Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz

Genel boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” kapsamında düzenlenmiştir. Genel boşanma sebepleri kanunda tek tek sayılmamakla birlikte evliliği, katlanılması mümkün olmayan bir hale getiren durumlardır. Ortak hayatın çekilmez hale gelmiş olması ve bu sebeple evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumunda eşlerden her biri genel boşanma sebeplerine dayanarak boşanma davası açma hakkına sahiptir.
Genel boşanma sebepleri kanunda sıralı şekilde sayılmadığı için yukarıda bahsettiğimiz şarta uyularak birçok durumda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açmak mümkündür. Hakaret, aşırı kıskançlık ve takıntılı davranışlar, cinsel sorunlar, güven sorunları, alkol, uyuşturucu veya kumar bağımlılığı gibi birçok sebep Yargıtay tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.
Bu yazımızda genel boşanma sebeplerinin neler olduğuna, genel ve özel boşanma sebeplerinin farklarına dair birçok hususa değinerek en çok merak edilen sorulara yanıt bulduk. Keyifli okumalar dileriz.
Türk Medeni Kanunu boşanma sebeplerini özel ve genel olmak üzere iki ayrı kategoride düzenlemiştir. Genel boşanma sebepleri için doktrinde sık sık “şiddetli geçimsizlik” ifadesinin kullanıldığını da görmekteyiz. Genel boşanma sebepleri, eşler için ortak hayatın çekilmesi beklenemez bir hal almasıyla evlilik birliğinin temelinden sarsılması şeklinde tanımlanırken özel boşanma sebepleri kanunda tek tek belirtilmiştir. Özel boşanma sebepleri şunlardır :
Genel boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu madde 166 çerçevesinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayandırılmıştır. Kanunda özel boşanma sebeplerine kıyasla daha soyut bir tanım yapıldığından ve kişilerin yaşam tarzları, düşünce yapıları, kültürleri gibi konularda bu sebeplerin çokça farklılık göstermesinden dolayı hakim, somut olaydaki mevcut koşullara göre tespit yapmalıdır.
Ayrıca ilgili madde kapsamında “Eşlerin beraber dava açması veya eşlerden birinin açtığı boşanma davasını diğerinin kabulü” halinde ya da “Eşlerden birinin herhangi bir sebepten dolayı açmış olduğu boşanma davasının reddi sonucunda eşlerin öngörülen sürede ortak hayatı tekrar kuramamaları” durumlarında da evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu kabul edilir. Kısaca genel boşanma sebeplerini toparlayalım :
genel boşanma sebeplerinin varlığından söz edilir.
Yargıtayın genel boşanma sebebi gerekçesiyle kabul ettiği bazı boşanma sebepleri :
Evlilik birliği, eşlerin arasında gerçekleşen birtakım olaylardan dolayı artık devam edilemeyecek şekilde çekilmez bir hal almışsa hukuken o evlilik temelinden sarsılmış olarak kabul edilir. Böyle bir durumda eşlerden her biri Medeni Kanun tarafından madde 166 ile tanınmış bir hak olan genel sebeplere dayalı boşanma davası açma hakkını kullanabilmektedir. Bu davayı açan eş, davayı açmasına sebebiyet veren durumun karşı tarafın kusurlu hal ve hareketleri neticesinde meydana geldiğini kanıtlamalıdır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması diğer bir deyişle şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açılması birtakım şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar :
Evlilik, birtakım anlaşmazlıklar sonucu eşlerden biri veya her ikisi için artık devam ettirilmesi kendilerinden beklenemeyecek durumda ise ortak yaşam katlanılmaz bir hal almıştır. Birtakım maddi sorunlar, güven kırıcı hal ve hareketler, cinsel uyumsuzluk gibi birçok farklı nedenden evlilik birliği zarar görmüş olabilir.
