ALDATMA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI

Aldatma sebebiyle boşanma davası, Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 161’de düzenlenmektedir. Kanun maddesi zina alt başlığı altında aldatmayı mutlak ve özel bir boşanma sebebi olarak öngörmektedir. Ancak TMK, zinanın doğrudan bir tanımına yer vermemiştir. Bu nedenle, zinanın kapsamı ve şartları, doktrin ve yerleşmiş içtihatlar doğrultusunda şekillenmiştir.

Zina, genellikle evli bir kişinin, eşi dışında biriyle isteyerek ve bilinçli şekilde cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanır. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları da zinanın gerçekleşmesi için cinsel ilişkinin varlığını aramaktadır. Bununla birlikte, hukuk doktrininde zina kavramı daha geniş perspektiften ele alınmaktadır. Duygusal sadakatsizlik, aldatma sayılmakla birlikte zina kapsamında değerlendirilmemektedir. Ancak, eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları (flörtleşme, sanal ortamda cinsel içerikli yazışmalar vb.) hâkim tarafından evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166) kapsamında değerlendirilebilir.

TMK madde 185/3: ‘‘Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.’’ hükmü ile eşlere sadakat yükümlülüğü getirmiştir. Sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşe karşı, diğer eşin zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı bulunmaktadır. Yargıtay kararları doğrultusunda, zinanın ispatlanması için kesin ve inandırıcı deliller sunulması gerekmektedir. Bu deliller; otel kayıtları, mesajlaşmalar, tanık beyanları ve kamera kayıtları gibi unsurlar olabilir.

Yargıtay’ın yerleşik kararlarında zina, evlilik birliğine ağır bir saldırı olarak değerlendirilmektedir. Ancak, duygusal veya sanal sadakatsizlik gibi durumlar zina kapsamında görülmemekle birlikte, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasına konu olabilir.

Öte yandan, farklı hukuk doktrinleri zina kavramını daha geniş veya daha dar şekilde yorumlayabilmektedir. Bazı görüşler, eşlerin cinsel sadakat dışında duygusal ve psikolojik sadakati de yükümlülük altına almaları gerektiğini savunurken, bazıları ise yalnızca fiziksel ilişkinin zina sayılması gerektiğini belirtmektedir.

Zina sebebiyle boşanma davası açmak isteyen kişinin, uğramış olduğu zararın ve boşanma sürecinin hukuki boyutlarının detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Hukuki sürecin doğru yönetilmesi için Yargıtay kararları, TMK’nin ilgili maddeleri ve hukuk doktrini doğrultusunda bir yol haritası çizilmelidir.

ALDATMA SEBEBİYLE (ZİNA) BOŞANMA DAVASININ ŞARTLARI NELERDİR?

Evlilik birliği içerisinde olan tarafların veya birisinin talep etmesi halinde, yargı organınca evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sona erdirilmesi boşanmadır. Boşanma sebepleri, TMK ilgili maddelerinde sayılmaktadır. Zina, TMK madde 161’de özel bir boşanma sebebi olarak öngörülmektedir.

TMK Madde 161 (zina sebebiyle boşanma davası) gereği, boşanmaya karar verilebilmesi için gerekli şartlar şunlardır:

  • Zina eylemi evlilik birliği içerisindeyken eşler tarafından gerçekleşmelidir.
  • Zina eylemi, eşlerden birinin üçüncü bir kişi ile cinsel ilişkiye girmesi düzeyinde olması gerekir. • Aldatma (zina) eylemini öğrenen kişi 6 ay içinde ve her halükârda aldatma (zina) olayından itibaren 5 yıl içinde boşanma davası açmalıdır.
  • Aldatılan eş, zina eylemini affetmemiş olmalıdır.

Evlenmenin en önemli sonuçlarından ve taraflara getirdiği yükümlülüklerden birisi, sadakat yükümlülüğüdür. TMK madde 185/3: “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” diyerek evlilik birliği içinde eşlerin sadakat yükümlülüğü bulunduğunu vurgulamaktadır. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, diğer eşe zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı tanınmıştır.

Zina, kusura dayanan mutlak bir boşanma sebebidir. Mutlak boşanma sebebi olmasının önemli bir sonucu, hâkimin zina fiilinin kanıtlanması halinde, ortak hayatın çekilmez hale gelip gelmediğini araştırma zorunluluğu olmaksızın boşanmaya karar verebilmesidir. Yani sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmış eşin fiilinin, ortak hayatı çekilmez hale getirmiş olması aranmaz.

