Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz

Süresiz nafaka, boşanma sonrası yoksulluğa düşme tehlikesi bulunan tarafa ödenen ve Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesi çerçevesinde düzenlenen bir nafaka türüdür. Uygulamada süresiz nafaka olarak bilinen bu nafaka, aslında “yoksulluk nafakası” olarak tanımlanır ve süresiz ödeneceği yönündeki genel kanının aksine belirli şartların oluşması hâlinde kaldırılabilir. Nafakanın kaldırılması, borçlunun ekonomik durumu, çalışması, alacaklının yeniden evlenmesi, tarafların fiilî birlikte yaşamaya başlaması ya da alacaklının haklı bir sebep olmaksızın çalışma hayatına katılmaktan kaçınması gibi durumlara bağlıdır. Bu nedenle, süresiz nafaka kavramı hukuken yanlış bir algıya dayanmaktadır.
Boşanma sürecinde mağdur olan tarafın yaşam standartlarının korunmasını amaçlayan bu düzenleme, toplumsal ve ekonomik şartlar çerçevesinde sıkça tartışılmaktadır. Nafaka yükümlülüğünün ömür boyu süreceği algısı hem borçlu hem de alacaklı açısından yargısal süreçlerde uyuşmazlıklara sebep olabilmektedir. Özellikle nafakanın miktarı, süresi ve kaldırılması şartlarına dair yasal düzenlemeler, taraflar arasındaki dengenin sağlanması açısından önemlidir.
Bu makalede, süresiz nafaka olarak bilinen yoksulluk nafakanın hukuki niteliği, kaldırılma şartları ve toplumsal boyutları ele alınacak, uygulamada yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri değerlendirilecektir. Süresiz nafaka kavramının doğru anlaşılması hem kanun koyucunun amacını hem de tarafların haklarını ve yükümlülüklerini daha net bir şekilde kavramamıza olanak sağlayacaktır.
Süresiz nafaka, boşanma sonrası yoksulluğa düşecek olan eşe, diğer eş tarafından ödenmesine karar verilen ve halk arasında yoksulluk nafakası olarak bilinen bir nafaka türüdür. Bu nafaka, talep eden eşin boşanma aşamasında böyle bir talepte bulunması ve diğer eşten daha az kusurlu olması şartıyla hükmedilir. Nafaka talebinde bulunan eşin geliri, malvarlığı, çalışma gücü gibi kriterler dikkate alınarak ekonomik durumu değerlendirilir. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için ağır bir yoksulluk şartı aranmaz; evlilik sırasında sahip olunan hayat standartlarının boşanma sonrasında makul ölçüde korunması yeterlidir. Önemli olan, boşanma nedeniyle kişinin hayat standartlarında ani ve ciddi bir düşüş yaşamamasıdır.
Ancak süresiz nafaka, toplumda en çok tartışılan hukuki konulardan biri haline gelmiştir. Özellikle kısa süreli evlilikler sonrasında ömür boyu ödeme yükümlülüğü doğurması, bu konudaki eleştirileri artırmaktadır. Bazı durumlarda bu nafaka türü, taraflar arasında ekonomik bir baskı aracı veya gelir kapısı gibi algılanabilmekte ve bu durum uygulamada sorunlar yaratmaktadır. Süresiz nafaka, ihtiyaç sahibi eş için bir güvence sağlarken, diğer taraf için ömür boyu süren bir yükümlülük anlamına gelebilmektedir. Bu dengenin sağlanması ve nafakanın süresine ilişkin tartışmalar, uygulamada ve toplumda çözüm bekleyen önemli bir mesele olmaya devam etmektedir.

Süresiz nafaka aslında hukuk alanında yoksulluk nafakası olarak yer edinmiştir. Yoksulluk nafakası halk arasında süresiz nafaka olarak bilinmektedir. O halde yoksulluk nafakasının alınabilmesi için gerekli şartlar incelendiğinde süresiz nafakanın şartları da ortaya çıkacaktır. Yoksulluk nafakası TMK 175. Maddede düzenlenmiştir.
