldukça önemlidir.
Bu süreçte, eksik veya yanlış sunulan deliller, davanın sonucunu etkileyebilir.
Mal paylaşımı davasının süresi, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu faktörler arasında mahkemenin yoğunluğu, delillerin toplanması, bilirkişi incelemeleri ve tarafların anlaşmazlıkların çözülme süresi yer alır. Dava süreci, dilekçelerin sunulması ve karşılıklı cevap dilekçelerinin verilmesiyle başlar. Bu aşama genellikle birkaç hafta sürebilir. Ardından, mahkeme davanın genel çerçevesini belirlemek için bir ön inceleme duruşması yapar. Bu duruşma genellikle davanın başlatılmasından sonraki ilk birkaç ay içinde gerçekleştirilir. Sonrasında, taraflar belgelerini sunar, tanıkları dinletir ve malvarlığının değerinin tespit edilmesi için bilirkişi incelemeleri yapılır. Bu aşama bazen uzun sürebilir, çünkü bilirkişiler malvarlığının değerini belirlemek için incelemeler yapar. Bilirkişi incelemeleri, mal paylaşımı davasının en önemli aşamalarından biri olup, genellikle davanın süresini uzatan bir faktör olabilir ve birkaç ay sürebilir. Bilirkişi raporlarının mahkemeye sunulmasının ardından mahkeme, tarafların alacaklarını belirler ve nihai bir karar verir. Ancak karar süreci, tarafların itirazlarına ve temyiz başvurularına bağlı olarak daha uzun bir zaman alabilir. Genel olarak, mal paylaşımına ilişkin davalar ortalama 1,5 ila 2 yıl sürebilir, ancak mahkemenin yoğunluğu, delil durumu ve süreçteki olası itirazlar bu süreyi uzatabilir. Bu nedenle, bu tür davalarda sonuç alınmadan önce sabırlı olunması gerekebilir.
Boşanma sırasında mal paylaşımına ilişkin açılacak davaların harçları, nispi harç olarak belirlenir. Yani, harç miktarı dava konusu edilen malvarlığının değerine bağlı olarak değişir; malların değeri ne kadar yüksekse, harç da o kadar yüksek olacaktır. Dava açan kişi, ekonomik durumu harç ve diğer yargılama giderlerini karşılamaya elverişsizse, adli yardım talep edebilir. Adli yardım, yargılama masraflarının tamamen veya kısmi olarak devlet tarafından karşılanmasını sağlar. Bu talep yazılı olarak mahkemeye yapılmalı ve mahkeme kişinin mali durumunu değerlendirerek adli yardımı onaylayabilir veya reddedebilir. Mal paylaşımı davalarında, özellikle değer tespitine yönelik bilirkişi incelemeleri yapılır ve bilirkişi ücretleri genellikle taraflar arasında paylaşılır; ancak mahkeme, durumu değerlendirdikten sonra bu ücretlerin kimin tarafından ödeneceğine karar verir. Duruşma masrafları, tanıkların çağrılması ve belgelerin sunulması gibi giderleri kapsar. Ayrıca ilan ve tebligat masrafları da olabilir. Harçlar ve diğer masraflar, dava açan tarafın başvurduğu mahkemeye ödenir ve dava sonunda taraflardan birine mal paylaşımı talep edilirse, harçlar ve masraflar eşler arasında paylaştırılabilir. Özetle, boşanma mal paylaşımı davası açarken harç ve masraflar, davanın büyüklüğüne ve tarafların ekonomik durumuna göre değişir. Ekonomik durumu uygun olmayan kişiler adli yardım alarak bu giderlerden muaf olabilmektedir.
Boşanma davası açıldığında, doğrudan mal kaçırmayı engellemek için bir önlem alınması söz konusu değildir. Yani, boşanma davasının açılması, eşlerin malvarlıklarını saklamaları veya gizlemeleri gibi olumsuz durumları önleyemez. Bu nedenle, boşanma sırasında mal paylaşımı ve mal rejiminin tasfiyesiyle ilgili bir düzenleme yapmak için ek bir dava açmak gerekmektedir.
Mal kaçırma durumunun engellenebilmesi için, mal rejiminin tasfiyesi davası açılmalıdır. Bu dava, eşlerin evlilikleri süresince edinilen malların paylaşılmasını ve hakkaniyetli bir şekilde bölüşülmesini sağlamaktadır. Ancak, mal paylaşımının ve mal rejiminin tasfiyesinin yapılabilmesi için boşanma kararının kesinleşmesi gereklidir.