Zina eyleminin varlığını ispat etmek, davacı eşin sorumluluğundadır. Mahkemeler, zina iddiasını değerlendirirken kesin deliller aramakta olup, delillerin açık, tutarlı ve inandırıcı olması gerekmektedir.

İspat konusunda aşağıdaki deliller kullanılabilir:

  • Telefon kayıtları, mesaj içerikleri ve sosyal medya yazışmaları
  • Otel kayıtları ve giriş-çıkış kayıtları
  • Tanık beyanları • Fotoğraf veya video kayıtları
  • Dedektif raporları ve özel araştırma sonuçları

Mahkemeler, tüm bu delilleri değerlendirirken hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğini de incelemektedir. Özel hayatın gizliliğini ihlal eden yasadışı deliller, hukuki geçerliliğe sahip olmayabilir. Bu nedenle delillerin yasal yollarla elde edilmiş olması gerekmektedir. Yargıtay kararları da zina iddialarının ispatında güçlü ve hukuka uygun delillerin gerekliliğini vurgulamaktadır.

ALDATMA SAYILAN HALLER NELERDİR?

Zina, hukuki olarak evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin, üçüncü bir kişiyle cinsel ilişki yaşaması anlamına gelir. Ancak her zaman doğrudan ispatlanması mümkün olmadığından, Yargıtay belirli durumları zina karinesi olarak değerlendirmiştir. Zina karinesi, kesin delil bulunmasa da olayın olağan akışına göre zina eyleminin gerçekleştiği sonucunun çıkarılmasını sağlayan güçlü emarelerdir. Yargıtay, bu tür durumları değerlendirirken tarafların hayat tarzlarını, olayın gerçekleşme biçimini ve somut delilleri dikkate alarak karar vermektedir.

Yargıtay tarafından zina karinesi teşkil eden bazı eylemler şunlardır:

Geceleyin üçüncü bir kişinin ortak konutta bulunması: Eşlerden birinin, yalnızken bir başkasını gece boyunca ortak konutta misafir etmesi, zinanın varlığına güçlü bir karine teşkil eder. (Y2HD. K:2015/20095)

Eşlerden birinin bir başkasıyla aynı evde yaşaması: Sürekli olarak üçüncü bir kişiyle aynı evde kalan eşin bu durumu zina olarak değerlendirilmiştir. (Y2HD. K:2015/6508)

Eşlerden birinin bir başkasıyla tatile çıkması: Yargıtay, evlilik birliği dışındaki bir kişiyle yapılan tatili zina karinesi olarak kabul etmektedir. (Yarg. 2. HD, E. 2016/24076, K. 2018/10959, T. 15.10.18)

Cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanma: Eşlerden birinin evlilik birliği dışında cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalanması, sadakatsizlik şüphesini güçlendiren bir karine olarak kabul edilir.

Eşin başkasından hamile kalması: Kadının eşinden başka bir kişiden hamile kalması, zinanın kesin kanıtı olarak değerlendirilir.

Bu tür durumlar, Yargıtay kararlarında zina karinesi kapsamında ele alınarak değerlendirilmekte olup, somut olayın özelliklerine göre karar verilmektedir. Daha geniş hukuki çerçevede zina karinesi kabul edilen durumlarla ilgili emsal kararların incelenmesi, konunun daha net anlaşılmasını sağlayacaktır.

ALDATMA DURUMUNDA BOŞANMA DAVASI NASIL AÇILIR?

Zina nedeniyle boşanma davası açarken, yasal sürelerin dikkate alınması oldukça önemlidir. Kanun, aldatma (zina) olayını öğrendikten sonra, bu durumu öğrendiğiniz tarihten itibaren 6 ay içinde boşanma davası açılmasını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, her durumda zina olayının üzerinden 5 yıl geçmeden dava açılması gerekmektedir. Bu süreler dolduğunda, boşanma davası açmak mümkün olmayacaktır.

Boşanma davaları için görevli mahkeme, aile mahkemesidir. Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla görev yapar. Davanın açılacağı mahkemenin yetkili olup olmadığını belirlemek için, yerleşim yeri veya davadan önceki son altı ay boyunca birlikte ikamet edilen yer mahkemesine başvurulması gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesi, boşanma davalarında yetkili mahkemeyi düzenlemektedir.