Madde hükmüne göre, öncelikle, nafaka talep eden kişinin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek durumda olması gerekmektedir. Bu kişi, kendi geçimini sağlayamayacak bir ekonomik durumda bulunmalı ve bu durum boşanmanın doğrudan bir sonucu olmalıdır. Aynı zamanda, nafaka talebinde bulunan kişinin boşanmaya sebep olan olaylarda diğer tarafa göre daha ağır bir kusurunun bulunmaması da önem taşır. Daha açık bir ifadeyle, tamamen kusurlu ya da eşit derecede kusurlu olan taraf yoksulluk nafakası talep edemez. Mahkeme, nafaka talep eden kişinin ekonomik durumunu, gelir kaynaklarını ve genel yaşam koşullarını değerlendirirken, diğer tarafın ödeme gücünü de dikkate alır.
Ayrıca nafakanın süresiz olması, ilerleyen dönemlerde her iki tarafın ekonomik durumunda meydana gelebilecek değişikliklere bağlı olarak uyarlama ya da kaldırılma talebine de imkân tanır. Bu nedenle, nafaka hem talep eden hem de yükümlü taraf için hakkaniyete uygun bir şekilde belirlenmelidir.
Süresiz nafaka, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan tarafın talep edebileceği bir nafaka türüdür ve Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde düzenlenmiştir. Bu nafaka türü, cinsiyet fark etmeksizin, boşanma sonucunda ekonomik olarak zorluk yaşayacak olan eşe tanınmıştır. Ancak burada esas olan, yoksulluk nafakasını talep edebilme şartlarının yerine gelmiş olmasıdır. Bu şartların başında kusur durumu gelir. Yoksulluk nafakası talep edilebilmesi için nafaka talep eden tarafın, boşanmaya sebep olan olaylarda diğer tarafa göre daha ağır bir kusurunun bulunmaması gerekmektedir. Kusurdan kasıt, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan, kanunda açıkça belirtilmiş birtakım davranışlardır.
Örneğin, sadakatsizlik, aile içi şiddet, terk, küçük düşürücü suç işleme veya onur kırıcı davranışlar gibi hususlar, kusur olarak değerlendirilebilir. Bu tür kusurları işlemeyen ve boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olan taraf, süresiz nafakaya hak kazanabilir. Önemli olan, ekonomik olarak zor duruma düşen tarafın korunması ve bu nafaka ile yaşamını sürdürebilmesine imkân tanınmasıdır.
Süresiz nafakanın hukuki dayanağı, esas olarak Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesidir. Bu maddeye göre, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan ve boşanmada diğer tarafa göre daha ağır kusuru bulunmayan eş, süresiz olarak yoksulluk nafakası talep edebilir. Kanun, bu düzenleme ile boşanma sonrası ekonomik açıdan zayıf durumda olan eşin korunmasını amaçlamıştır. Bunun yanı sıra, süresiz nafaka ile bağlantılı diğer hukuki dayanaklar da Türk Medeni Kanunu’nda yer almaktadır. Örneğin, nafakanın artırılması, azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin hükümler TMK’nın 176. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca, nafaka alacaklarının tahsil yöntemleri ve icra süreçlerine ilişkin detaylar, İcra ve İflas Kanunu’nun ilgili hükümleri kapsamında değerlendirilmektedir. Nafaka ödemelerinin zamanında yapılmaması durumunda, nafaka alacaklısı bu kanun hükümleri uyarınca icra takibi başlatabilir.
Bunun dışında, yoksulluk nafakasının kamu düzeniyle ilişkili olduğu ve sosyal devlet ilkesine dayandığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kapsamda, yoksulluk nafakası yalnızca özel hukuk düzenlemesi değil, aynı zamanda toplumun sosyal dengesini korumaya yönelik bir araç olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, TMK 175. maddesi süresiz nafakanın temel hukuki dayanağı olmakla birlikte, nafakaya ilişkin diğer hükümler ve yasal düzenlemeler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Nafaka miktarının belirlenmesi, hâkimin takdirine bağlıdır ve somut olayın koşullarına göre değişiklik gösterebilir. Hâkim, gerekli gördüğü durumlarda bir bilirkişiden görüş alarak nafaka miktarını belirler. Bu süreçte dikkate alınan en önemli unsurlar, tarafların ekonomik durumu ve eşin yeme, giyim, eğitim gibi temel ihtiyaçları ile kira, fatura ve ulaşım masraflarıdır. Ayrıca, eşlerin gelir kaynakları, meslekleri ve yaşam standartları da göz önünde bulundurulur. Bu kriterler, hâkime nafaka miktarını belirlerken rehberlik eder.
