Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz

Mehir, İslam hukukuna göre evlilik akdi sırasında veya sonrasında erkeğin kadına vermesi gereken maddi bir bedeldir. Bu bedel, kadının gelecekte ekonomik güvenceye sahip olmasını sağlarken, aynı zamanda evliliğin kadına tanıdığı bir hak olarak ortaya çıkar. Türk hukukunda doğrudan bir Mehir düzenlemesi bulunmasa da, İslam hukukundan gelen bu uygulama, tarafların iradesine bağlı bir sözleşme olarak değerlendirilmektedir.
Mehir, genellikle evlilik sırasında belirlenir ve nikah akdi sırasında taraflarca açıkça ifade edilir. Ancak bu hakkın hukuki geçerliliği, yapılan anlaşmanın şekline ve Türk Medeni Kanunu’nun genel ilkelerine uygunluğuna bağlıdır. Mehir’in teslim edilmemesi durumunda hukuki yollara başvurulabilir ve bu konuda açılacak dava ile hak talep edilebilir. Boşanma ya da evliliğin sonlanması durumunda ise Mehir hakkının korunması farklı bir önem taşıyacaktır
Mehir, İslam hukukunda Evlilik akdinin doğurduğu bir yükümlülük olarak erkeğin eşine vermesi gereken para ya da maldır. Bunun yanında manevi bedellerin Mehir olarak kabul görüp görmeyeceği İslam kaynaklarında tartışmalıdır. Zira İslam’da satışı veya kullanılması mübah olan her şey Mehir olarak verilebilir. Taşınır ve taşınmaz mallar, zinet eşyası, standart (mislî) olan şeyler ve hatta taşınır veya taşınmaz bir maldan yararlanma hakkı da bunlar arasındadır (Kâsânî, Bedâiu’s-sanâi‘, 2/279). Sadece dinen sevap kazanmaya elverişli olan bir amelin Mehir olarak kabulüne dair net bir görüş olmamakla beraber.
Hanefîler mehrin manevi değerinin olmamasını caiz görmemektedir. Mehir, evlilik kurumunun bir sonucu olarak doğar ve İslam hukukunda kadının ekonomik haklarını güvence altına almayı hedefleyen önemli bir unsurdur. Modern Türk hukukunda Mehir’e ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, Türk hukukunda sözleşme serbestisi ilkesi kapsamında Mehir uygulamalarına rastlanabilmektedir. Bu bağlamda, Mehir’le ilgili uyuşmazlıklarda bağışlama vaadine ilişkin hükümlerin uygulanması söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda bağışlama vaadi bağışlama sözü verme, bir taşınır veya taşınmaz malın bağışlanacağına ilişkin vaat içeren sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır.
Bununla beraber iki tür Mehir vardır:

Mehir esasen, İslam hukuku esaslarına dayanır. Kur’an-ı Kerim’de Mehirle ilgili ayetler bulunmaktadır. Türk hukuku, laik bir yapıya sahip olsa da, tarafların özgür iradesi ile Mehir sözleşmesi yapması mümkündür. Zira Türk hukuku kapsamında sözleşme serbestliği ilkesi geçerlidir. Bu tür sözleşmeler Borçlar Hukuku ve Türk Medeni Kanunu çerçevesinde değerlendirilir. Bunun yanında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”) öncesinde yürürlükte olan 743 sayılı Türk Kanunu Medeni kanun döneminde Mehir müessesi tarafların iradeleri dikkate alınmaksızın evlenme akdine bağlanan bir hukuki sonuç olarak ortaya çıkmıştır.
Ancak şu an yürürlükte olan TMK evlenmenin ölüm veya boşanma ile sona ermesi durumunda erkeğin eşine bir şey ödemesine yönelik bir düzenleme içermemektedir. Ancak evlenme sırasında eşlerden birinin diğerine mal veya para vermesini ya da vermeyi vaat edip bunu ertelemesini de yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere dayalı olarak yapılan Mehir anlaşmaları, Medeni Kanun çerçevesinde geçersiz sayılmamaktadır.
Bu durumda Eski Medeni Kanun döneminde yapılan Mehir anlaşmalarının TMK tarafından yasaklanmadığını görmekteyiz. Ancak TMK’da Mehire ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, Eski MK zamanında doğmuş mehri müeccel alacakları açısından Aile Hukuku hükümleri uygulama alanı bulamayacaktır. Bu sebeple eski medeni kanun zamanında doğan Mehir senedine ilişkin değerlendirme Türk Borçlar Kanunu ve İcra İflas Kanunu çerçevesinde yapılacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz Mehir türlerinden olan mehri müeccel ileriye dönük bir bağışlama vaadi niteliği taşımaktadır. Bu anlamda Bağışlama vaadi, derhal icra edilmeyen ve ifası belirli bir zamana ertelenen bir bağışlama akdi olup tam anlamıyla rızai bir taahhüt işlemi olarak tanımlanmaktadır. TBK’nın 288. maddesi uyarınca bağışlama vaadinin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da Mehir senedinin, yazılı şekilde yapılması gereken bir bağışlama vaadi olduğu vurgulanmıştır.