İhtiyati tedbir talebi, mal kaçırma durumlarının engellenebilmesi için oldukça önemli bir önlemdir. Bu talep, mahkemeye başvurularak, eşlerden birinin malvarlığını kaçırmaya yönelik bir girişimde bulunmasını engellemek amacıyla alınabilir. İhtiyati tedbir, özellikle mal rejiminin tasfiyesi davasının sonuçlanmasını beklemeden malın güvence altına alınmasını sağlar. Mahkeme, bu tür talepleri değerlendirerek, tedbir kararları verebilir. Örneğin, eşlerin malvarlıklarını alacakları karara kadar transfer etmelerini engelleyen bir ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
Bu bağlamda, mal kaçırmayı engelleme süreci, yalnızca boşanma davasının açılmasıyla sınırlı kalmaz; mal rejiminin tasfiyesi için açılacak dava ve mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararları ile sağlanır. Bu süreçte, boşanma davasının kesinleşmesi beklenmeden, taraflar arasındaki mal paylaşımına ilişkin ihtiyati tedbir talepleri, eşlerin mal kaçırmalarını engelleme noktasında etkili olacaktır.
Boşanma davası sürecinde mal kaçırmanın engellenmesi için, öncelikle mal rejiminin tasfiyesi davası açılmalı ve ihtiyati tedbir talep edilmelidir. Böylece, boşanma davasının kesinleşmesini beklemeden, taraflardan birinin mal kaçırmasının önüne geçilebilir.

Boşanma sırasında, evlilik boyunca edinilen mallar eşit şekilde paylaşılır. Ancak, evlilik öncesi edinilen mallar kişisel mal olarak kabul edilir ve paylaşılmaz. Bu paylaşım, Türk Medeni Kanunu’nda belirlenen edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde yapılır.
Evlilik sırasında edinilen ev ve araba gibi mallar, edinilmiş mal sayılır ve eşit olarak paylaşılır. Ancak, evlenmeden önce edinilen mallar kişisel mal olduğu için paylaşılmaz.
Ev eşyaları, evlilik sürecinde edinilmişse eşit bir şekilde paylaşılır. Fakat, bir eşin kişisel kullanımına yönelik eşyalar ya da evlilikten önce edinilen mallar paylaşılmadan kalır.
Boşanma davası açıldıktan sonra edinilen mallar da ortak mal olarak kabul edilir ve paylaşılır. Yani, boşanma süreci başlamadan sonra alınan mallar da mal paylaşımına dahil edilir.
Boşanma davası sırasında evde hangi eşin oturacağına mahkeme karar verir. Genellikle çocukların bakımını üstlenen eşin evde kalmasına öncelik verilir.
Boşanma davası sırasında araçla ilgili geçici bir karar alınabilir. Eğer araç kişisel mal değilse, hâkimin vereceği karara göre araç paylaşılabilir.
Mal kaçırma, boşanma öncesi bir eşin mal varlıklarını gizlice üçüncü kişilere satması veya devretmesiyle gerçekleşir. Bu, mal paylaşımının engellenmesi amacıyla yapılır.
Mal kaçırmanın ispatlanabilmesi için yapılan işlemlere ilişkin belgeler ve kanıtlar mahkemeye sunulmalı, tanık ifadeleri alınmalıdır.
Çekişmeli boşanmalarda mal paylaşımı, tarafların iddia ve savunmalarına dayanarak yapılır. Mahkeme, edinilen malların paylaşımını bu beyanlara göre düzenler.
Mal kaçırma durumunda, mağdur taraf geri alım veya mal kaçırma davası açabilir. Bu dava, kaçırılan malların tasfiyeye dahil edilmesini sağlar.
Eşinizin izniniz olmadan evlilik birliği içindeki arabayı satması geçersiz olabilir. Bu durumda, satış işlemini iptal ettirebilir veya mal kaçırma davası açabilirsiniz
Mal paylaşımı davalarının süresi, tarafların anlaşmazlık derecesine ve dosyanın karmaşıklığına bağlı olarak değişir. Genellikle birkaç ay ile birkaç yıl arasında sürebilir.
Evlilik öncesinde edinilen kişisel mallar, kişisel eşyalar ve gelirler, boşanma sırasında paylaşılmaz. Bu tür mallar yalnızca ilgili eşe ait olur.
Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra, mal paylaşımı davası 10 yıl içinde açılabilir.
Anlaşmalı boşanma sonrasında, mal paylaşımına dair bir uyuşmazlık ortaya çıkarsa, 10 yıl içinde mal paylaşımı davası açılabilir.
2002’den önce evlenen çiftler, “mal ayrılığı” rejimine tabidir. Bu durumda, her eşin malı kendisine ait olur ve paylaşım yapılmaz.
Boşanma öncesi satılan mallar, evlilik sırasında edinilmiş olsa bile, mal paylaşımına dahil edilebilir. Ancak, satış işlemi ispat güçlükleri yaratabilir ve paylaşımı zorlaştırabilir.
Evlenmeden önce krediyle alınan mallar, kişisel mal olarak kabul edilir. Ancak, mal ortaklaşa kullanılmaya başlanırsa ve eşler arasında paylaşım yapılması kararlaştırılırsa, malın paylaşımı gündeme gelebilir.