Nafaka miktarının belirlenmesinde, tarafların gelir düzeyi önemli bir etkendir. Hâkim, nafakaya hükmederken, nafaka alacaklısının yoksulluğa düşmesini engellemeye çalışırken, diğer tarafın ödeme yükümlülüğü nedeniyle ekonomik açıdan mağdur olmamasını da gözetir. Bu nedenle, yalnızca maaş değil, tarafların diğer gelir kaynakları da dikkate alınır. Örneğin, düşük maaşı olan bir kişinin başka bir gelir kaynağı varsa, bu gelir de hesaba dahil edilir. Belirli bir oran kanunen öngörülmemekle birlikte, uygulamada mahkemeler genellikle gelirin %25’i oranında bir nafakaya hükmetmektedir. Ancak bu oran, kişinin ek gelirleri ve ödeme gücüne bağlı olarak nafaka artabilir.
Süresiz nafaka kararına gerek boşanma davası sırasında gerekse boşanma kesinleştikten sonra itiraz etmek mümkündür. Boşanma aşamasında yoksulluk nafakası talepleri genellikle tedbir nafakası olarak hükmedilir ve bu süreçte nafaka miktarına veya nafaka yükümlülüğüne dair itirazlar, verilen dilekçeler aracılığıyla ileri sürülebilir. Ancak boşanma davası sonuçlanıp yerel mahkeme kararını açıkladığında, itiraz süreci istinaf yoluyla devam ettirilebilir. Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca, taraflar yerel mahkemenin nafaka kararını gerekçeli bir dilekçeyle bölge adliye mahkemesine taşıyabilir.
Nafaka kararının kesinleşmesi de itiraz yolunu tamamen kapatmaz. Zira Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesi, nafakanın kaldırılması veya azaltılması için dava açılmasına olanak tanır. Bu kapsamda, taraflardan biri nafaka yükümlüsünün ekonomik durumundaki değişiklikleri veya nafaka alacaklısının yoksulluk durumunun sona erdiğini ileri sürerek her zaman nafakanın iptali ya da yeniden düzenlenmesi talebiyle mahkemeye başvurabilir. Mahkemelerin nafaka kararları kesin hüküm niteliği taşımadığından, koşulların değişmesi halinde bu kararların yeniden gözden geçirilmesi mümkündür. Bu anlamda, gerek dava sürecinde verilen itiraz dilekçeleriyle, gerekse boşanma kararının kesinleşmesinden sonra açılacak yeni davalarla süresiz nafaka kararlarına itiraz edilebileceği unutulmamalıdır.

Hukuken “yoksulluk nafakası” olarak adlandırılan ve Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi gereğince süresiz olarak hükmedilebilen nafaka, belirli durumların gerçekleşmesi halinde sona erdirilebilir.
Örneğin;
Tarafların birinin ölümü ve nafaka alacaklısının başka biriyle evlenmesi durumlarında nafaka kendiliğinden sona erer. Bu durumlar haricinde bütün durumlarda otomatik olarak nafakayı sona erdirmediği unutulmamalıdır. Nafaka yükümlüsünün, bu durumların varlığını tespit ettirerek mahkemeye bildirmesi gerekir.
Örneğin, nafaka alacaklısının ekonomik olarak bağımsız hale geldiği veya evlilik dışı bir ilişki içinde evli gibi yaşadığı tespit edilirse, nafaka yükümlüsü, mahkemeye başvurarak nafakanın kaldırılmasını talep edebilir. Bu süreçte, delil ve belgelerle durumun ispatlanması gerekmektedir. Mahkeme, başvuruyu değerlendirerek nafakanın kaldırılması ya da devamına karar verecektir. Sonuç olarak, yoksulluk nafakası, halk arasında “süresiz nafaka” olarak bilinse de belirli şartların oluşması ve bu şartların mahkemeye bildirilmesi halinde kaldırılabilir.
