BOŞANMA DAVASINDA KADININ HAKLARI

Boşanma davasında kadının hakları, Türk Medeni Kanunu ile güvence altına alınmıştır. Kadın, boşanma sürecinde ve sonrasında maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Eğer boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle ekonomik zarara uğramış veya kişilik hakları ihlal edilmişse, mahkeme tarafından uygun görülen bir tazminat alabilir. Bunun yanı sıra, kadının gelir durumu yetersizse ve boşanma sonrası yoksulluğa düşecekse, yoksulluk nafakası talep edebilir. Ayrıca, boşanma süreci devam ederken geçimini sağlayabilmesi için tedbir nafakası, çocukların velayeti kendisine verildiğinde ise iştirak nafakası alma hakkı vardır.

Boşanma davalarında çocukların velayeti genellikle onların menfaati gözetilerek belirlenir ve çoğu durumda anneye verilir. Eğer velayet babaya verilirse, anne çocuklarını belirlenen günlerde görme hakkına sahiptir. Bununla birlikte, evlilik süresince edinilen mallar, “edinilmiş mallara katılma rejimi” kapsamında eşit şekilde paylaştırılır. Kadın, ortak yaşam süresince alınan taşınmazlar, araçlar ve diğer mal varlıkları üzerinde hak iddia edebilir. Ayrıca, mahkeme kararıyla aile konutunda oturma hakkı da kadına verilebilir.

Eğer kadın boşanma sürecinde veya öncesinde fiziksel, psikolojik, ekonomik ya da cinsel şiddete maruz kalmışsa, 6284 sayılı Kanun kapsamında korunma talep edebilir. Mahkeme, kadının ve çocuklarının güvenliğini sağlamak için uzaklaştırma ve koruma kararları alabilir. Tüm bu haklar, boşanma sürecinin çekişmeli veya anlaşmalı olup olmamasına göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, kadınların haklarını en iyi şekilde koruyabilmesi için hukuki destek almaları gereklidir.

BOŞANMA DAVASINDA KADININ HAKLARI NELERDİR?

Boşanma davasında kadının hakları değerlendirilirken mahkeme, her iki tarafa da eşit ve adil davranarak karar vermektedir. Tarafların maddi ve manevi durumları, boşanmanın sebebi, çocukların varlığı ve evlilik süresince edinilen mallar göz önüne alınarak dava süreci şekillenir. Kadının sahip olduğu haklar, ekonomik ve sosyal koşulları dikkate alınarak belirlenir ve bu haklar, evlilik süresince elde edilen kazanımların adil bir şekilde paylaşılmasını sağlamaya yöneliktir. Özellikle kadının ekonomik bağımsızlığını sürdürebilmesi, çocukları varsa onların bakımının sağlanması ve mağduriyet yaşamaması amacıyla çeşitli haklar tanınmıştır.

Bu kapsamda kadının velayet hakkı, maddi ve manevi tazminat hakkı, nafaka talep hakkı, ücretsiz avukat talep hakkı, ziynet eşyaları üzerindeki hakları, ortak konutta oturma hakkı, şahsi eşyalarını talep etme hakkı ve mal paylaşımına bağlı olarak alacak hakkı gibi hukuki güvenceleri bulunmaktadır. Özellikle çocukların velayeti, onların üstün yararı gözetilerek belirlenir ve genellikle anneye verilir. Eğer anne çocuğun bakımını üstleniyorsa, babadan iştirak nafakası adı altında maddi destek talep edebilir. Ayrıca, kadının boşanma sonrasında ekonomik olarak zorluk çekmesi durumunda, karşı tarafın maddi gücü de dikkate alınarak yoksulluk nafakası bağlanabilir. Nafaka miktarı, tarafların gelir durumlarına ve ihtiyaçlarına göre mahkeme tarafından belirlenir.

Bunun yanı sıra, evlilik süresince edinilen mallar, “edinilmiş mallara katılma rejimi” çerçevesinde paylaştırılır. Kadın, ortak yaşam süresince alınan taşınmazlar, araçlar, banka hesaplarında biriken mevduatlar ve diğer mal varlıkları üzerinde hakkını talep edebilir. Ayrıca, evlilik boyunca kendisine hediye edilen veya düğünde takılan ziynet eşyaları, kişisel mal sayıldığı için boşanma halinde kadına iade edilmelidir. Eğer kadının evliliğe katkısı bulunmuşsa ancak mal paylaşımı sırasında haksız bir şekilde mağduriyet yaşaması söz konusuysa, mahkemeye başvurarak hakkını talep edebilir.

Kadının ortak konutta oturma hakkı da boşanma sürecinde korunmaktadır. Mahkeme, boşanma davası sürecinde kadının ve varsa çocuklarının mağdur olmaması için ortak konutta kalmasına karar verebilir. Ayrıca, boşanma sürecinde veya sonrasında kadına yönelik herhangi bir tehdit veya şiddet söz konusuysa, 6284 Sayılı Kanun kapsamında koruma tedbirleri uygulanabilir. Kadın, bu kanun kapsamında uzaklaştırma kararı, geçici maddi destek, gizlilik kararı ve barınma hakkı gibi ek önlemler talep edebilir.

Tüm bu haklar, boşanma sürecinin çekişmeli veya anlaşmalı olmasına göre farklılık gösterebilir. Eğer boşanma anlaşmalı gerçekleşirse, taraflar kendi aralarında nafaka, tazminat, mal paylaşımı ve velayet gibi konularda uzlaşarak bir protokol hazırlar. Ancak çekişmeli boşanmalarda mahkeme, tarafların sunmuş olduğu deliller doğrultusunda karar verir. Kadınların hak kaybına uğramaması ve sürecin adil bir şekilde ilerlemesi için bir avukattan hukuki destek almaları oldukça önemlidir. Mahkeme, tarafların mağduriyet yaşamaması için tüm bu unsurları dikkate alarak karar verir ve özellikle kadınların ekonomik güvence altında olması için gerekli düzenlemeleri yapar.

KADININ NAFAKA HAKKI

Boşanmada davalarından kadının nafaka hakkı değerlendirilirken bilinmesi gereken diğer bir gerçek, sadece kadınların bu haktan yararlanabileceği yanılgısıdır. Oysa hukukumuzda nafaka, ekonomik olarak desteğe ihtiyaç duyan ve gerekli şartları sağlayan her birey için geçerlidir. Boşanma davalarında mahkeme, tarafların maddi durumlarını değerlendirerek nafakaya hükmedebilir. Türk hukukunda nafaka, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve tedbir nafakası olmak üzere üç farklı türde düzenlenmiştir.

Yoksulluk nafakası, evlilik süresince ekonomik bağımsızlığını kazanamamış ve boşanma sonrası geçim sıkıntısı yaşayacak eş için öngörülmüş bir destektir. Bu nafaka türü, boşanmanın ardından kişinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve ekonomik açıdan mağdur olmaması amacıyla verilir. Toplumda yaygın olarak, ev ve çocuk bakımını üstlenen tarafın kadın olması nedeniyle yoksulluk nafakasından genellikle kadınlar faydalanmaktadır. Ancak bu nafaka süresiz değildir; kişinin kendi geçimini sağlayabilecek duruma gelmesi veya tekrar evlenmesi halinde kaldırılabilir. Yani yoksulluk nafakasının amacı, taraflar arasındaki ekonomik dengesizliği geçici bir süreliğine gidermek ve kişinin kendi hayatını idame ettirebileceği noktaya ulaşmasını sağlamaktır.