“Mehri müeccel, ileriye (evliliğin boşanma ya da ölümle son bulması haline kadar) yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak bu durum, Borçlar Kanunu’nun 110. maddesinde düzenlenen üçüncü kişi yararına borç altına girme değil, Borçlar Kanunu’nun 238. maddesinde yer alan bağışlama vaadi niteliğindedir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır (BK m. 238/1)” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 18.02.1985, 1984/9153 E., 1985/1223 K.).
Türk hukukunda doğrudan Mehir düzenlemesi olmamakla birlikte, bu hak tarafların aralarında yaptıkları sözleşmeye dayanır. Türk Medeni Kanunu’nun genel ilkeleri gereği, Mehir sözleşmesi yapılırken kamu düzenine ve ahlaka aykırılık taşımamalıdır.
Mehir konusu Medeni Kanun’da doğrudan düzenlenmemiştir. Ancak, Türkiye de yaşayan insanların çoğunluğunun Müslüman olması ve hukukumuzda sözlşeme serbestliğinin de kabul görmesi nedeniyle Mehir konusunda çıkan uyuşmazlıklar Borçlar Hukuku’nun genel hükümleri çerçevesinde çözülmektedir. Sonuç olarak Mehir, Türk hukukunda doğrudan düzenlenmemiş olsa da, taraflar arasında yapılan bir anlaşma olarak kabul edilip hukuki sonuç doğurabilir. Mehir talepleriyle ilgili uyuşmazlıklarda, Borçlar Hukuku’nun genel ilkeleri ve tarafların iradeleri dikkate alınır. Bu nedenle, Mehirin hukuki bağlayıcılığı, sözleşmenin ispatı ve tarafların anlaşması gibi unsurlara bağlıdır.
Mehir sözleşmesi, evlenme sırasında, öncesinde veya sonrasında taraflar arasında yapılan yazılı bir sözleşmedir. Bu sözleşmede erkek, kadına ekonomik değeri olan bir şeyi vermeyi taahhüt eder ve tarafların imzaları ile resmiyet kazanır. Bu bağlamda, sözleşmede vermeyi taahhüt eden kişi ile verilecek kişiye ait ıslak imzaların bulunması gerekir. Türk Medeni Kanunu’nda Mehir sözleşmesine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı için bu durum Borçlar Kanunu çerçevesinde ele alınır. Borçlar Kanunu’nda Mehir, bağışlama vaadi olarak değerlendirilir ve bağışlama vaadinin geçerli olabilmesi için kanunda öngörülen geçerlilik koşullarının sağlanması gerekir. Zira Mehir senediyle doğan hakkın korunması için kanunun öngördüğü koşulların sağlanması önem arz etmektedir.
1955 YILINA AİT MEHİR SENEDİ ÖRNEĞİ

İki tür Mehir vardır Mehirin türü Mehirinin ödeneceği zamanı belirlemektedir.
1.Muaccel Mehir (Peşin Mehir), nikah sırasında hemen ödenir. Sözleşmede belirlenen Mehir türü muaccel Mehir ise nikah sırasında verilmesi gerekir.
2.Müeccel Mehir (Geciktirilmiş Mehir), Sözleşmede belirlenen Mehir türü Müeccel Mehir ise Boşanma, ölüm veya diğer sebeplerle evliliğin sona ermesi durumunda ödenir. Ancak ödeme için nikahtan sonra olan herhangi tarihide belirlenebilmektedir.
Bu anlamda Mehirin ne zaman ödeneceği taraflar arasındaki sözleşmenin türüne bağlı olarak değişiklik göstermeketedir.
Mehir Sözleşmesinde Ödeme Zamanına Göre Türlere ayrılmaktadır.