Sonuç olarak, süresiz nafakanın kendiliğinden sona erme sebepleri haricinde ortaya çıkan sebebe dayanarak nafaka yükümlüsü nafakanın kaldırılması davası açmalıdır. Nafakanın kaldırılması davasında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Aile mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemeleri aile mahkemesi sıfatıyla nafakanın kaldırılması davası için görevli mahkemedir. Nafakanın kaldırılması davasında yetkili mahkeme ise, nafaka alacaklısı olan eski eşin yerleşim yeri mahkemesidir. Dava dilekçesinde nafakanın kaldırılma sebeplerinin somut olayda gerçekleştiği belirtilmeli sebeplerin ispatına yönelik belgeler mahkemeye sunulmalıdır.
Hukuken yoksulluk nafakası olarak bilinen ve Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi uyarınca süresiz olarak hükmedilebilen nafaka, belirli durumların ortaya çıkması halinde iptal edilebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesi, bu sebepleri açıkça düzenlemiştir. Aşağıda yoksulluk nafakasının iptal edilmesine yol açan durumlar sıralanmıştır:
Bu sebeplerin ortaya çıkması durumunda nafaka yükümlüsünün mahkemeye başvurarak nafakanın iptali için dava açması gereklidir. Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölmesi durumunda nafaka, kendiliğinden sona erer ve dava açmaya gerek kalmaz. Ancak diğer durumlarda mahkemenin vereceği karar doğrultusunda nafaka iptali sağlanabilir.
Nafakanın kaldırılması davası, Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesinde sayılan sebeplerin gerçekleşmesi durumunda açılabilir. Bu sebepler arasında nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi, fiilen evli gibi yaşaması, ekonomik durumunun iyileşmesi ve haysiyetsiz bir yaşam sürmesi yer alır. Ancak, nafaka alacaklısının ölümü veya yeniden evlenmesi gibi durumlarda nafaka kendiliğinden sona erer ve bu hallerde dava açılmasına gerek yoktur. Diğer sebeplerden biri gerçekleştiği takdirde, nafaka yükümlüsü, bu durumu öğrendiği andan itibaren herhangi bir süre sınırı olmaksızın nafakanın kaldırılması için dava açabilir.
Dava açılırken, kanunda belirtilen sebeplerden birinin somut delillerle kanıtlanması gerekmektedir. Nafakanın kaldırılmasına ilişkin dava, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesinde açılmalıdır. Görevli mahkeme ise aile mahkemesidir. Aile mahkemesi bulunmuyorsa, asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla bu davayı görebilir. Dolayısıyla, nafakanın kaldırılması davası, kanunla belirlenen koşullar altında her zaman açılabilir
Süresiz nafakanın kaldırılması davası açılırken, davanın dayandırılacağı deliller büyük önem taşır. Türk Medeni Kanunu’na göre, nafakanın kaldırılmasını talep eden taraf, kanunda sayılan sebeplerden birinin gerçekleştiğini mahkemeye ispatlamak zorundadır.
Mahkemeye sunulacak delillerin somut ve güvenilir olması, davanın başarılı olabilmesi açısından çok önemlidir. Bu nedenle, her bir durum için delilleri iyi bir şekilde toplamak ve sunmak gerekmektedir.
Esasen kanun kapsamında nafaka alacaklıların yükümlülüğüne yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır ancak Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen 2. maddesi gereğince, her birey haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uygun hareket etmek zorundadır.
Nafaka, mahkeme kararıyla nafaka alacaklısı olan tarafa verilen bir haktır; dolayısıyla nafaka alacaklısının, nafakanın sona ermesine yol açacak bir durum meydana geldiğinde bunu mahkemeye bildirmesi gerekmektedir. Örneğin, nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi veya fiilen evliymiş gibi bir yaşam sürmesi, nafakanın sona ermesine sebep teşkil eder. Ayrıca, nafaka alacaklısının haysiyetsiz bir yaşam tarzı benimsemesi de nafakanın kaldırılmasını gerektirir.
Nafaka alacaklısı, nafakanın sona ermesi için kanunda öngörülen sebeplerin gerçekleşmesi durumunda, nafaka ödemesinden vazgeçmek zorundadır. Diğer taraftan, nafaka alacaklısı nafaka miktarının arttırılmasını talep ediyorsa, bu talebin de hukuki dayanaklara dayalı olarak ve mahkeme kararı ile yapılması gerekmektedir. Nafaka miktarını kendi takdirine göre artırma yetkisi bulunmamaktadır. Bu bağlamda, nafaka alacaklısının tüm yükümlülükleri, dürüstlük ilkesi ve yasal çerçeveler doğrultusunda yerine getirilmelidir.