İştirak nafakası, çocuğun velayetini alan ebeveyne, çocuğun bakımı, eğitimi ve temel ihtiyaçları için diğer ebeveynin maddi destek sağlamasını zorunlu kılan bir nafaka türüdür. Çocuğun velayeti anneye verilmişse, baba çocuğun bakım masraflarına ortak olmakla yükümlüdür. Ancak bu nafaka yalnızca talep üzerine değil, mahkemenin kendi takdiriyle de bağlanabilir. Nafaka miktarı belirlenirken çocuğun yaşı, eğitim giderleri, sağlık durumu ve ebeveynlerin ekonomik olanakları dikkate alınır. İştirak nafakası, çocuğun 18 yaşına gelmesiyle sona erer, ancak çocuğun eğitimine devam etmesi durumunda bu süre uzatılabilir.

Tedbir nafakası ise boşanma davası süresince, taraflardan birinin mağduriyet yaşamaması için geçici olarak bağlanan bir nafaka türüdür. Boşanma süreci devam ederken ekonomik olarak zor durumda kalabilecek eş, mahkemeden tedbir nafakası talep edebilir. Mahkeme, eşin gelir durumunu ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak tedbir nafakasına hükmedebilir. Eğer çocukların geçici velayeti anneye verilmişse, hâkim çocuğun masraflarını karşılamak adına da tedbir nafakası ödenmesine karar verebilir. Bu nafaka, boşanma davası sonuçlanana kadar devam eder ve mahkemenin vereceği kesin kararla birlikte yoksulluk veya iştirak nafakasına dönüşebilir.

Kısaca, nafaka uygulaması hem boşanmış eşlerin hem de çocukların ekonomik güvenliğini sağlamak için düzenlenmiştir. Nafaka miktarı ve süresi, her boşanma davasında tarafların sosyal-ekonomik durumlarına göre belirlenir. Ancak nafakanın temel amacı, eşler veya çocuklar arasında mağduriyet oluşmasını önlemek ve ekonomik dengeyi korumaktır.

BOŞANMADA KADININ MAL PAYLAŞIMI HAKKI

Boşanma, evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sona ermesi durumudur ve bu süreçte eşler arasındaki mal rejimi de sona ererek mal paylaşımı aşamasına geçilir. Türkiye’de yasal olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik süresince elde edilen tüm malvarlığının eşler arasında adil bir şekilde paylaşılmasını öngörür. Bu kapsamda, evlilik boyunca edinilen ev, arsa, iş yeri, otomobil, banka birikimleri, sigorta ve emeklilik fonları, menkul kıymetler, hak ve alacaklar gibi tüm malvarlıkları mal paylaşımına dâhil edilir. Ancak, eşlerden birine miras kalan malvarlıkları, evlenmeden önce sahip olunan mallar, kişisel kullanım eşyaları ve manevi tazminat gibi unsurlar mal paylaşımı dışında tutulur. Mal paylaşımı, boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte açılacak ayrı bir mal paylaşımı davası ile gerçekleştirilir. Mahkeme sürecinde bilirkişi tarafından tarafların malvarlıkları tespit edilir ve eşlerin evlilik süresince yaptığı katkılar da göz önünde bulundurularak hakkaniyetli bir paylaşım yapılır. Özellikle ev hanımı olan eşin ev işlerine ve çocuk bakımına yaptığı katkı, mal paylaşımı sırasında dikkate alınır. Taraflar aralarında anlaşmaya varamazsa, mahkeme süreci devreye girer ve mal paylaşımı mahkeme kararıyla kesinleşir.

Boşanma durumunda kadın, evlilik boyunca edinilmiş malların yarısı üzerinde hak sahibidir. Bunun yanı sıra, kişisel mallarına ve ziynet eşyalarına yönelik hakları da korunur. Ancak mal paylaşımının adil bir şekilde gerçekleşmesi için hukuki destek alınması büyük önem taşır. Mahkeme, tarafların maddi durumunu ve evlilik süresince sağladıkları katkıları göz önünde bulundurarak hakkaniyete uygun bir karar verir.

ŞAHSİ EŞYALARINI ALMA HAKKI

Boşanma sürecinde, kadının şahsi malvarlığı üzerinde tam hak sahibi olduğu kabul edilir. Evlilik öncesinde edinilmiş eşyalar, miras yoluyla kendisine kalan malvarlığı ve yalnızca kişisel kullanımına yönelik olan eşyalar, mal paylaşımına dahil edilmez. Kadın, şahsi eşyalarının kendisine iade edilmesini mahkemeden talep edebilir. Eğer şahsi eşyalar boşanma sürecinde haksız şekilde alıkonulmuş veya kullanılmışsa, bu durumu ispat ederek geri alma hakkına sahiptir.

Ayrıca ziynet eşyaları, kadının kişisel malı olarak kabul edilir ve boşanma halinde kadına iade edilmesi gerekir. Düğünde takılan altın ve mücevherler, kimin tarafından takıldığına bakılmaksızın kadına ait sayılır. Boşanma sürecinde kadın, ziynet eşyalarının aynen iadesini mahkemeden talep edebilir. Eğer ziynet eşyaları eş veya ailesi tarafından bozdurulmuş ya da başka amaçlarla kullanılmışsa, kadın bunların maddi karşılığını talep edebilir. Ziynet eşyalarının aynen iadesi için herhangi bir zamanaşımı süresi bulunmaz. Ancak ziynet eşyalarının bedeli talep edilecekse, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde dava açılması gerekir. Bu nedenle, mağduriyet yaşamamak adına ziynet eşyalarının durumu boşanma davası sürecinde netleştirilmelidir.

DÜĞÜNDE TAKILAN ZİYNET EŞYALARINI ALMA VE TALEP ETME HAKKI

Boşanma sürecinde kadının ziynet eşyaları, onun kişisel mal varlığı olarak kabul edilir. Bu eşyalar, düğünde takılan altın, bilezik, kolye, küpe gibi mücevherler ve evlilik sırasında hediye edilen diğer değerli takılar gibi unsurları içerir. Ziynet eşyalarının kadına ait olup olmadığı, kimin tarafından takıldığına ya da hediye edildiğine bakılmaksızın net bir şekilde belirlenmiştir. Boşanma sürecinde kadın, ziynet eşyalarının aynen iadesini talep etme hakkına sahiptir ve bu talep için herhangi bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Zira bu durum mülkiyet hakkına dayanan bir istihkak davasıdır. Bu davalarda ise zamanaşımı olmaz. Dolayısıyla ziynet eşyalarının aynen iadesi durumunda zamanaşımı bulunmamaktadır. Bu, kadının ziynet eşyalarını geri almak için ne kadar zaman geçerse geçsin, dava açma hakkının süresiz olduğu anlamına gelir.

Eğer ziynet eşyaları boşanma sürecinden önce ya da boşanma sürecinde bozdurulmuş, satılmış veya başka bir şekilde kullanılmışsa, kadın bu eşyaların bedelini talep edebilir. Ziynet eşyalarının bedelinin talep edilmesi durumunda ise, bedel talebinin yapılabilmesi için boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde dava açılması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sürenin aşılması, kadının bedel talep etme hakkını kaybetmesine neden olabilir.

Kadın, boşanma davası sırasında ziynet eşyalarının geri verilmesini talep edebileceği gibi, boşanma kararı kesinleştikten sonra açacağı ayrı bir dava ile de bu talebini iletebilir. Bu durumda, mahkeme, ziynetlerin aynen iade edilmesine karar verebilir veya eşin maddi durumu ve ziynetlerin kaybolmuş olması gibi durumlar söz konusuysa, bedelinin ödenmesine hükmedebilir. Ziynet eşyalarının geri alınması süreci, her durumda kadının lehine sonuçlanabilir, ancak bu hakkın zamanında ve doğru bir şekilde kullanılabilmesi için hukuki yardım almak önemlidir.