Eşler arasında yaşanan her uyuşmazlık bu kapsamda değerlendirilmez. Mevcut anlaşmazlıkların ciddi bir ölçüde ve objektif olarak katlanılamaz nitelikte olması gerekmektedir. Açılan boşanma davasında gerekçe gösterilen sebebin evlilik birliğinin temelini sarsıp sarsmadığının kararı hakimin takdir yetkisine bırakılmıştır. Burada önemli olan kıstas, anlaşmazlığın boyutu ve evliliğin artık amacına riayet edip etmediğidir. Hakimin boşanma kararı verirken, çocuklar ve eşler için evliliğin devamının korunmaya değer bir tarafı varsa bu durumu göz önüne alarak değerlendirme yaptığı unutulmamalıdır.
Boşanma davaları iki farklı şekilde gündeme gelebilir. Bunlar Türk hukuk sisteminde anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma olarak adlandırılmıştır.
Eşlerin evliliği sonlandırma hususunda anlaşarak açmış oldukları boşanma davası Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. Maddesinde düzenlenmiş olup “Anlaşmalı boşanma” niteliği taşımaktadır. İlgili madde uyarınca eşlerin şiddetli geçimsizlik sebebiyle anlaşmalı boşanma davası açabilmesi bazı koşullara bağlanmıştır.
Çekişmeli boşanma davasında ise taraflar bu hususlardan birinde veya birkaçında anlaşamamış olup çekişme yaşamaktadır. Bu çekişmeler genellikle çocuklarla ilgili olarak velayet hususunda, mali konularla ilgili olarak tazminat veya nafaka gibi taleplerde yaşanmaktadır.
Şiddet ve kötü muamele sebebiyle boşanma hali Türk Medeni Kanunu’nun 162. Maddesinde düzenlenmiştir. Eşlerden birinin diğerine karşı şiddet uygulaması ya da eşini aşağılayarak kötü muamele etmesi halleri mahkeme huzurunda kanıtlanmış olursa hakim boşanma kararı verir. Burada hakim tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının araştırılmamasının sebebi, şiddetin ve kötü muamelenin kanun tarafından “pek kötü davranış” olarak nitelendirilerek özel boşanma sebebi sayılmasıdır. Fakat bazı durumlarda aile içi şiddet hususu madde 162 değil, madde 166 kapsamında değerlendirilerek genel boşanma sebebi sayılır. Bu durumda hakim, evliliğin temelinden sarsılmış olduğu kanaati ile aile içi şiddeti boşanma sebebi olarak kabul edecektir.
Eşlerden birinin diğerine karşı şiddet içeren, onun vücut bütünlüğüne ve fiziksel ve ruhsal sağlığına zarar verecek olan her türlü davranış “pek kötü muamele” olarak isimlendirilir. Eşini dövmek, işkence etmek, duygusal şiddet uygulamak gibi haller örnek verilebilir.
Evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin diğerine karşı fiziksel veya psikolojik şiddet uyguluyor olması devamlılık şartına bakılmaksızın boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Örneğin eşlerden birinin, eşine karşı bir defa fiziksel şiddet uygulaması kesinlikle mahkeme tarafından boşanma sebebi sayılması için yeterlidir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken husus, kendisine kötü muamelede bulunulan taraf, eşinin bu davranışını affetmiş olursa bu sebebe dayanarak boşanma davası açma hakkını kaybeder. Affın kişinin serbest iradesiyle yapılmış olması gerekir.
Evlilik birliğinde eşlerden birinin diğerine karşı bazı tutumları kişinin hayatının kısıtlanmasına sebep olacak şekilde aşırılık gösterebilir. Bunun en iyi örneği eşe karşı aşırı kıskançlık ve takıntılı davranışlarda bulunmaktır.
Genel boşanma sebepleri geniş bir anlamda yorumlandığı için evlilik birliğini temelinden sarsacak her türlü davranış boşanma sebebi olarak kabul edilebilmektedir. Eşlerden birinin hayatı, bu takıntılı davranışlardan ve aşırı kıskanç tutumdan kötü anlamda etkileniyorsa evliliğin devamı çekilmez bir hal almış olabilir. Bu noktada önemli olan kıskançlığın ne ölçüde olduğudur. Evliliği ciddi anlamda olumsuz etkiliyorsa ve artık katlanılmaz bir boyuta ulaşmışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış kabul edilerek aşırı kıskançlık hali boşanma sebebi sayılacaktır.