Nafaka borcunun ödenmemesi durumunda, alacaklı nafaka yükümlüsüne karşı icra takibi başlatabilir. Genel olarak, nafaka yükümlüsü borcunu yerine getirmek zorundadır. Ancak, ödeme yapılmadığı takdirde, nafaka alacaklısı, yasal haklarını kullanarak icra yoluna başvurabilir. Boşanma süreci sırasında verilen tedbir nafakası, mahkeme tarafından verilen ara kararlar ile yürürlüğe girer ve tedbir nafakasına ilişkin ödemeler, ilamsız icra takibi konusu olabilir. Tedbir nafakası, boşanma davası sonuçlanmadan önce geçici bir çözüm olarak, mahkeme tarafından belirlenen geçim masraflarının karşılanmasına yönelik düzenlenen bir ödemedir.
Diğer taraftan, süresiz nafaka olarak belirlenen yoksulluk nafakası, mahkeme ilamına dayanarak hükmedilir ve bu tür nafakalar, ilamlı icra takibi ile takip edilebilir. Yoksulluk nafakasının özel bir düzenleme ile verildiği dikkate alındığında, nafaka alacağı için emekli maaşına dahi haciz konulabilmesi mümkündür. Bu durum, nafakanın, özel bir korunmaya sahip olduğu gerçeğiyle ilgilidir.
Hukukumuzda, borçlu nafaka borcunu ödemediği takdirde, normal alacak borçlarına kıyasla farklı bir yaklaşım benimsenmiştir. Nafaka borcu ödenmediğinde, nafaka alacaklısı, icra ceza mahkemesine başvurarak borçluya tazyik hapsi uygulanmasını talep edebilir. Tazyik hapsi, nafaka yükümlüsünün borcunu yerine getirmesi amacıyla uygulanan bir tedbirdir ve mahkeme, borçluya üç aya kadar hapis cezası verebilir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, borçlu nafakasını ödedikten sonra tazyik hapsinin derhal sonlandırılacak olmasıdır. Yani, nafaka borcu ödendiği an, borçlunun cezaevinde tutulması hukuken mümkün değildir.
Nafaka alacaklarının zamanaşımı süresi de önemlidir. Nafaka borçları, normal alacaklar gibi on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Bu süre, nafaka alacaklarının kesinleşmesiyle başlar ve on yıl sonunda, alacaklı nafakasını tahsil edemez hale gelir.

Süresiz nafaka birçok yargıtay kararına konu olmuştur. Süresiz nafakanın kaldırılmasına yönelik yargıtayın emsal niteliğinde kararları bulunmaktadır. Bunun yanında nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölmesi durumunda nafaka kendiliğinden son bulacaktır. Zira bu durumlar resmi kayıtlardan (nüfus kayıtları, evlenme, ölüm belgesi vb.) kolayca öğrenilebilir. Bu nedenle, mahkeme kararı gerekmeksizin, bu tür durumlardaki değişiklikler ilgili makamlar tarafından kaydedildiği ve taraflar arasında otomatik olarak uygulandığı için dava açılması gereksizdir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 23.03.2011 tarih, 2011/15558 E. , 2012/11480 K.
…Boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar “eşit kusurlu” iseler de, davacının evi terk edip bir başka erkekle fiilen evliymiş gibi yaşadığı, bu şekildeki yaşamının halen devam ettiği toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bir başka erkekle fiilen evliymiş gibi yaşama, bağlanmışsa yoksulluk nafakasının kaldırılması (TMK. md. 176/2) bağlanmamışsa, yoksulluk nafakası verilmemesi sebebi oluşturur. Bu husus gözetilmeden davacı yararına aylık irat şeklinde yoksulluk nafakasına hükmolunması doğru bulunmamıştır…
Bu Yargıtay kararına göre, boşanma davalarında tarafların “eşit kusurlu” olmaları durumunda, davacının başka bir erkekle fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluk nafakasının verilmesi veya devam etmesi konusunda önemli bir etkendir. Eğer davacı, başka bir erkekle fiilen evliymiş gibi yaşamaya devam ediyorsa, bu durum yoksulluk nafakasının kaldırılmasına veya verilmemesine sebep olabilir. Bu durum göz önünde bulundurulmadan, davacı lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi , 2011/22519 E. ,2012/4388 K.