EVLİLİK ÖNCESİNDE VEYA SONRASINDA VAAD EDİLEN MEHİR ALACAKLARININ DURUMU

Mehir, evlilik öncesinde veya sonrasında eşler arasında yapılan bir anlaşma ile kadına verilen ya da verilmesi taahhüt edilen mal veya para olarak tanımlanır. Mehir, İslami geleneklerde yer alan bir uygulama olmakla birlikte, Türk hukuku çerçevesinde de sözleşme niteliğinde değerlendirilebilir. Eğer evlilik sırasında bir mehir vaadi verilmişse, kadın bu mehir alacağını talep edebilir. Mehri belirleyen bir sözleşme mevcutsa, bu sözleşme hukuken geçerli sayılarak mahkemeye sunulabilir ve talep edilen mehir alacağının tahsili için yasal süreç başlatılabilir.

Mehir, ödeme zamanına göre Peşin Mehir (Mehr-i Muaccel) ve Vadeli Mehir (Mehr-i Müeccel) olmak üzere ikiye ayrılır:

  1. Peşin Mehir (Mehr-i Muaccel): Evlilik akdi sırasında veya hemen sonrasında kadına ödenen mehir türüdür. Bu tür mehir, kadının talebi doğrultusunda hemen kendisine teslim edilmek zorundadır. Eğer mehir ödenmemişse, kadın evlilik sırasında ya da boşanma sürecinde bu alacağını mahkeme yoluyla talep edebilir.
  2. Vadeli Mehir (Mehr-i Müeccel): Mehirin ödenmesinin ileriki bir tarihe bırakıldığı durumdur. Eğer mehirin ödenmesi için belirli bir zaman dilimi kararlaştırılmışsa, bu tarihte ödeme yapılması zorunludur. Ancak, herhangi bir ödeme tarihi belirlenmemişse, vadeli mehir boşanma, eşin vefatı veya evliliğin başka bir sebeple sona ermesi halinde muaccel hale gelir ve kadının alacak hakkı doğar.

Kadının mehir alacağı, kişisel mal kapsamında değerlendirilir ve boşanma halinde mal paylaşımına dahil edilmez. Mehir, eşler arasındaki bir taahhüt niteliği taşıdığı için, eğer koca mehir ödeme taahhüdünü yerine getirmemişse, kadın yasal yollarla hakkını arayabilir. Mehir sözleşmesinin yazılı bir belge ile ispat edilmesi daha sağlam bir hukuki dayanak oluştururken, yazılı bir belge olmasa bile şahitler veya diğer delillerle de mehir alacağı kanıtlanabilir.

KADININ ÇOCUKLARIN VELAYETİNİ ALMA HAKKI

Velayet, çocuğun fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimini sağlamak amacıyla anne ve babaya verilen bir hak ve sorumluluktur. Küçük yaştaki çocukların yanı sıra, belirli koşullarda kısıtlı ergin çocuklar için de velayet düzenlemesi yapılabilir. Velayet hakkı, çocuğun bakımı, eğitimi, korunması ve genel refahını kapsayan geniş bir yetki alanına sahiptir. Ancak bu yetkiler sadece anne ve babaya avantaj sağlamaz; aynı zamanda çocuğun en iyi şekilde yetiştirilmesi için birtakım hukuki ve ahlaki yükümlülükler de getirir.

Boşanma sürecinde velayet, çocuğun üstün yararı göz önünde bulundurularak mahkeme tarafından belirlenir. Genellikle çocuğun yaşı, fiziksel ve ruhsal gelişimi, anne ve babanın maddi-manevi olanakları gibi çeşitli kriterler değerlendirilerek karar verilir. Küçük yaşlardaki çocukların genellikle anne bakımına daha fazla ihtiyaç duyduğu kabul edildiğinden, mahkemeler çoğu durumda velayeti anneye vermeye eğilimlidir. Ancak, annenin çocuğun bakımını sağlayamayacak durumda olması, çocuğun sağlığını veya gelişimini olumsuz etkileyebilecek bir yaşam tarzına sahip olması gibi durumlar, velayetin babaya verilmesine neden olabilir.

Velayet hakkı, çocuğun kişisel gelişimi kadar malvarlığını da kapsar. Ebeveynler, çocuklarının malvarlığını yönetme ve koruma yetkisine sahiptir. Türk Medeni Kanunu’na göre, velayet hakkı devam ettiği sürece, anne ve baba çocuğun malvarlığını yönetir ve genel kural olarak bu yönetim sürecinde ayrıca hesap verme yükümlülüğüne tabi tutulmazlar. Ancak çocuğun malvarlığının zarar görmesi ya da kötüye kullanılması gibi durumlar söz konusu olduğunda, mahkeme ebeveynlerden hesap sorabilir ve gerektiğinde ek hukuki önlemler alabilir.

Velayet hakkı, çocuğun sadece maddi varlığını değil, aynı zamanda psikolojik ve eğitsel gelişimini de güvence altına almayı amaçlar. Velayet hakkını alan ebeveyn, çocuğun eğitimi, sağlık hizmetleri, sosyal gelişimi ve genel refahını sağlamakla yükümlüdür. Ayrıca, çocuğun kişisel ilişkilerini düzenleme, kimlerle görüşeceğini belirleme ve gerektiğinde çocuğun adına hukuki işlemler yapma hakkına da sahiptir.

Boşanma davasında velayet hakkı karara bağlanırken, çocuğun görüşü de dikkate alınabilir. Özellikle belirli bir yaşın üzerindeki çocuklar için, mahkeme çocuğun kendi tercihlerini göz önünde bulundurabilir. Ancak nihai karar, çocuğun üstün yararı gözetilerek verilir. Velayet hakkı boşanma sonrası kesin bir karar gibi görünse de zamanla değişen koşullar nedeniyle yeniden değerlendirilmesi mümkündür. Eğer çocuğun üstün yararını zedeleyen bir durum ortaya çıkarsa, velayetin değiştirilmesi için tekrar dava açılabilir.

KADININ ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKI

Kişisel ilişki kurma hakkı, velayeti kendisine bırakılmayan ebeveynin çocuğuyla olan bağını sürdürmesini sağlayan temel bir haktır. Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca, hâkim, velayetin kendisine verilmediği ebeveynin çocukla olan kişisel ilişkisini düzenlerken çocuğun üstün yararını esas almalıdır. Aynı şekilde, TMK’nın 323. maddesi de ana ve babanın, velayeti kendisine verilmeyen çocuk ile uygun bir kişisel ilişki kurulmasını talep edebileceğini düzenlemektedir. Ancak doktrinde ve yargı uygulamalarında, kişisel ilişki kurma hakkının yalnızca ebeveyne değil, çocuğa tanınmış bir hak olduğu kabul edilmektedir. Bu hak, çocuğun bedensel, ruhsal ve duygusal gelişimi açısından ebeveyniyle olan bağlarını koruması ve sürdürebilmesi için önemli bir güvencedir.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre de kişisel ilişki tesis edilirken çocuğun gelişimi, ebeveynin yaşam koşulları, iş düzeni, ikamet yeri ve çocuğa yakınlığı gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Örneğin, Yargıtay kararında, kişisel ilişkinin belirlenmesinde çocuğun eğitim hayatı, sosyal çevresi ve ebeveynin çocukla sağlıklı bir iletişim kurma kapasitesi göz önünde bulundurularak bir düzenleme yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, Yargıtay’ın başka bir kararında kişisel ilişkinin çocuğun ruhsal ve bedensel gelişimini olumsuz etkilemeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği, bu ilişkinin çocuğun eğitimi ve günlük düzenini aksatmayacak şekilde düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Kısaca, kişisel ilişki hakkı, çocuğun üstün yararı doğrultusunda şekille

nen bir hak olup, hâkim bu hakkı düzenlerken ebeveynin değil, çocuğun gelişimini ve mutluluğunu esas almalıdır. Velayeti almayan ebeveynin çalışma saatleri, yaşam düzeni, çocuğun yaşadığı ortam ve sosyal gelişimi gibi unsurlar gözetilerek bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmalıdır.