Mehir olarak ne istenebilir sorusunun cevabı evlilik birliği içerisindeki kadının tercihlerine göre değişmektedir. Mehir olarak nakit para, altın, mülk, araba gibi taşınır veya taşınmaz mallar talep edilebilir. Ayrıca dini kitaplar veya manevi değeri yüksek eşyalar da Mehir olarak kabul edilebilir. Kadın burada ekonomik değeri olan herhangi bir şey istenebilecektir. Esasen burada önemli olan nokta mahir senedinde istenebilen malın niteliğine bağlı olarak Mehir senedinin yapılış şeklinde olan değişikliklerdir. Zira Mehir olarak bir taşınmazın istenmesi halinde yazılı ve resmi bir şekilde yapılması sözleşmenin geçerlilik şartı olacaktır. Geçerlilik şartlarına uyulmadan açılan davanız usule uygun olmadığı gerekçesiyle reddedilecektir.
Mehir senedinin konusu, mal, para veya parasal değer taşıyan şeylerden oluşur. Mehir, evlilik sırasında ödenme zamanına göre iki şekilde değerlendirilebilir: mehri muaccel ve mehri müeccel. Mehri muaccel, evlilik anında eşe ödenen Mehir anlamına gelirken, mehri müeccel evlilik süresince, en geç boşanma veya eşin ölümü gibi durumlarda ödenmek üzere kararlaştırılır.
Mehri müeccel, Yargıtay kararları ve doktrinde bir bağışlama vaadi sözleşmesi olarak kabul edilir. Bu tür Mehir, taraflarca belirli bir tarihe bağlanabileceği gibi, erkeğin ölümü gibi belirsiz bir tarihe de bağlanabilir. Öte yandan, Yargıtay, mehri muaccelin ödenmesinde elden bağışlama hükümlerini uygulamaktadır.
Bir Mehir senedinin geçerli olabilmesi için aşağıdaki şartların yerine getirilmesi gerekir:
Bu koşullar altında hazırlanan Mehir senedi, hukuken geçerlilik kazanır ve taraflar arasında bağlayıcı olur.
Mehir sözleşmesi Türk Borçlar Kanunun 288. Maddesi bağışlama vaadi niteliğinde kabul edilmektedir. Bu nedenle Mehir sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunun 288. Maddesine uygun düzenlenmesi gerekmektedir.
Borçlar Kanunu MADDE 288- Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, ancak resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, elden bağışlama hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmî şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz.
Görüldüğü üzere Mehir sözleşmesinin yazılı olması geçerlilik şartıdır çünkü Türk Borçlar Kanunu, bağışlama vaadinin geçerliliğini yazılı şekle bağlamıştır. Bununla birlikte, Mehir sözleşmesi kapsamında taşınmaz veya taşınmaz üzerinde bir ayni hak tesis ediliyorsa, bu tür sözleşmelerin resmi şekil şartına uygun olarak yapılması gerekmektedir. Ancak Mehir sözleşmesi esasen bir sözleşme niteliği taşıdığından, genel sözleşme geçerlilik şartlarına da tabidir. Bu kapsamda, sözleşmenin hukuka, ahlaka ve kanuna aykırı olmaması, tarafların irade beyanlarının birbirine uygun olması, ehliyet şartlarını taşıması ve konusunun belirli veya belirlenebilir olması gibi Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen genel geçerlilik şartlarını sağlaması zorunludur.
Mehir miktarı, tarafların mutabakatıyla belirlenir. Miktar, kadının sosyal statüsü, ekonomik durum ve tarafların ekonomik koşulları göz önünde bulundurularak kararlaştırılır. Mehir olarak maddî veya malî değeri olan her türlü menfaat belirlenebilir. Burada esas olan tarafların anlaşmalarıdır. İslam hukukunda mezheplere göre Mehir’in tutarına yönelik azami sınırlar belirlenmiştir. Ancak Mehir sözleşmesinin hukukumuza yansımasıyla beraber geçerliliği için azami bir değer tespiti yapılmamıştır.

Mehir, esasen bir sözleşme niteliği taşıdığından, geçerliliği için Türk Borçlar Kanunu’nda bir sözleşmenin geçerli olabilmesi adına aranan genel şartların sağlanması gerekmektedir.
Bu şartlar arasında,
Ayrıca, Mehir sözleşmesi, özel bir sözleşme türü olduğundan, Türk Borçlar Kanunu’nun 288. maddesi uyarınca bağışlama vaadi hükümlerine tabidir ve yazılı şekil şartına bağlanmıştır. Eğer Mehir sözleşmesinin konusu taşınmaz veya taşınmaz niteliğinde bir ayni haksa, bu sözleşmenin resmi şekilde yapılması zorunludur.
Mehir’in geçersiz olduğu durumlar arasında,
Ayrıca, Mehir’in evlilik birliğine bağlı bir taahhüt olması sebebiyle evliliğin gerçekleşmemesi veya amacın tamamen farklı bir çıkar ilişkisini gizlemek için kullanılması da geçersizlik sebeplerindendir. Bu durumların herhangi birinin gerçekleşmesi, Mehir’in hukuken geçersiz sayılmasına neden olacaktır.