…İrat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararı ile kaldırılabilir. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Somut olayda taraflar … 6. Aile Mahkemesi’nin 18/08/2010 tarih, 2009/1555 E. 2010/970 K. sayılı kararı ile boşanmışlar ve davalı kadın boşanmadan sonra asgari ücretle çalışmaya başlamıştır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ilke olarak kabul edilmektedir. (HGK’nın 01.05.2002 gün 2-397 E-339 K. sayılı kararı)
Davalının asgari ücretle çalışması yoksulluğunu ortadan kaldırmaz, bu durum sadece nafaka miktarının tayininde rol oynar. Bu nedenle davalı kadının çalışmaya ve gelir elde etmeye başladığından bahisle yoksulluk nafakasının kaldırılması yönünde karar verilmesi doğru görülmemiştir…
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ,2012/323 E. , 2012/4495 K.
…176/3.maddesine göre; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılması mümkündür. Yine, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Somut olayda tarafların 14.04.2009 tarihinde boşandıklarını, davalı kadının boşanmadan sonra annesinden kalan davalı aylığının bağlanması sebebiyle gelir elde ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ancak, Yerleşik Yargıtay’ın uygulamalarına göre asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ilke olarak kabul edilmiştir (HGK’nun 1.5.2002 gün 2-397 E-339 K. Sayılı kararında olduğu gibi).
Bu nedenle davalının annesinden dolayı aldığı dul aylığı yoksulluğu ortadan kaldırmayıp, bu durumun sadece nafaka miktarının tayininde nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemece yapılacak iş, tarafların sosyal-ekonomik durumları nazara alınarak yoksulluk nafakasında hakkaniyete uygun bir indirim yapılmasıdır…
Bu Yargıtay kararlarında ise, yoksulluk nafakasının durumu, davalı tarafın mali durumu ve yoksulluğun ortadan kalkıp kalkmadığına göre şekillenir. İki kararın ortak noktası, davalı tarafın çalışmaya başlaması veya gelir elde etmesi durumunda yoksulluk nafakasının kaldırılmasının tek başına doğru olmayacağıdır. Özellikle asgari ücretle çalışmanın yoksulluğu ortadan kaldırmadığı kabul edilmektedir.
İlk kararda, davalı kadının başka bir gelir elde etmesine rağmen nafakanın kaldırılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Asgari ücretin, yoksulluğu ortadan kaldırmadığı kabul edilerek, nafakanın sadece miktarının belirlenmesinde etkili olacağı belirtilmiştir.
İkinci kararda ise, davalı kadının annesinden kalan dul aylığı ile gelir elde ettiği belirtilmiş, ancak bu gelirin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı belirtilerek, nafaka miktarının belirlenmesinde bu gelir göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, yoksulluk nafakasının kaldırılmaması gerektiği vurgulanmıştır.
Her iki kararda da tarafların sosyal-ekonomik durumları göz önünde bulundurularak nafaka miktarında bir değişiklik yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Süresiz nafakanın kaldırılması davasının süresi, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Dava açıldıktan sonra mahkeme, taraflardan yazılı savunmalarını talep eder ve bu savunmaların incelenmesinin ardından, gerekli görülürse ek deliller veya tanık ifadeleri talep edebilir. Tanıkların dinlenmesi ve bilirkişi raporlarının alınması gibi süreçler de davanın süresini uzatabilir. Mahkeme, tüm delillerin incelenmesinin ardından kararını verir, ancak eğer taraflardan biri karara itirazda bulunursa, dava süreci istinaf veya temyiz aşamasına geçebilir ve bu da davanın uzamasına yol açabilir. Genel olarak, süresiz nafakanın kaldırılması davası 6 ay ile 1 yıl arasında bir sürede sonuçlanabilir, ancak dava süreci mahkemenin yoğunluğuna, tarafların iş birliğine ve sunulan delillere bağlı olarak daha kısa ya da daha uzun sürebilir.