KADININ BOŞANMA DAVASINDA MADDİ TAZMİNAT HAKKI

Boşanma davalarında maddi tazminata karar verilebilmesi için belirli şartların bir arada bulunması gerekmektedir. Genel tazminat davası ilkelerinden farklı olarak, aşağıdaki koşulların sağlanması halinde kadın maddi tazminat talep edebilir:

Maddi tazminata karar verilebilmesi için evliliğin mahkeme kararıyla boşanma ile sonlanmış olması gerekir. Bu tazminat, boşanma davası sürecinde talep edilebileceği gibi, boşanma kararı kesinleştiğinden sonra ayrı bir dava olarak da açılabilir. Ancak, boşanma davası reddedildiğinde veya hiç açılmadıysa maddi tazminata karar verilemez.

Boşanma davalarında maddi tazminat talep edebilmek için kadının ya tamamen kusursuz ya da eşine göre daha az kusurlu olması gerekmektedir. Daha fazla kusurlu taraf, diğer eşten maddi tazminat talep edemez. Kusursuz olan taraf, diğer eşin az da olsa kusuru tespit edilirse maddi tazminat alabilir. Eşler eşit kusurluysa, maddi tazminat talebi reddedilir. Daha az kusurlu taraf, daha fazla kusurlu taraftan maddi tazminat talep edebilir. Boşanma nedeniyle maddi tazminata karar verilirken, talep eden tarafın mevcut veya beklenen menfaatlerinin zarar görüp görmediği incelenir. Evlilik sürecinde eşlerin birbirine sağladığı maddi destekler, sağlık sigortası, miras hakkı ve sosyal güvence gibi kazançlar boşanma nedeniyle kaybedilebilir. Kadın, boşanma sonucu bu gibi menfaatlerinden mahrum kaldığında tazminat talebinde bulunabilir.

Maddi tazminat, yalnızca boşanma nedeniyle uğranılan zararlara dayandırılmalıdır. Boşanma dışındaki sebeplerle eşler birbirlerinden tazminat talep etmek isterse, bu davalar genel mahkemelerde açılmalıdır.

Hâkim, tazminat miktarını belirlerken şu kriterleri dikkate alır:

  1. Tarafların ekonomik ve sosyal durumları,
  2. Boşanmaya neden olan olayların ağırlığı ve kusur oranları,
  3. Paranın alım gücü,
  4. Eşin gelecekte iş bulma ve yeniden evlenme ihtimali,
  5. Hakkaniyet ilkesi.

Hâkim, maddi tazminatın toplu olarak veya belirli periyotlarla (irat şeklinde) ödenmesine karar verebilir. İrat şeklinde belirlenen tazminat, alacaklı eşin yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin vefat etmesiyle kendiliğinden sona erer. Ayrıca, alacaklı eşin fiilen başka biriyle evlilik hayatı sürdürmesi ya da haysiyetsiz bir hayat yaşamaya başlaması halinde mahkeme kararıyla kaldırılabilir.

KADININ BOŞANMA DAVASINDA MANEVİ TAZMİNAT HAKKI

Boşanmaya sebep olan olaylar neticesinde kişilik hakkı ihlal edilen taraf lehine manevi tazminata karar verilebilmektedir. Manevi tazminat şartları, genel olarak maddi tazminat şartları ile benzerlik göstermektedir. Bu doğrultuda manevi tazminat talebinin kabul edilmesi için şu koşulların sağlanması gerekmektedir:

  • Boşanma kararının kesinleşmiş olması,
  • Manevi tazminat talebinin mahkemeye sunulmuş olması,
  • Davalı tarafın boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusurlu olması,
  • Manevi tazminat talep eden tarafın ya kusursuz ya da diğer eşe göre daha az kusurlu olması.

Maddi tazminattan farklı olarak manevi tazminat, bireyin ekonomik kaybını değil, kişilik hakkına yapılan saldırı nedeniyle yaşadığı elem ve üzüntünün tazmin edilmesini amaçlamaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesine göre, manevi tazminat talep edebilmek için kişilik hakkının ihlal edilmiş olması gerekmektedir. Eski düzenlemelerde ihlalin “ağır” olması şartı aranırken, güncel mevzuata göre sadece kişilik hakkı ihlali yeterli sayılmaktadır.

Manevi zarara sebep olan eylemler, bireyin yaşam sevincini azaltan, psikolojik ve duygusal çöküntüye yol açan olaylar olmalıdır. Örneğin, şu durumlar manevi tazminat gerektiren ihlaller olarak kabul edilebilir:

  • Fiziksel veya psikolojik şiddet,
  • Sadakatsizlik ve aldatma,
  • Ağır hakaretler ve aşağılamalar,
  • Eşin hastalığı ile ilgilenmeme,
  • Kasten duygusal veya ekonomik baskı uygulama.

Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi uyarınca, manevi tazminat uygun bir miktar para ile karşılanabilir ve bu tazminat sadece nakit olarak ödenebilir. Taksitlendirme veya irat biçiminde ödeme söz konusu değildir. Hâkim, manevi tazminat miktarını belirlerken şu hususları dikkate alır:

  • Kişilik hakkına yapılan saldırının niteliği,
  • Tarafların ekonomik durumu,
  • Tarafların kusur derecesi.

Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde hâkim geniş bir takdir yetkisine sahiptir, ancak kararın adil ve orantılı olması gerekmektedir. Böylece, manevi tazminat ile kişinin uğradığı manevi zarar bir nebze de olsa telafi edilmiş olur.

BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN EVİ KULLANMAYI TALEP ETME HAKKI

Boşanma davası devam ederken ortak konutun kullanım hakkı, özellikle kadın eş açısından önemli bir hukuki konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Boşanma davası sürecinde eşlerden biri mahkemeden ortak konutun kendisine tahsis edilmesini talep edebilir. Kadın eşin, boşanma davası devam ederken ortak konutun kendisine tahsis edilmesi yönünde talepte bulunma hakkı vardır. Mahkeme, bu talebi değerlendirirken çeşitli unsurları göz önünde bulundurur.

Ortak konutun mülkiyetinin erkek eşe ait olması veya ortak konutun kira sözleşmesinin erkek eşin üzerine olması, kadın eşin bu hakkını kullanmasına engel teşkil etmez. Mahkeme, somut olayın koşullarını değerlendirerek, tarafların barınma ihtiyacını, sosyal ve ekonomik durumlarını göz önüne alarak ortak konutun hangi eşe tahsis edileceğine karar verir.

Ayrıca, kadın eşin boşanma sürecinde kusurlu olup olmaması da ortak konutun kendisine tahsis edilmesine engel değildir. Mahkeme, kadın eşin korunmaya muhtaç durumda olup olmadığını, çocukların velayet durumunu ve mağduriyet yaşama ihtimalini de değerlendirerek kararını verir. Özellikle çocukların velayeti kadın eşe verilmişse, çocukların düzenli ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi adına ortak konutun kadın eşe tahsis edilme ihtimali daha yüksek olacaktır.

Buna ek olarak, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince, ortak konut tahsisi kararı geçici bir tedbir niteliğinde olup, boşanma kesinleşene kadar geçerlidir. Mahkeme, bu sürecin sonunda taşınmazın kimin kullanımında kalacağını veya nasıl paylaşılacağını ayrıca değerlendirecektir. Bu nedenle, kadın eşin barınma hakkının korunması adına ortak konut tahsisi önemli bir hukuki imkân olarak değerlendirilmektedir.

BOŞANMA DAVASINDA KADININ MADDİ GÜVENLİĞİ NASIL SAĞLANIR?