Yargıtay’ın aşırı kıskançlık nedeniyle boşanma sebebi olarak kabul ettiği bazı örnekler :
Evliliklerde aile büyüklerinin bazı durumlara müdahale etmesi eşler açısından olumsuz durumlara yol açabilmektedir. Eşlerden birinin ailesinin evliliğe müdahil olması ve buna karşı tepkisiz kalınması sağlıklı iletişim kuboşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Çünkü bu müdahaleler zamanla hem kişiyi duygusal olarak yıpratmakta hem de eşler arasındaki güven ilişkisinin zedelenmesine sebep olmaktadır. Eşlerden erkeğin ya da kadının ailesinin sürekli evliliğe müdahale etmesi huzursuzluk oluşturacağından evlilik gitgide sürdürülemez bir hal alabilir. Bu sebeple Yargıtay, kararlarında evlilik birliğine dışarıdan müdahale edilmesine tepkisiz kalınmasını boşanma sebebi olarak kabul etmektedir. Aile büyükleri ve eşi arasında doğru iletişimi kuramayan ve ailesinin müdahalesine sessiz kalan taraf evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusurlu sayılmaktadır.
Ekonomik şiddet, günümüzde evliliklerde azımsanmayacak derecede artış göstermektedir. Ekonomik şiddet kısaca, mali yönden daha iyi durumda olan kişinin eşini ekonomik açıdan kısıtlaması olarak açıklanabilir. Yargıtay kararları ışığında hangi davranışların ekonomik şiddet teşkil edeceği konusunda yorum yapabilmekteyiz.
Evlilik birliği içerisinde ortak hayatın sürdürülmesi için zorunlu olan temel ihtiyaçların karşılanmaması ortak hayatı sürdürülemez kıldığı için Yargıtay, ekonomik şiddeti boşanma sebebi olarak kabul etmektedir.
Hayatın olağan akışında yapılan zorunlu harcamaların eş tarafından karşılanmaması veya en düşük seviyede tutulması ekonomik şiddete örnek gösterilebilir. Ekonomik şiddet sebebiyle mağdur olan eş temel ihtiyaçlarını karşılayamama sebebiyle bunalıma girip kendisini mutsuz bir evliliğin içinde bulabilir. Bu durum gitgide evliliği çekilmez bir hale getirebilir. Zira ekonomik şiddet bazı durumlarda duygusal şiddeti de beraberinde getirerek ekonomik açıdan zayıf olan kişiyi sözlü olarak aşağılama şeklinde de kendini gösterebilir.
Ülkemize baktığımızda genellikle ekonomik şiddete uğrayanların kadınlar olduğunu görmekteyiz. Çoğunlukla ekonomik şiddete uğrayanlar çalışmayan kadınlar olmakla birlikte çalışan kadınların da buna maruz kaldığı bilinmektedir. Eşin alması gereken maaşa el koymak veya evin faturaları, kirası, mutfak masrafı, sağlık giderleri gibi harcamalara katkıda bulunmamak ekonomik şiddet örnekleridir.
Cinsel uyumsuzluk ve cinsel sorunlar sebebiyle boşanma davası açmak kanunda özel olarak belirtilmemekle beraber evliliğin temelinden sarsılmasına yol açacak nitelikte olduğundan boşanma sebebi olarak kabul edilir.
Eşlerin cinsel ilişki kurmaması, eşlerden birinin rahatsızlığa sahip olmasına karşın tedaviyi reddetmesi, eşlerden birinin diğerini doğal olmayan yolla cinsel ilişkiye zorlaması gibi durumlar boşanma sebebidir. Ayrıca bahsettiğimiz örnekler cinsel şiddet kapsamına da girmektedir. Doğal olmayan yollarla eşini cinsel ilişkiye zorlamak, sadistçe yaklaşımlarda bulunmak veya hiç cinsel ilişki kurmak istemeyerek yatakları ayırmak gibi örneklerde de cinsel şiddeti görmekteyiz.