Değişen ekonomik koşullar veya tarafların gelir ve giderlerindeki değişiklikler nedeniyle nafaka miktarının güncellenmesi gerekebilir. Bu durumda nafaka alacaklısı, mahkemeye başvurarak nafakanın artırılmasını talep edebilir. Hâkim, nafaka kararı verirken tarafların talebi üzerine yıllık artış oranını belirlemiş olabilir. Ancak, belirlenen bu artış oranı yetersiz kalırsa, nafaka artırım davası açılması mümkündür. Nafakanın ihtiyaçları karşılamadığı durumlarda, nafaka miktarının yeniden değerlendirilmesi için yargı yoluna başvurulabilir. Bu dava nafaka artırım davası olarak adlandırılmaktadır.
Nafaka artırımı davası açmak için bazı somut olayların gerçekleşmesi gerekir. Örneğin;
Nafaka artırım davası, genellikle nafakanın artırılması için somut deliller gerektirir. Bu deliller arasında şunlar yer alabilir:
Nafaka artırımı davası, diğer davalar gibi yargılama sürecine tabidir. Taraflar, delillerini sunduktan sonra mahkeme, nafaka artırımının haklı olup olmadığını değerlendirir. Mahkeme, tarafların maddi durumlarını ve delillerini dikkate alarak bir karar verir. Nafaka artırımı talebinin kabul edilmesi durumunda, mevcut nafaka miktarı belirli bir oranda arttırılabilir. Ancak, nafaka artırımı için mahkemenin belirleyeceği şartların ve hukuki dayanakların geçerli olması gerekmektedir. Davada görevli mahkeme aile mahkemesidir. Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla davayı görmeye yetkilidir. Nafaka artırım davasında yetkili mahkeme ise nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir.
Nafakanın kaldırılması davası, kaldırılacak nafakanın miktarına göre değişen harç ve masrafları içerir. 2025 yılı itibarıyla, 5.000 TL tutarındaki bir nafakanın kaldırılması için gerekli harç ve aşağıdaki gibidir. Ancak kaldırılacak nafaka miktarı arttıkça, peşin harç tutarı da artacaktır. Bu durumda, davanın masrafları da nafakanın miktarına paralel olarak yükselme gösterebilecektir. Dolayısıyla, dava açılmadan önce, kaldırılacak nafaka miktarına göre harç ve masrafların artabileceği bilinmelidir.
| 1 | Başvurma Harcı | ₺615,40 | Harç | ||
| 2 | Vekalet Harcı | ₺87,50 | Harç | ||
| 3 | Peşin Harç | ₺615,40 | Harç | ||
| 4 | Gider Avansı | ₺2.150,00 | Masraf | ||
| 5 | Vekalet Pulu | ₺138,00 | Diğer |

Süresiz nafaka, nafaka alacaklısının mali durumundaki belirgin değişiklikler veya yeniden evlenmesi gibi durumlarda kaldırılabilir. Nafakanın kaldırılması için mahkemeye başvurulması gerekir ve bu durumda somut delillerle desteklenen bir talep sunulmalıdır. Mahkeme, nafaka alacaklısının durumunu değerlendirerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verebilir.
Ömür boyu nafaka yani süresiz nafaka, nafaka alacaklısının mali durumundaki önemli değişiklikler veya yeniden evlenmesi durumunda kaldırılabilir. Nafakanın kaldırılması için mahkemeye başvurulması gerekir ve değişikliklerin somut delillerle kanıtlanması gerekir. Mahkeme, nafaka alacaklısının mevcut durumuna göre karar verir.
Nafaka, nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi veya fiilen evliymiş gibi yaşamaya başlaması durumunda iptal edilebilir. Ayrıca, alacaklının ekonomik durumunun düzelmesi veya yoksulluk halinin ortadan kalkması da iptali gerektirir. Nafaka alacaklısının ölmesi veya nafaka yükümlüsünün ölmesi de nafakanın iptaline sebep olabilir.
Nafakadan kurtulmak için, nafaka yükümlülüğünüzü sona erdirecek bir değişiklik (örneğin, nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi veya ekonomik durumunun düzelmesi, haysiyetsiz bir yaşam tarzı yaşamaya başlaması) olmalıdır. Mahkemeye başvurarak nafakanın kaldırılması davası açılabilir. Mahkeme, yargılama sonucu uygun bir karar verir.