Boşanma sürecinde kadının maddi güvenliğinin sağlanması, ekonomik bağımsızlığını sürdürebilmesi ve mağduriyet yaşamaması için hukuki ve mali çeşitli önlemler alınmalıdır. Öncelikle, boşanma davası devam ederken mahkemeden tedbir nafakası talep edilebilir. Bu nafaka, dava sonuçlanana kadar kadının ve varsa çocukların geçimini sağlamak amacıyla bağlanır. Boşanma kesinleştiğinde ise kadın, ekonomik olarak güçlük yaşayacaksa yoksulluk nafakası alabilir. Eğer çocukların velayeti annede kalıyorsa, onların bakım ve eğitim masraflarını karşılamak için iştirak nafakası da hükmedilebilir.

Boşanma nedeniyle ekonomik kayba uğrayan veya ciddi bir mağduriyet yaşayan kadın, kusurlu olan eşten maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Maddi tazminat, evliliğin sona ermesiyle birlikte yaşanabilecek gelir kaybını telafi etmeyi amaçlarken, manevi tazminat ise boşanma sürecinde kadının onur ve itibarının zedelenmesi durumunda verilir. Ayrıca, evlilik süresince edinilen malların paylaşımı konusunda kadının haklarını koruması büyük önem taşır. Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ve evlilik içinde kazanılan mallar, her iki tarafın ortak malı olarak kabul edilir. Bu nedenle kadın, boşanma sırasında mal paylaşımı talep ederek hakkı olan kısmı alabilir.

Öte yandan, kadının yaşadığı evin aile konutu olarak belirlenmesi, boşanma sürecinde güvence sağlayan önemli bir adımdır. Tapuya konulacak bir şerh ile eşin, kadının haberi ve rızası olmadan evi satması veya devretmesi engellenebilir. Boşanma sonrası maddi güvenliğin sürdürülebilmesi için kadının sigortalı bir işte çalışması veya devletin sunduğu sosyal güvencelerden yararlanması da önemlidir. Ayrıca, eğer kadın şiddet, tehdit veya baskıya maruz kalıyorsa, 6284 Sayılı Kanun kapsamında koruma tedbirleri alarak güvenliğini sağlayabilir. Tüm bu hukuki ve ekonomik önlemler, boşanma sürecinde kadının haklarını koruyarak maddi güvenliğini sağlamaya yardımcı olur.

KADININ BOŞANMA SONRASI SOYADI HAKKI

Boşanmış bir kadının eski eşinin soyadını kullanmaya devam edebilmesi, belirli hukuki şartların sağlanmasına bağlıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 173. maddesine göre, kadının eski eşinin soyadını kullanmakta hukuken korunmaya değer bir menfaati olduğu ve bu durumun eski eşe herhangi bir zarar vermediği ispatlanırsa, mahkeme bu talebi kabul etmek zorundadır. Özellikle uzun yıllar süren bir evlilik içinde, kadının eğitim hayatında, mesleki kariyerinde veya resmi işlemlerinde eşinin soyadını kullanması yaygın bir durumdur. Üniversite diplomalarında, yüksek lisans tezlerinde, mesleki sertifikalarda ve bankacılık ya da sigorta işlemlerinde evlilik soyadıyla tanınan kadınlar için, boşanma sonrası bu soyadını değiştirmek önemli bir mağduriyet yaratabilir.

Kadının soyadını kullanma talebi, boşanma davası sırasında ileri sürülebileceği gibi, boşanma gerçekleştikten sonra da ayrı bir dava açılarak talep edilebilir. Ancak bu talebin hukuki bir temele dayanması ve kadının gerçekten bu soyadı ile tanındığını kanıtlaması gerekir. Örneğin, akademik bir kariyere sahip bir kadın, tüm bilimsel çalışmalarında, makalelerinde ve resmi belgelerinde eski eşinin soyadını kullanıyorsa, bu soyadını değiştirmek onun mesleki kimliğine zarar verebilir. Aynı şekilde, sanatçılar, yazarlar ve kamuoyunda tanınan diğer meslek grupları için de soyadının korunması büyük önem taşır.

Ancak bu hak sınırsız değildir. Eğer zaman içinde kadının soyadını kullanmasında artık bir menfaat kalmadığına kanaat getirilirse veya bu durum eski eş için zararlı hale gelirse, eski eş mahkemeye başvurarak bu iznin kaldırılmasını talep edebilir. Örneğin, kadın iş hayatından çekilmişse ya da artık mesleki kimliği için bu soyadını kullanmaya ihtiyaç duymuyorsa, eski eşin açacağı bir dava ile mahkeme bu izni iptal edebilir. Sonuç olarak, boşanan kadının eski eşinin soyadını kullanabilmesi hukuki bir hak olmakla birlikte, belirli koşullara bağlıdır ve tarafların menfaat dengesi gözetilerek hâkim tarafından değerlendirilmektedir.

BOŞANMA DAVASINDA KADININ MADDİ TALEPLERİ NELERDİR?

Boşanma davasında kadın, evlilik birliğinin sona ermesiyle birlikte uğrayabileceği maddi kayıpların telafisi ve ekonomik güvenliğinin sağlanması amacıyla çeşitli mali taleplerde bulunabilir. Türk Medeni Kanunu çerçevesinde değerlendirildiğinde, kadının ileri sürebileceği başlıca mali talepler nafaka, tazminat ve mal rejimine dayalı alacaklar olmak üzere üç temel başlıkta incelenebilir.

Öncelikle, kadın boşanma sürecinde ve sonrasında ekonomik mağduriyet yaşamamak adına nafaka talebinde bulunabilir. Boşanma davası devam ederken geçici olarak bağlanan tedbir nafakası, kadının ve çocukların asgari geçim ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar. Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte ise, mali durumu yetersiz olan ve boşanma nedeniyle ekonomik açıdan zorluk yaşayacak kadın için yoksulluk nafakası hükmedilebilir. Ayrıca, çocukların velayeti anneye verildiği takdirde, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katkı sağlamak amacıyla iştirak nafakası bağlanması mümkündür.

Bunun yanı sıra, kadın boşanma nedeniyle uğradığı ekonomik ve manevi zararların tazmini amacıyla maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. Maddi tazminat, evliliğin sona ermesiyle kadının yaşam standardında meydana gelecek ekonomik kayıpları gidermeye yöneliktir ve özellikle boşanma sürecinde kusursuz ya da daha az kusurlu olan kadının, diğer eşin kusuru nedeniyle mağdur olduğu durumlarda gündeme gelir. Manevi tazminat ise, boşanma sürecinde kadının onur, haysiyet veya psikolojik bütünlüğünün zedelendiği durumlarda talep edilebilecek bir haktır.

Kadının ekonomik haklarını güvence altına alan bir diğer önemli husus ise mal rejimine dayalı alacak talepleridir. Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler arasında aksi bir sözleşme yapılmadıkça edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Bu doğrultuda, evlilik süresince edinilen mallar, eşler arasında eşit olarak paylaştırılır. Kadın, ortak mal varlığı üzerindeki hakkını talep edebileceği gibi, eşin mal varlığına katkıda bulunduğunu ispat etmesi hâlinde katkı payı alacağı da isteyebilir.

Son olarak, kadının yaşadığı konutun aile konutu şerhi ile korunması da maddi güvenliğin sağlanması açısından kritik bir konudur. Mahkeme, kadının barınma hakkını koruma amacıyla, boşanma sonrasında aile konutunun kullanımını kadına bırakabilir veya bu konut üzerinde kadının lehine tasarruf yetkisi tanıyabilir. Tüm bu mali talepler, boşanma sürecinde kadının ekonomik haklarını koruma altına almayı amaçlayan hukuki düzenlemelerdir. Ancak her somut olay, tarafların sosyoekonomik durumu ve evlilik sürecindeki katkıları çerçevesinde ayrı ayrı değerlendirilerek mahkeme tarafından karara bağlanır.