Taraflardan birinin tedavisi olmayan bir hastalık sebebi ile cinsel ilişki kuramaması mahkeme tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilecektir fakat burada kişiye kusur isnat edilemez. Fakat tedavisi mümkün olan birtakım cinsel problemlerde kişinin tedavi olmayı istemeyerek reddetmesi hem boşanma sebebi sayılır hem de tedavi almak istemediği için o kişiye kusur isnat edilebilir. Bu sebeple kusurlu olan eşten tazminat talep edilebilmektedir.
Alkol, madde veya kumar bağımlılığı evlilikleri bitiren sebepler arasında sıkça görülmektedir. Bu bağımlılıklar evliliğin temelini derinden sarsabilecek haller olduğu için boşanma sebebi kabul edilmiştir.
Boşanma davasında bağımlılıklar sebep gösterilirken dikkat edilmesi gereken nokta bu hususların gerçekten bağımlılık boyutunda olmasıdır. Örneğin kişinin günlük yaşantısında bağımlı olmadan tükettiği alkol, boşanma sebebi sayılamaz.
Alkol veya uyuşturucu madde bağımlısı olan kişiler bunlara ulaşamadığında yoksunluk belirtileri gösterebilirler. Bu belirtiler kişiden kişiye değişmekle beraber genellikle saldırgan şekilde kendini göstermektedir. Böyle bir durumda evliliğin sürdürülmesi beklenemeyeceği için evlilik temelinden sarsılmış olarak kabul edilir ve boşanma davası gündeme gelir. Bağımlılık konusunda değinilmesi gereken bir diğer husus bağımlılığın çok ilerlemiş olmasının gerekmediğidir. Bağımlı olan kişinin davranışları eşler arasındaki duygusal bağa ve güven ilişkisine zarar verip ortak hayatı katlanılmaz duruma getiriyorsa boşanmak için yeterli görülür.
Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı dışında kumar bağımlılığı da Yargıtay tarafından boşanma sebebi olarak görülebilmektedir. Kumar bağımlılığı eşler arasında sadece güven sorunları yaratmakla kalmayıp büyük maddi kayıplara sebep olabilmektedir. Eşlerden birinin devamlı kumar oynaması eşler arasındaki ilişkiye zarar verir. Kumar sebebiyle ekonomik sıkıntılar çekmek, aşırı borçlanmak gibi durumlar evlilik birliğini temelinden sarsar.
Evlilik birliği içerisinde eşler karşılıklı olarak birbirlerinden mutlak bir sadakat beklemektedirler. Eşlerin birbirlerine doğru beyanda bulunması ve birtakım hususları birbirlerinden gizlememeleri sadakat yükümlülüğünün bir parçasıdır. Bu yükümlülüğü ihlal eden davranışlarda bulunmak eşler arasındaki iletişimi, güveni ve duygusal bağı zedelemektedir.
Eşlerden birinin diğerinin güvenini sarsıcı hareketlerde bulunması, “beyaz yalan” denilerek masumlaştırılmaya çalışılan fakat her şekilde “yalan” niteliği taşıyan gerçek dışı beyanlarda bulunması, evlilik birliğinin temelini sarsarak tüm güven ilişkisini yok etmektedir. Güven sarsıcı davranışlarda bulunan ve yalan söyleyen kişi, Yargıtay tarafından kusurlu kabul edilir. Bahsettiğimiz nedenlerden dolayı artık evlilik birliği çekilmez bir hal almışsa kusurlu eşe karşı şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma davası açılabilmektedir.
Evliliklerde zamanla ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve tartışmalar sebebiyle eşler arasında iletişim sorunları yaşanabilmektedir. İlişkinin monotonlaşması, ortak paylaşımların azalması, doğru iletişim kuramama gibi birçok farklı nedenden dolayı duygusal ilişkinin olumsuz yönden etkilendiği görülmektedir.