Zina nedeniyle açılan boşanma davalarında, yalnızca boşanma kararı değil, aynı zamanda tazminat, nafaka ve velayet gibi önemli hukuki sonuçlar da gündeme gelir. Bu süreçte şunlar dikkate alınır:

  • Tazminat: Zina nedeniyle açılan boşanma davalarında, taraflardan mağdur olan eş, diğer eşten manevi tazminat talep edebilir. Tazminatın miktarı, mahkeme tarafından tarafların duygusal zararları göz önünde bulundurularak belirlenir.
  • Nafaka: Boşanma davası açıldığında, eşin ihtiyaçlarına ve tarafların mali durumlarına göre nafaka talep edilebilir. Nafaka, boşanmanın ardından tarafların geçimlerini sürdürebilmeleri için ödenen maddi desteği kapsar.
  • Velayet: Zina nedeniyle boşanma davalarında, çocukların velayet durumu da önemli bir konu olur. Mahkeme, çocuğun en yüksek yararını göz önünde bulundurarak, çocuğun hangi ebeveyle kalacağına karar verir.

Boşanma davası açarken, dikkat edilmesi gereken en önemli adım, doğru şekilde bir boşanma dilekçesi hazırlamaktır. Dilekçede, zina eyleminin açıkça belirtilmesi, delillerin sunulması ve talep edilen hukuki sonuçların açıkça ifade edilmesi gerekmektedir. Dilekçe, görevli ve yetkili mahkemeye, eşlerden birinin yerleşim yeri veya son altı ay içinde birlikte yaşadıkları yer mahkemesine sunulmalıdır.

Boşanma davasında izlenecek adımlar şunlardır:

  1. Boşanma dilekçesinin hazırlanması ve imzalanması
  2. Dilekçenin görevli mahkemeye verilmesi
  3. Mahkeme süreci ve gerekli delillerin sunulması
  4. Kararın verilmesi ve gerekirse temyiz başvurusu

Bu adımlar, boşanma davasının hukuki olarak sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlar.

ALDATMA SEBEBİYLE BOŞANMA İÇİN HANGİ DELİLLER GEREKLİDİR?

Aldatma sebebiyle boşanma davasında, zina her türlü delille ispat edilebilir. Ancak, delilin hukuka uygun şekilde elde edilmesi gerekmektedir. Hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller mahkemede hükme esas alınamaz. Örneğin, telefon şifresini kırmak, casus yazılım kullanmak veya ev içine gizli kamera yerleştirmek suretiyle elde edilen deliller hukuka aykırıdır. Öte yandan, aleni ve kamuya açık alanlarda elde edilen deliller hukuka uygun kabul edilebilir.

Mahkemeler, delilleri değerlendirirken hukuka uygunluk şartını ve delilin inandırıcılığını dikkate alır. Yargıtay içtihatlarına göre, tanık beyanları, otel kayıtları, mesaj ve arama dökümleri gibi deliller güçlü delil olarak kabul edilmektedir. Ancak, zina eden eşin ikrarı hâkimi bağlamaz (TMK 184/b.3). Gerekli hallerde, DNA testi gibi bilimsel yöntemlere de başvurulabilir.

Delillerin mahkemeye sunulması belirli usullere tabidir. Delil sunma aşamasında, mahkeme gerektiğinde bilirkişi incelemesi talep edebilir. Ayrıca, özel hayatın gizliliği ile kişilik hakları arasındaki denge de gözetilmelidir. Hukuka uygun delil toplarken, diğer tarafın temel haklarına zarar verilmemesi önem taşır.

Boşanma süreci açısından, aldatma nedeniyle boşanma davası açmak için belirli süreler öngörülmüştür. Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesine göre, eşin zina fiilini öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde, her hâlükârda zina eyleminden itibaren 5 yıl içinde dava açılmalıdır. Aksi takdirde dava hakkı düşer. Davacı, zina sebebiyle boşanma davası açarak tazminat ve nafaka talebinde bulunabilir. Davalının ise isnat edilen zina iddiasının ispatlanmadığını gösterme hakkı vardır. Davanın reddedilmesi durumunda, aynı fiile dayalı olarak tekrar dava açılamaz. Ancak yeni deliller veya farklı hukuki sebeplere dayanarak yeniden dava açılması mümkündür.

ALDATMA BOŞANMA DAVASINDA MADDİ MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ

Boşanma sebebiyle, kişilik hakkı ihlal edilen tarafa, Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinden ayrı olarak, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174. maddesi gereği özel bir manevi tazminat talep etme olanağı tanınmıştır.

TMK Madde 174:
“Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Manevi Tazminat Talep Edilmesi İçin Gerekli Şartlar

Boşanmanın gerçekleşmiş olması,

Davalının kusurlu olması,

Kişilik hakkının saldırıya uğramış olması,

Boşanmaya neden olan olay ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması,

Manevi tazminatın para olarak talep edilmesi.