KADININ ŞİDDET VE KORUMA TALEBİ

6284 Sayılı Kanun, şiddet mağduru olan veya şiddet riski taşıyan kadınlar, çocuklar, aile üyeleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının korunmasına yönelik önemli düzenlemeler içermektedir. Bu kanun, mağdurların şiddetten korunması ve şiddetin önlenmesi için alınacak önlemleri belirler. Aile Mahkemeleri, şiddet mağdurlarının başvurusu üzerine kanun çerçevesinde gerekli tedbir kararlarını verirken herhangi bir delil aramaksızın, yalnızca mağdurun taleplerini dikkate alır. Bu yasaya başvurabilmek için, kişinin şiddet görmesi veya görme riski taşıması yeterlidir.

Birleşmiş Milletler, kadına yönelik şiddeti; “Kadınlara yönelik, cinsiyet temelinde uygulanan cinsel, fiziksel, psikolojik acı veya ıstırap veren her türlü eylem veya tehdidi” olarak tanımlamaktadır.

Şiddet türleri şunlardır:

  • Fiziksel Şiddet: Vücut bütünlüğüne yönelik bir ihlal, kalıcı veya geçici bedensel hasarlara yol açabilir.
  • Psikolojik (Duygusal) Şiddet: Kadını kontrol altına almak veya ona zarar vermek amacıyla psikolojik baskılar uygulamaktır. Alay etme, dışlama, aşağılayıcı davranışlar bu şiddet türüne örnektir.
  • Ekonomik Şiddet: Kadının maddi bağımsızlığını engelleyerek kontrol altına alınmasıdır. Çalışmasına engel olma veya iş yerinde yükselmesini engelleme gibi durumlar ekonomik şiddet oluşturur.
  • Cinsel Şiddet: Kişinin cinsel bütünlüğüne yönelik herhangi bir saldırıdır. Fiziksel temas dışında, sözlü cinsel taciz de bu kapsamda değerlendirilebilir.

6284 Sayılı Kanun, şiddet mağdurlarının korunması adına bir dizi önleyici tedbir sunmaktadır Bu tedbirler, şiddet mağdurlarının fiziksel, psikolojik ve ekonomik açıdan korunmasına yönelik etkili araçlar sunmaktadır.

KADININ FAKİRLİK BELGESİ İLE ÜCRETSİZ AVUKAT TALEP HAKKI

Maddi imkansızlıklar nedeniyle avukat ücreti ödeyemeyen kişiler, adli yardım kapsamında barodan ücretsiz avukat talep etme hakkına sahiptir. Özellikle ekonomik sıkıntılar yaşayan kadınlar için bu hak, hukuki süreçlerdeki eşitsizlikleri aşmada önemli bir fırsat sunar. Ücretsiz avukat talep etmek isteyenler, bağlı oldukları ildeki baroya bir dilekçe ile başvuruda bulunmalıdır. Dilekçede, kişinin mali durumunun yetersiz olduğunu belirten bir açıklama yapılmalı ve muhtarlıktan alınan fakirlik belgesi bu dilekçeye eklenmelidir.

Baro başvuruyu aldıktan sonra, kişinin gelir durumu ve mali yetersizliği doğrultusunda bir araştırma yapar. Bu araştırma, talep edilen adli yardımın uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla gerçekleştirilir. İnceleme sonucunda kişinin adli yardım almasına karar verilirse, baro tarafından ücretsiz bir avukat atanır.

Ücretsiz avukatların kaliteli hizmet verip vermediği sıklıkla tartışılan bir konudur. Birçok kişi, ücretsiz avukatların deneyimsiz veya yeterli desteği sağlayamayacağını düşünür. Ancak bu düşünce gerçeği yansıtmaz. Aslında, barolar aracılığıyla sağlanan ücretsiz avukatlar da tıpkı ücretli avukatlar gibi uzmanlıklarını kanıtlamış, deneyimli profesyonellerdir.

Bu avukatlar, ödeme almak için davalı ya da davacıdan değil, baro birliğinden ödeme alırlar. Bunun dışında, hizmet sundukları kalite bakımından herhangi bir fark yoktur. Baro, adli yardım talep eden kişilere en uygun ve nitelikli avukatı yönlendirmekle yükümlüdür. Ücretsiz avukatlar, aynı zamanda genellikle kendi özel bürolarında çalışan avukatlardır, yani hizmet verdikleri standart, özel sektördeki ücretli avukatlarla aynıdır.

Sonuç olarak, ücretsiz avukatların sağladığı hukuki destek, ücretli avukatlardan bir farkı olmayan profesyonel bir hizmettir. Ödeme kaynağının değişmesi, hizmetin kalitesiz olmasını gerektirmez; aksine, adli yardım kapsamında sunulan avukatlık hizmeti, adaletin eşit şekilde dağıtılması için büyük bir fırsat yaratır.

KADININ ZİNA ALDATMA DURUMUNDA HAKLARI

Zina (aldatma), Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebeplerinden biri olarak düzenlenmiştir ve Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde yer alır. Zina, mutlak boşanma nedenlerinden biri olarak kabul edilir, yani bu durumda boşanma kararı alabilmek için yalnızca zina olgusunun varlığının ispatlanması yeterlidir. Ortak hayatın çekilmez hale gelmesi gibi ek gerekçeler aranmamaktadır. Ancak halk arasında zina ile ilgili pek çok farklı algı ve uygulama olmasına rağmen, hukuki açıdan zina daha dar bir çerçevede değerlendirilir.

Zina, evli bir kişinin, diğer eşinin onayı ve bilgisi dışında, başkasıyla cinsel ilişkiye girmesidir. Ancak, halk arasında zina sayılan pek çok eylem, hukuk sistemimizde zina olarak kabul edilmez. Hukuki anlamda zina, yalnızca cinsel birleşme olarak tanımlanır; yani sadakat yükümlülüğünün ihlali veya güven sarsıcı davranışlar gibi durumlar zina olarak sayılmaz. Bu bağlamda, bir eşin cinsel ilişkiye girmesi, hukuken zina sayılırken, duygusal veya romantik ilişkiler zina olarak kabul edilmez.

Türk Medeni Kanunu’na göre, zina nedeniyle boşanma davası açabilmek için, zina iddialarının kanıtlanması gerekir. Yargıtay’ın içtihatları da bu noktada oldukça belirleyicidir. Zina olgusunun kabulü için, iddia edilen eşin karşı cinsten bir kişiyle cinsel birleşmeye girdiği kesin olarak ispatlanmalıdır. Eğer bu ispatlama yapılmazsa, zina nedeniyle boşanma davası açılması mümkün olmaz.

Bu maddede yer alan hüküm, oldukça genel bir ifadedir ve özellikle kanun koyucunun, zina kavramına dair ayrıntılı açıklamalardan kaçındığı görülmektedir. Bu nedenle, Yargıtay içtihatları zina kavramının kapsamını belirlemede kritik bir rol oynamaktadır. Hukuki olarak zina, yalnızca cinsel birleşme ile gerçekleşmiş olmalı ve üçüncü bir kişi ile ilişkinin varlığı açık bir şekilde kanıtlanmalıdır.

Kadının, zina nedeniyle boşanma davası açması durumunda, kanunen pek çok hakkı vardır. Zina, bir eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle hukuki açıdan önemli bir boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Zina nedeniyle boşanma talebinde bulunan kadının, boşanma davasında eşinden maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca, eğer boşanma sırasında çocuklar varsa, kadının çocukların velayetini talep etme hakkı da mevcuttur.