Eşler arasındaki mesafenin gitgide açılması iletişim eksikliğinden, sevgisizlik ve ilgisizliğe evrilebilmektedir. Eşlerin yaşamış oldukları bir anlaşmazlık sebebiyle o an birbirlerine karşı soğuk bir tutum sergilemeleri boşanma sebebi olmaz. Bu tarz olayların evlilikte yaşanması doğal olduğundan boşanma sebebi olarak kabul edilmesi için istisnai bir durum olmaması ve eşin ilgisizliğinin belli bir ölçünün üstünde olması gerekmektedir. Örnek olarak eşlerden birinin sık sık gece dışarı çıkması, eşlerden birinin başka bir kişiden etkilendiğini söylemesi, eşiyle aynı odada kalmaması gibi birçok durum evlilik birliğini temelinden sarstığı için Yargıtay tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.
Eşlerden her birinin karakteri, düşünce yapısı, kültürü, sosyal ilişkileri yani genel olarak mizacı birbirlerinden farklı olabilir. Bu durum zaman geçtikçe birçok anlaşmazlığa sebep olur ve eşler arasında yoğun tartışmalar yaşanabilir. Maalesef bu tartışmalar ilerledikçe eşler arasındaki bağların koptuğunu, sevginin kavgaya dönüştüğünü ve şiddetli geçimsizlik olarak adlandırdığımız durumu görebilmekteyiz.
Her tartışma veya her anlaşmazlık boşanma sebebi olarak kabul edilmez. Zira hayatın olağan akışında eşler arasında birtakım tartışmalar, uyuşmazlıklar doğal olarak yaşanacaktır. Fakat bu tartışmaların adeta çığ gibi büyümesi ve süreklilik arz etmeye başlamasıyla boşanma davası gündeme gelebilmektedir. Eşlerin anlaşamamasının ve birbirlerine uyum sağlayamıyor olmalarının mahkeme tarafından boşanma sebebi olarak kabul görmesi için sürekli bir geçimsizlik halinin var olması gerekir. Şiddetli geçimsizlik durumunda artık evliliğin gerçekleşebilecek bir amacı kalmadığı kabul edilir ve eşler bu durumda evliliği devam ettirmeye zorlanamaz. Ortak hayatın sürdürülmesinin çekilmez olduğu ve bu geçimsizliğin evlilik birliğini temelinden sarstığı sebeplerine dayanarak eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Türk Medeni Kanunu’na baktığımızda özel boşanma sebeplerinin tek tek düzenlendiğini görmekteyiz fakat genel boşanma sebepleri daha geniş kapsamlı ve soyut şekilde ele alınmıştır.
Özel boşanma sebebiyle dava açan eş, kanunda belirtilmiş bir nedenden dolayı dava açtığı için karşı tarafın kusurluluğunu ispatlama yükümlülüğü altında değildir. Fakat genel boşanma sebebine dayanarak dava açılıyorsa iki tarafın da ispat yükümlülüğü altında olduğunu söylemek gerekir.
Özel boşanma sebepleri :
Genel boşanma sebepleri :
Gibi durumlar genel boşanma sebepleri çerçevesinde değerlendirilir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve ortak hayatın sürdürülmesinin çekilmez bir hal alması sebebiyle açılan boşanma davasında tarafların ispat yükümlülüğü bulunmaktadır. Mahkeme huzurunda evlilik içindeki şiddetli geçimsizlik durumunu kanıtlamaları gerekmektedir.

Boşanma davası özel sebeplere (Zina – Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış -Suç İşleme veya Haysiyetsiz Hayat Sürme – Terk – Akıl Hastalığı) veya genel sebeplere ( Ortak hayatın sürdürülemeyecek şekilde evlilik birliği temelinden sarsılmış olmalı) dayalı olarak açılabilir. Genel sebepler; eşine yalan söylemek, ekonomik şiddet uygulamak, aşırı kıskançlık, cinsel uyumsuzluk gibi örneklerle çeşitlendirilebilir.
Fiziksel şiddet boşanma davası açmak için yeterlidir. Eşlerden birinin diğerine karşı bir kere şiddet uygulaması mahkeme tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilir. Fiziksel şiddetin gerçekleşmesinde devamlılık şartı aranmaz.
Psikolojik şiddet boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Kişinin eşi tarafından aşağılanması, insanların yanında küçük düşürülmesi, eşi tarafından kendisini yetersiz hissetmesine sebep olacak davranışlarda bulunulması psikolojik şiddetin varlığına işaret eder.