Mehir, İslam hukukunda evliliğin doğurduğu bir yükümlülük olarak erkeğin eşine vermesi gereken para ya da maldır.
Mehirin türü Mehirinin ödeneceği zamanı belirlemektedir.
1.Muaccel Mehir (Peşin Mehir), nikah sırasında hemen ödenir.
2.Müeccel Mehir (Geciktirilmiş Mehir), Boşanma, ölüm veya diğer sebeplerle evliliğin sona ermesi durumunda ödenir.
Mehir olarak kadın ekonomik değeri olan her türlü şeyi isteyebilmektedir. Örnek vermek gerekirse; para, altın, mücevher, taşınır ve taşınmaz mallar sayılabilir. Bunun yanında maddi külfeti olan herhangi bir durumda Mehir olarak istenebilmektedir.
Türk Hukuku’nda mehir miktarı belirli bir standarda ya da gramajına bağlanmamıştır. Mehir, evlilik akdine bağlı olarak taraflar arasında belirlenen bir miktar olup, Türk Medeni Kanunu’nda “mehir” hakkında doğrudan bir miktar belirlemesi yoktur. Evlilik sözleşmesinde mehir miktarı, tarafların anlaşması ile belirlenir. Bu miktar, altın, para veya başka bir mal cinsinden olabilir.
Türk medeni Kanunu’na göre Mehir, evlenme akdine özgü bir düzenleme olmadığı için belirli bir miktar önerilmemektedir. Ancak İslam hukuku açsından bakarsak Hanefi mezhebine göre, Mehir’in miktarı serbesttir ve taraflar arasında anlaşmaya bağlıdır. Ancak, fazladan bir yük oluşturmayacak şekilde, kadının şerefini koruyacak bir miktar olması önemlidir.
Evet, İslam dinine göre mehir, evlilikte zorunlu bir haktır.
Kuranı kerimde “Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile verin…”(Nisa Suresi, 4. Ayet) şeklinde ayet bulunmaktadır.
İslam âlimleri, mehrin farz ya da vacip bir hüküm olduğunu belirtmişlerdir. Mehir verilmeden yapılan bir evlilik yine geçerlidir, ancak mehrin sonradan mutlaka kadına ödenmesi gerekir. Ancak Türk medeni kanunu bakımından Mehir sözleşmesi yapılmadan yapılan evliliğin geçersiz olduğunu gösterir herhangi bir kanun maddesi yoktur. Mehirsiz evliliğin geçersiz olup olmadığı husus yalnızca islam hukuku açısından önem taşır.
Kadının hangi durumlarda mehir alamayacağı hususu İslam hukukuna göre cevaplanması gerekn bir sorudur. Evlendikten yapıldıktan sonra eşler arasında cinsel birleşme gerçekleşirse; erkek, kadına mehrinin tamamını vermekle yükümlüdür (İbnü’l-Hümâm, Fethü’l-kadîr, 3/331).
Evlenme gerçekleşir fakat cinsel birleşmeden önce kadının sebep olmasıyla ayrılık yaşanır veya kadın mehri karşılığında eşinden ayrılırsa mehir hakkı düşer
Mehir senedinin kaybolması, kadının bu hakkını ortadan kaldırmaz. Tanıklar veya diğer delillerle mehir ispat edilebilir.
Mehir sözleşmesi kanunlara aykırı olamaz. Mehir sözleşmesi eğer hukuka ve ahlaka aykırı bir şekilde düzenlenmiş ve tarafların iradelerinde sakatlık varsa yada tarafların ehliyetlerinde bir sıkıntı varsa mehir sözlekşmesi hukuk alanında bir karşılık bulamayacaktır.
İslam hukukuna göre, eğer kadın, zorunlu bir sebepten dolayı evi terk ediyorsa, bu durumda mehir hakkı düşmez.
Mehir, İslam hukukunda zorunlu olan ve erkeğin kadına verdiği maddi değere sahip bir yükümlülük olarak tanımlanır. Ancak düğünde takılan altınlar davetlilerin çifte bir hediyesidir. Bu durumda düğünde takılan altın mehir sayılamaz.
Erkek mehiri vermeden ölmüşse, miras malından mehir ödenir. Kadın mehirini almadan ölmüşse, kadının mirasçıları mehiri talep edebilir.
Mehir senedi hukukta karşılık bulabilmek için yazılı şekilde düzenlenmelidir.