Zina durumunda kadının talep edebileceği bazı haklar şunlardır:

  • Manevi Tazminat: Kadın, eşinin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle manevi tazminat talep edebilir. Bu, kadının uğradığı duygusal zararın karşılanması amacıyla yapılır.
  • Maddi Tazminat: Kadın, eğer eşinin sadakatsizliği nedeniyle maddi kayıplar yaşamışsa, maddi tazminat talep edebilir.
  • Çocukların Velayeti: Zina nedeniyle boşanma davası açan kadın, çocukların velayetini talep edebilir. Mahkeme, çocuğun en iyi şekilde büyütülmesi amacıyla kadının lehine karar verebilir.
  • Yoksulluk Nafakası: Kadın, boşanma sonrasında eşinden yoksulluk nafakası talep edebilir, bu nafaka, kadının ekonomik açıdan zor durumda kalmasını engellemeye yönelik bir destektir.

Zina, Türk Medeni Kanunu’na göre mutlak boşanma sebeplerindendir ve boşanma davası açılabilmesi için sadece zina olgusunun varlığının ispatlanması yeterlidir. Ancak, halk arasında yaygın olan zina anlayışı ile hukuki tanım arasında önemli farklar bulunmaktadır. Kadınlar, zina nedeniyle boşanma davalarında sadece boşanma talep etmekle kalmayıp, maddi ve manevi tazminat, çocukların velayeti gibi pek çok hak talep edebilirler. Bu nedenle, zina nedeniyle boşanma davası açarken hukuki süreç hakkında doğru bilgi edinmek büyük önem taşır.

KADININ BOŞANMA SONRASI YENİDEN EVLENME HAKKI

Boşanma sonrasında kadınların yeniden evlenebilmesi için Türk Medeni Kanunu, belirli bir süre olan “iddet süresini” öngörmektedir. İddet süresi, boşanmanın kesinleşmesinin ardından başlar ve bu süre zarfında kadın, yeniden evlenme hakkını kullanamaz. Bu süre, genel olarak 300 gündür. Ancak, kadınların bu süreyi beklemek istememesi durumunda, Aile Mahkemesi’ne başvurarak bu sürenin kaldırılması talebinde bulunabilirler. Mahkeme, iddet süresinin kaldırılmasına karar verirken, kadının hamile olmadığına dair bir sağlık raporu talep edebilir. Bu rapor, kadının boşanma sonrası yeniden evlenmesine engel bir durum olmadığını gösteren hukuki bir delil olarak kabul edilir.

Türk hukukunda kadına, boşanma sonrası yeniden evlenebilmesi için belirli bir süre tanınmasının arkasında önemli hukuki gerekçeler bulunmaktadır. İddet süresinin temel amacı, boşanmış kadının hamile olma ihtimaline karşılık, doğacak çocuğun soybağının belirlenmesindeki karışıklıkları engellemektir. Zira, boşanmış kadının hamile olması halinde, çocuğun babasının kimliğiyle ilgili belirsizlikler ortaya çıkabilir. Bu sürenin geçirilmesinin ardından, kadının yeniden evlenmesi halinde, soybağına dair herhangi bir hukuki sorunla karşılaşılmaması sağlanmış olur.

Türk Medeni Kanunu, boşanma kararının kesinleşmesinin ardından başlayan 300 günlük iddet süresi, yalnızca kadınlar için geçerlidir. Erkekler için böyle bir bekleme süresi bulunmamaktadır. Kadınların, bu süreyi beklemek istememeleri durumunda, iddet süresinin kaldırılması için Aile Mahkemesi’ne başvuruda bulunmaları gerekmektedir. Mahkeme, kadının hamile olmadığına dair bir rapor talep ederek, soybağı karışıklığını önlemek amacıyla iddet süresinin kaldırılmasına karar verebilir.

İddet süresi, yalnızca soybağının belirlenmesine yönelik bir önlem olarak değerlendirilemez; aynı zamanda kadının sosyal haklarını güvence altına almayı amaçlayan bir düzenleme olarak da ortaya çıkar. Boşanma sonrası kadının psikolojik ve fiziki sağlığının korunması, toplumsal kabul açısından da önemli bir yere sahiptir. İddet süresi, kadının sosyal çevresinde yeniden bir evlilik kararı almadan önce düşünmesi ve iyileşmesi için de fırsat yaratmaktadır.

Boşanma sonrası yeniden evlenme hakkı, belirli hukuki ve sosyal gerekçelere dayanmaktadır. İddet süresi, kadının hamile olmadığı durumlarda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. Bu düzenleme, soybağının belirlenmesindeki karışıklıkları engellemek, kadının haklarını korumak ve sosyal düzeni sağlamak adına önemli bir araçtır. Kadınlar, bu sürenin kaldırılması için mahkemeye başvuruda bulunarak, hukuki süreçlerin doğru işlediği bir zeminde yeniden evlenme hakkını kullanabilirler.

BOŞANMA DAVASINDA KADININ HAKLARI
BOŞANMA DAVASINDA KADININ HAKLARI

SIKÇA SORULAN SORULAR

Kadın Boşanma Davası Açarsa Hakları Nelerdir?

Kadın, boşanma davası açarsa nafaka, tazminat, çocuğun velayeti ve ortak mal paylaşımı gibi haklar talep edebilir. Ayrıca, Aile Konutu üzerinde hak iddia edebilir ve eşinin mal varlığına dair bilgi talep edebilir. Kadın, boşanma sırasında ya da sonrasında geçici maddi yardım da alabilir.

Boşanırken Kadın Neleri Alabilir?

Kadın, boşanırken çocuklarının velayetini, nafaka ve tazminat alabilir. Eşinin malvarlığından pay talep edebilir ve ziynet eşyalarını geri alabilir. Ayrıca, boşanma sonrasında Aile Konutu’na yönelik haklarını da talep edebilir.

Boşanma Davasını Erkek Açarsa Kadının Hakları Nelerdir?

Erkek boşanma davası açsa bile kadın, nafaka, tazminat ve çocuğun velayetini talep etme hakkına sahiptir. Boşanma sonrasında Aile Konutu’nu talep edebilir ve eşinin gelirine göre nafaka miktarını mahkemeye başvurarak artırabilir. Kadın, aynı zamanda eşinin malvarlığını inceleme hakkına sahiptir.

Boşanan Kadın Kocasından Ne Kadar Nafaka Alır?

Boşanan kadın, nafaka miktarını eşinin gelir durumu ve kendi yaşam standartlarına göre talep edebilir. Mahkeme, nafaka miktarını tarafların mali durumuna göre belirler. Kadın, geçim zorlukları durumunda artırılmasını da talep edebilir.

Boşanma Davasını Kim Açarsa Avantajlı Olur?

Boşanma davasını kimin açtığından bağımsız olarak boşanma davası devam ederken toplanan deliller ve kusur durumu avantajı belirleyecektir.

Kadın Boşanma Davasında Ne Kadar Tazminat Alabilir?

Kadın, boşanma davası sırasında maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Tazminat miktarı, eşin kusur oranı ve kadının yaşadığı mağduriyet durumuna göre belirlenir. Mahkeme, kadının yaşamış olduğu psikolojik ve maddi zorlukları göz önünde bulundurur.

Boşanma Davasında Çocukların Velayeti Genellikle Kime Verilir?

Türk hukukunda, çocukların velayeti genellikle annelerine verilmektedir, ancak babanın da talep etme hakkı vardır. Velayet kararı, çocuğun en iyi şekilde gelişmesi ve eğitimi göz önünde bulundurularak verilir. Mahkeme, her iki ebeveynin de çocuğa karşı olan tutumlarını değerlendirir.

Kadının Ziynet Eşyaları Boşanma Sonrası Geri Alınabilir Mi?

Kadın, boşanma sonrası ziynet eşyalarını geri alabilir; çünkü bu eşyalar, kadın için kişisel mülk sayılır. Ziynet eşyaları, evlenirken kadına takılan hediyeler olup, boşanma sırasında eşinden talep edilebilir. Mahkeme, kadının talebini değerlendirerek karar verir.

Kadın Boşanma Sonrası Eşinin Soyadını Kullanabilir Mi?