Ekonomik şiddet boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Eşinin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamamak, maaş kartını elinden almak, evin masraflarına ve diğer zorunlu giderlere katılmamak ekonomik şiddet olarak adlandırılır ve evlilik birliğini temelinden sarsar.
Evlilik birliği içindeki olağan tartışmalar ve istisnai durumlar hariç olmak üzere eşlerin sürekli olarak tartışmaları ve anlaşmazlık yaşamaları şiddetli geçimsizlik niteliği taşımaktadır, bu sebeple mahkeme tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilir.
Eşin ilgisiz ve soğuk olması hususunda Yargıtay tarafından boşanma sebebi sayılan birçok durum vardır. Hamilelikte eşini yalnız bırakmak, eşine başkasına ilgi duyduğunu söylemek gibi örnekler verilebilir.
Aile büyüklerinin evliliğe müdahalesi sonucunda eşin tepkisiz kalması boşanma sebebidir. Yargıtay, evlilikte dışarıdan üçüncü bir kişinin müdahalesini boşanma sebebi olarak kabul etmiştir.
Kumar bağımlılığı eğer maddi olarak kayıplara yol açıyor, aşırı borçlanmaya sebep oluyorsa veya ailenin geçimini sağlayamayacak şekilde evliliğe zarar veriyorsa boşanma sebebi olarak kabul edilir.
Eşlerden birinin diğerine karşı aşırı kıskanç bir tutum sergileyerek hayatını kısıtlaması, takıntılı davranışlarda bulunması, giyimine veya görüşeceği kişilere karışması boşanma sebebidir.
Zina nedeniyle boşanma davası açma hakkı, evlilik birliği içinde eşlerden birinin sadakat yükümlülüğünü ihlal ederek üçüncü bir kişiyle cinsel ilişki yaşaması sonucunda doğar. Burada önemli olan, aldatılan kişinin zina eylemini öğrendiği andan itibaren 6 ay ve her halde aldatma eyleminin meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıl içinde dava açma hakkının son bulmasıdır. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki aldatma sonucunda eşini affeden kişi hukuken dava açma hakkını kaybetmektedir.
Boşanma davasında aldatan eşin cezai sorumluluğu yoktur çünkü Türk Ceza Kanununda , zina bir suç olarak düzenlenmemiştir. Aldatan kişinin cezai değil hukuki sorumluluğu gündeme gelecektir. Aldatan eşten tazminat talep edilebilir.
Eşler arasında cinsel sorunlar boşanma sebebi olabilir. Kişinin cinsel bir rahatsızlığı varsa tedavi olması gerekmektedir. Eşlerin cinsel ilişki kurmaması, eşlerden birinin diğerini doğal olmayan yollarla cinsel ilişkiye zorlaması veya sadistçe yaklaşımlar boşanma sebebidir.
Terk, kanunda düzenlenen özel bir boşanma sebebi olarak karşımıza çıkar. Terk hususunun boşanma sebebi olabilmesi için eşlerden biri ortak hayata son verme gayesiyle evi terk etmeli, terk eden eşin en az 6 ay boyunca eve geri dönmemesi, terk eden eşe eve geri dönmesi için ihtar yapılması ve buna rağmen eşin geri dönmemesi gerekmektedir. Fakat eşlerden biri sürekli olarak evi terk edip geri dönüyorsa ve bunu özellikle bahsettiğimiz süreler dolmadan gerçekleştiriyorsa bu durum dürüstlük kuralına aykırı olarak bir hakkı kötüye kullanmak şeklinde değerlendirilebileceği için boşanma sebebi olarak kabul edilebilmektedir.
Eşlerden biri ailesine aşırı bağımlı olması sebebiyle aile büyüklerinin evliliğe müdahil olmasına izin veriyor veya tepki vermiyorsa bu durum ortak hayatı çekilmez kılacağı için boşanma sebebi olarak kabul edilir. Önemli olan, burada bir aşırılığın var olup olmadığının tespit edilmesidir.