Muaccel Mehir , Müeccel Mehir olmak üzere Mehir’in iki türü vardır. Mehir senedinde belirlenen Mehir türü muaccel Mehir ise nikah sırasında hemen ödenir.
Mehir senedinde mehir türü Müeccel Mehir ise bu mehir evliliğin nasıl sona erdiğinden bağımsız olarak evliliğin bitmesiyle talep edilir.
Mehir miktarı, tarafların mutabakatıyla belirlenir. Alt ve üst sınır yoktur.
Ancak İslam hukukunda bulunan mezheplere göre
Hanefîler, 10 dirhem gümüş olarak belirlemiştir.
Mâlikîler, 3 dirhem gümüş olarak belirlemiştir.
Şâfiî ve Hanbelî hukukçulara göre ise mehrin alt veya üst sınırı yoktur.
Ayrıca hiçbir mezhebe göre Mehir’in üst sınırını yoktur.
Mehir konusunda çıkan anlaşmazlıklar dava yolu ile çözülebilmektedir.
Mehir borcu için dava açılabilmektedir. Burada mehir senedinin türünün bir önemi olmaksızın boşanma davası ile birlikte mehir alacak davası adı altında mehir senedine dayalı dava açılabilir.
Mehir ve başlık parası aynı şeyi ifade etmez. Zira mehir İslam hukukunda yer alan bir uygulama olup kadının hakkıdır. Başlık parası ise türk kültürlerinde görülen bir uygulamadır.
Dahil edilmez. Zira Mehir İslam hukukunda kadının hakkı olup doğrudan erkeğin ona karşı bir borcunu ifade eder. Ancak mal paylaşımı medeni kanun kapsamındadır.
Zamanaşımı süresi Türk hukuku kapsamında borcun muaccel olduğu tarihi esas alarak hesaplanır. Mehir türü Muaccel Mehir ise nikahın kıyıldığı tarihten itibaren 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar anacak mehirin türü Müeccel Mehir ise evlilik ilişkisinin son bulduğu tarihten itibaren 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Mehir kadının kişisel bir alacak hakkıdır. Bu yüzden kadının mehirini alamadan ölmesi halinde kadının mirasçıları mehiri talep edebileceklerdir.
Tarafların rızasıyla Mehir sözleşmesi sonradan değiştirilebilmektedir. Değiştirilen Mehir sözleşmesi yine yukarıda belirttiğimiz sözleşme şartlarına uygun olmalıdır. İslam hukuku açsından da Mehir sözleşmesi kadının rızası ile değiştirilebilmektedir.
Kadın özgür iradesiyle Mehir hakkından feragat edebilir. Burada önemli olan kadının hiçbir baskı altında kalmadan bunu kendisinin istemesidir. Türk hukuku bakımından Mehir bir alacak hakkı olduğundan Mehir sözleşmesi düzenlendikten sonra kadın bu hakkından feragat edecekse yazılı bir beyan vermesi daha sağlıklı olacaktır.
Mehir talebi için Aile Mahkemelerine başvurulmalıdır. Başvurulan yerde aile Mahkemesi yoksa aile Mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk Mahkemeleri Mehir konusunda çıkan uyuşmazlıkları çözmeye yetkilidir.
Tanıklar mehir borcunun yerine getirilip getirilmediği hususunda dinelebilmektedir. Onun dışında mehir sözleşmesi mutlaka yazılı olmalıdır.
Mehir ödenmemesi durumunda, kadının Aile Mahkemesinde dava açarak Mahkeme kararlarıyla mehir hakkını kanıtlar ve icra takibi ile alacak tahsil edilebilir. Zaman aşımına uğramadan bu hakların talep edilmesi önemlidir.
Mehir kadının kişisel alacak hakkıdır. Düğün masrafları tarafların evlenmek için üstlendikleri sorumluluğu ifade eder. İki durum birbirinden tamamen farklıdır.
Mehir İslam hukukuna göre erkeğin kadına vermesi gereken maddi değeri olan şeyi ifade eder. Zira İslam hukukunda Mehir’in düzenlenme amacı kadını ekonomik olarak korumaktır. Burada erkeğin kadına vereceği ya da vermeyi taahhüt ettiği şeyin mutlaka maddi bir külfetinin olması gerekliliği vardır.
Mehir hakkı ölüm durumunda düşmez. Mehir borcu mirasçılara geçer. Kadın erkeğin ölümü halinde Mehir hakkını erkeğin mirasçılarından talep edebilecektir. Bu yüzden erkeğin ölümü durumunda öncelikle mirastan kadının Mehir ödenir.
Av. Beyza ÖZ