Kadın, boşanma sonrasında eski soyadını kullanma hakkına sahiptir. Ancak eski eşinin soy adını kullanma konusunda menfaatinin olduğunu mahkemeye kanıtlaması gerekmektedir. Mahkeme, talebi değerlendirerek karar verir.

Boşanma Davasında Kadın Ücretsiz Avukat Tutabilir Mi?

Kadın, boşanma davası sırasında maddi durumu elverişsizse, barodan ücretsiz avukat talep etme hakkına sahiptir. Bunun için, kadının gelir durumu ve fakirlik belgesi gereklidir. Mahkeme, kadın için ücretsiz bir avukat görevlendirebilir.

Kadın Boşanma Davasında Aile Konutu Üzerinde Hak Talep Edebilir Mi?

Kadın, boşanma sırasında Aile Konutu üzerinde hak talep edebilir. Aile Konutu, kadının yaşam alanı olduğundan, kadına geçici olarak tahsis edilebilir. Mahkeme, çocuğun velayeti ve kadının güvenliği göz önünde bulundurularak karar verir.

Kadın Hangi Durumlarda Boşanma Davasını Kazanır?

Kadın, eşinin kusurlu davranışları ve şiddet uygulaması gibi durumlarda boşanma davasını kazanabilir. Kadının talep ettiği nafaka ve tazminat da, mahkeme kararına göre şekillenir.

Kadın, Eşinin Gelirini Mahkemede İspat Etmek Zorunda Mı?

Kadın, boşanma davasında nafaka talep edebilmek için eşinin gelirini mahkemeye sunmak zorunda olabilir. Mahkeme, tarafların mali durumlarını değerlendirerek karar verir. Eşin gelir durumu, kadının nafaka talebinin belirlenmesinde önemli rol oynar.

Kadın Boşanma Davasında Çalışıyorsa Nafaka Alabilir Mi?

Kadın, çalışıyor olsa bile nafaka talep edebilir, çünkü nafaka, kişinin ekonomik durumu ve yaşam standartlarına göre belirlenir. Çalışan kadının nafaka talep etme hakkı, hayat standardını koruma amacına yöneliktir. Mahkeme, kadının gelir durumunu göz önünde bulundurur.

Kadın Boşanma Davasında Geçici Velayet Alabilir Mi?

Kadın, boşanma davası sırasında çocuğunun geçici velayetini talep edebilir. Geçici velayet, çocuğun en iyi şekilde bakımı ve eğitimi için mahkeme tarafından verilebilir. Mahkeme, çocuğun menfaatini göz önünde bulundurarak karar verir.

Kadın, Eşinin Banka Hesaplarına Erişebilir Mi?

Kadın, boşanma davası sırasında eşinin banka hesaplarına erişim talep edebilir, ancak bu durum mahkemenin izniyle gerçekleşir. Eşinin mal varlıklarının gizli olabileceği durumlar dikkate alınarak kadın, bu hesapların incelenmesini talep edebilir. Mahkeme, kadının talebini değerlendirir.

Kadın, Boşanma Davasında Nafaka Artırımı Talep Edebilir Mi?

Kadın, boşanma sonrası aldığı nafakanın yetersiz olduğunu düşünüyorsa, nafaka artışı talep edebilir. Mahkeme, tarafların gelir durumunu ve yaşam standartlarını göz önünde bulundurarak karar verir. Nafaka artışı, kadının ekonomik ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirilebilir.

Kadın Boşanma Davasında Tapu Şerhi Koydurabilir Mi?

Kadın, boşanma davası sırasında tapu şerhi koydurabilir, özellikle eşinin mal varlığını saklamaya çalıştığı durumlarda. Tapu şerhi, malvarlığının satışını engellemek amacıyla yapılabilir. Mahkeme, kadının talebini değerlendirerek gerekli şerhi koyabilir.

Kadın, Ortak Mülklerin Satılmasını Engelleyebilir Mi?

Kadın, boşanma davası sırasında ortak mülklerin satılmasını engelleyebilir. Mahkeme, ortak malların korunması ve paylaşılması için gerekli tedbirleri alabilir.

Kadın, Boşanma Davasında Geçici Maddi Yardım Alabilir Mi?

Kadın, boşanma davası sırasında geçici maddi yardım talep edebilir, özellikle maddi olarak zor durumda ise, bu yardımlar, mahkeme tarafından belirli koşullara göre verilebilir. Kadın, talebinde bulunduğu süre boyunca geçici maddi destek alabilir.

Kadın, Eşinin Şirketlerinden Hak Talep Edebilir Mi?

Kadın, boşanma davası sırasında eşinin sahip olduğu şirketlerden mal paylaşımı ve tazminat talep edebilir. Şirketlerin malvarlığı, boşanma sırasında kadının hakları doğrultusunda değerlendirilebilir.

Kadın, Boşanma Davasında Hangi Sağlık Güvencelerinden Faydalanabilir?

Kadın, boşanma davalarında eşinin sağlık sigortasından faydalanabilir, ancak sigorta süresi ve kapsamı mahkeme kararına göre değişebilir. Kadın, nafaka alması durumunda bu güvenceleri talep edebilir. Sağlık hizmetlerinden yararlanma, kadının temel hakları arasında yer alır.

Kadın, Eşinin Gizli Mal Varlıklarını Tespit Ettirebilir Mi?

Kadın, boşanma davası sırasında eşinin gizli mal varlıklarını tespit ettirebilir. Mahkeme, mal paylaşımı sırasında her iki tarafın mal varlığını inceleyerek eşit bir dağılım yapmayı hedefler. Kadın, mal varlığının gizlenmesi durumunda, bu durumu mahkemeye bildirerek tespit edilmesini sağlayabilir.

Kadın, Eşinin Maaşına Haciz Koydurabilir Mi?

Kadın, boşanma sonrasında nafaka ödenmediği durumlarda eşinin maaşına haciz koydurabilir. Haciz işlemi, mahkeme kararıyla yapılır ve kadının nafaka alabilmesi için uygulanabilir. Bu işlem, kadının ekonomik haklarını koruma adına önemli bir adımdır.

Kadın, Boşanma Davasında Çocuğun Okul Masraflarını Talep Edebilir Mi?

Kadın, çocuğunun boşanma sonrası okul masraflarını talep edebilir, çünkü çocuğun eğitim masrafları ebeveynin ortak sorumluluğundadır. Mahkeme, çocuğun eğitim hakkını gözeterek taraflardan bu masrafların ödenmesini talep edebilir. Çocuk için yapılan harcamalar, kadının talep edebileceği bir husus olabilir.

Kadın, Boşanma Davasında Eşinin Ailesine Karşı Hak Talep Edebilir Mi?

Kadın, boşanma sırasında eşinin ailesine karşı doğrudan bir hak talep edemez, ancak nafaka ya da tazminatla ilgili olarak aile üyelerinin maddi katkıları talep edilebilir. Eşinin ailesinin, kadının nafakasıyla ilgili ödemelere katkı sağlama yükümlülüğü olmayabilir. Ancak, belirli durumlarda kadının sosyal güvenlik hakları talep edilebilir.

Kadın, Boşanma Davası Açtıktan Sonra Anlaşmalı Boşanmaya Dönebilir Mi?

Kadın, boşanma davasını açtıktan sonra anlaşmalı boşanmaya dönebilir; ancak bu durumda her iki tarafın da rızası gereklidir. Mahkeme, anlaşmalı boşanma için her iki tarafın anlaşma sağladığını ve şartların yerine getirildiğini değerlendirir. Anlaşmalı boşanma, mahkemeye başvurduktan sonra da geçerli olabilir.

Av. Sıla KESKİN

PAYLAŞ
Zehra Özdipi
Zehra Özdipi
Makale: 175
WHATSAPP RANDEVU AL ARA