Evlilik birliği içerisinde eşler birbirlerine yardımcı olmakla yükümlüdürler. Eşlerden birinin ev işlerine kayıtsız kalması evliliği çekilmez kılıyorsa evlilik birliği temelinden sarsılmış olarak kabul edilerek boşanma nedeni sayılabilir fakat mevcut olaydaki koşullara dikkat edilmesi gerekir. Yargıtay bir kararında, ev işlerine katılmayan kişiyi kusurlu atfetmiştir.
Eşin sosyal hayatına karışmak, görüşeceği insanlara ve gideceği toplantılara müdahale etmek, eşini adeta sosyal ortamdan koparmak ve kişiyi soyutlayarak yalnızlaştırmak boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir.
Aşırı borçlanma sebebiyle aileye maddi sıkıntılar yaşatmak, geçim kaygısı yaratmak ekonomik şiddetin varlığına işaret eder. Aşırı borçlanma sebebiyle eşlerden biri ortak hayatı sürdüremez hale geldiyse evlilik birliği temelinden sarsılmış kabul edilebileceği için boşanma sebebi olarak kabul edilebilmektedir.
Eşlerden biri diğer eşe haber vermeden taşınır veya taşınmaz mallardan biri veya birkaçının satışını mal kaçırma amacıyla yapabilmektedir. Eşlerden birinin boşanmada mal kaçırmasını engellemek için ihtiyati tedbir kararı alınması gerekmektedir. Mal kaçırmak amacıyla yapılan taşınmaz veya taşınır malların satış işlemleri ya da devir işlemleri “mal kaçırmak amacıyla yapıldığının ispatı” sonucunda tasfiye yapılırken sanki hiç elden çıkarılmamış gibi hesaba dahil edilir. Böylece yapılan satış ya da devir işlemleri yapılmamış hükmünde olacaktır.
Çocuk sahibi olmayı istemeyen eş, özgür iradesiyle karar verebilir ve çocuk sahibi olmaya zorlanamaz fakat bu diğer kişi için önemli bir fikir ayrılığı teşkil etmekte olup evliliği kendisi için katlanılmaz bir hale getiriyorsa boşanma sebebi sayılabilmektedir. Çocuk sahibi olmak isteyip hastalık sebebiyle olamamak ise farklı bir konudur. Bu durum hastalıktan kaynaklandığı için boşanma sebebi olarak yeterli değildir.
Eşin alkol ve uyuşturucu bağımlılığının olması boşanma sebebi olarak kabul edilir. Bağımlılığın çok ileri düzeyde olması şart değildir. Fakat bağımlılık durumu söz konusu değilse kişisel hayatında normal ölçüde alkol kullanan biri için bu bir boşanma sebebi olmaz.
Eşlerden birinin diğerine hakaret etmesi, onu aşağılaması kısacası kişinin onurunu kıracak davranışlarda bulunması boşanma sebebidir. Eşe sürekli küfür etmek, küçümsemek gibi davranışlar şiddetli geçimsizlik hali olduğu için boşanma davası açma hakkı doğurur. Burada dikkat edilmesi gereken husus evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığıdır.
Sosyal medya bağımlılığı sebebiyle eşlerden biri diğerini ilgisiz ve sevgisiz bırakıyorsa ya da bu husustan dolayı ailesine vakit ayırmıyor ve onlarla ilgilenmiyorsa evlilik birliğini temelinden sarsabilecek bir durum olduğu için Yargıtay bazı kararlarında sosyal medya ve telefon bağımlılığını boşanma sebebi olarak kabul etmiştir.
Eşlerden biri sürekli işiyle ilgilenip ailesine hiç vakit ayırmıyorsa ve bu durum diğer eş için ortak yaşamın sürdürülmesi kendisinden beklenemeyecek bir duruma geldiyse hakim tarafından evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilerek boşanma sebebi olarak kabul edilebilmektedir.
Eşlerin evlilik birliği içerisinde yaşamış olduğu birtakım anlaşmazlıklar sebebiyle ortak yaşamın devam ettirilmesi çekilmez ve katlanılamaz bir hal almışsa evlilik birliği temelinden sarsılmıştır.