Nafaka dosyası, nafaka yükümlüsünün veya alacaklısının durumunda bir değişiklik meydana geldiğinde, ilgili mahkemeye başvurarak kapanabilir. Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi, ekonomik durumunun düzelmesi veya başka bir sebeple nafakanın kaldırılması talep edilebilir. Mahkeme, başvuruyu değerlendirip nafaka dosyasını kapatma kararı verebilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aile kurumunun korunması amacıyla boşanma ve nafaka usullerine yönelik yeni reformlar yapmayı planladıklarını belirtmiştir. Ancak, bu reformların kesin yürürlük tarihi henüz belirlenmemiştir. Yeni nafaka yasasının yürürlüğe girmesiyle ilgili detaylar ve tarih, ilgili resmî açıklamalarla duyurulacaktır.
Süresiz nafaka, boşanma sonrası nafaka alacaklısının yoksulluk içinde yaşamaya devam etmesi durumunda bağlanır. Ayrıca, nafaka alacaklısının yeniden evlenmemesi ve mali durumu düzelmediği sürece, nafaka ödemeye devam edilebilir. Nafaka, boşanmanın ardından tarafların yaşam standartlarını dengelemek amacıyla bağlanır.
Süresiz nafaka, boşanma sonrası yoksulluk içinde kalan taraf, özellikle ekonomik bağımsızlığı olmayan kişiler tarafından talep edilebilir. Nafaka alacaklısı, yeniden evlenmediği ve mali durumunu düzeltemediği sürece nafaka alabilir.
Nafaka miktarı, tarafların mali durumlarına, ihtiyaçlarına ve yaşam standartlarına göre mahkeme tarafından belirlenir. Mahkeme, nafaka alacaklısının yoksulluk durumu ve nafaka yükümlüsünün ödeme gücünü dikkate alır. Ayrıca, tarafların sosyal ve ekonomik koşulları, nafakanın miktarını etkileyecektir.
Süresiz nafaka, nafaka alacaklısının yaşam koşullarında önemli bir değişiklik olmayana kadar devam eder. Alacaklı yeniden evlenirse veya ekonomik durumu düzelirse nafaka sona erebilir. Nafaka yükümlüsünün ödeme gücü ve alacaklının durumu da bu süreyi etkileyebilir.
Nafaka yükümlüsünün yeniden evlenmesi durumunda, Türk Medeni Kanunu’na göre, nafaka alacaklısının nafakasının sona ermesi söz konusu olmaz. Ancak nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi halinde, nafaka yükümlülüğü otomatik olarak kalkar. Bu durum, nafakanın sona erdirilmesi için mahkemeye başvurulmasına gerek kalmadan geçerli olur.
Süresiz nafaka alan kişinin çalışmaya başlaması, nafakanın kaldırılması için tek başına yeterli bir sebep değildir. Ancak, nafaka alacaklısının ekonomik durumu önemli ölçüde düzelirse ve yoksulluk durumu ortadan kalkarsa, nafaka kaldırılabilir. Mahkeme, bu durumu değerlendirerek nafakanın kaldırılmasına veya miktarının azaltılmasına karar verebilir.
Süresiz nafaka ödenmezse, nafaka alacaklısı haciz işlemi başlatabilir ve mahkeme kararı ile nafaka ödemeleri zorla tahsil edilebilir. Ayrıca, nafaka yükümlüsü ödeme yapmadığı takdirde, hapis cezası ile karşılaşabilir. Nafaka ödememe durumunda, borçlu kişi için hapis cezası uygulanabilir.
Süresiz nafaka yükümlüsü işsiz kalırsa, nafaka ödemelerinde zorluk yaşayabilir, ancak bu durum nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Nafaka yükümlüsünün işsizlik durumu, mahkemeye başvurularak ödeme koşullarının yeniden düzenlenmesine yol açabilir. Mahkeme, ödeme gücündeki değişiklikleri dikkate alarak, nafaka miktarını azaltabilir veya geçici süreyle erteleyebilir.
YAZAN
Av. Gözde BÜTÜN