Manevi tazminat miktarı belirlenirken, mağdur olan eşin maruz kaldığı psikolojik zarar göz önünde bulundurulur. Mahkeme, mağdur eşin yaşadığı üzüntü, toplum içindeki itibar kaybı ve psikolojik çöküntü gibi unsurları değerlendirir. Psikolojik zararın ispatı için; psikolog veya psikiyatrist raporları, tanık beyanları ve diğer deliller kullanılabilir.

Maddi Tazminat Talep Edilmesi İçin Gerekli Şartlar

Eşler hakkında boşanma kararı verilmiş olması,

Boşanma sebebiyle maddi tazminat talep eden tarafın maddi anlamda menfaat kaybına uğramış olması,

Boşanma yüzünden menfaatleri zedelenen tarafın, kusursuz ya da daha az kusurlu olması,

Boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren en geç 1 yıl içinde tazminat davasının açılmış olması.

Maddi tazminatta zarar hesaplanırken, boşanma sebebiyle eşin uğradığı ekonomik kayıp değerlendirilir. Bu hesaplamada; eşin evlilik sürecinde sağladığı ekonomik destek, mal varlığı üzerindeki etkiler ve gelecekteki olası kazanç kayıpları dikkate alınır. Özellikle çalışmayan eşin, boşanma sonrası geçim sıkıntısı yaşayacağı gerekçesiyle talep ettiği tazminat miktarı, mahkeme tarafından belirlenirken değerlendirilir.

Mahkeme, tazminatın ödenme şekline karar verirken tarafların mali durumunu göz önünde bulundurur. Tazminat, peşin olarak ödenebileceği gibi, tarafların talebi ve mahkemenin takdiri doğrultusunda taksitler hâlinde de ödenebilir. Taksitlendirme kararı verildiğinde, ödeme süreleri ve miktarları belirlenerek mağdur tarafın hakkının korunması sağlanır.

ALDATMA BOŞANMA DAVASINDA ÇOCUK KİME VERİLİR?

Aldatma sebebiyle açılan boşanma davasında müşterek çocuğun velayeti, çocuğun üstün yararı gözetilerek belirlenir. Aldatan eşin velayet hakkı tamamen reddedilmez; mahkeme, velayet konusunda karar verirken yalnızca sadakatsizlik olgusunu değil, ebeveynlerin çocuk üzerindeki etkilerini ve çocuğun gelişimini nasıl etkileyeceğini değerlendirir.

Mahkeme, velayeti belirlerken şu kriterleri değerlendirir:

  • Çocuğun yaşı ve psikolojik durumu: Küçük yaşlardaki çocukların (özellikle 0-6 yaş) anne bakımına daha fazla ihtiyaç duyduğu kabul edilir. Ancak, annenin çocuğun bakımına uygun olmadığı kanıtlanırsa velayet babaya da verilebilir.
  • Ebeveynlerin yaşam koşulları: Mahkeme, ebeveynlerin ekonomik ve sosyal durumlarını, çocuğa sağlanacak yaşam şartlarını inceler. Çocuğun fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayabilecek ebeveyne velayet verilmesi önceliklidir.
  • Çocuğun eğitim durumu: Çocuğun eğitiminin kesintiye uğramaması için velayet verilecek ebeveynin eğitim olanaklarını sağlayıp sağlayamayacağı değerlendirilir.
  • Ebeveynlerin çocuğa karşı ilgisi: Mahkeme, ebeveynlerin çocuğun bakımına ne kadar özen gösterdiğini inceler. Çocuğa zarar verici tutumlar sergileyen, ihmal eden veya kötü davranan ebeveyne velayet verilmez.

Türk Medeni Kanunu ve uluslararası sözleşmeler gereği, belirli bir yaşa gelmiş çocukların velayet konusunda görüşleri alınabilir. Genel olarak 8 yaş ve üzerindeki çocukların görüşleri, mahkeme tarafından dikkate alınır. Ancak, çocuğun görüşü tek başına belirleyici değildir; çocuğun üstün yararı esas alınarak nihai karar verilir.

Aldatma, doğrudan velayet hakkını kaybettiren bir durum değildir. Aldatan eşin velayet talebi şu koşullarda kabul edilebilir:

  • Çocuğun üstün yararına uygun bir yaşam ortamı sağlayabiliyorsa,
  • Diğer ebeveynin çocuğa karşı ilgisizliği veya bakıma uygun olmaması kanıtlanmışsa,
  • Çocuğun psikolojik gelişimi açısından aldatan ebeveynle kalması daha sağlıklı olacaksa,
  • Çocuğun beyanı ve uzman raporları, aldatan ebeveynin velayeti almasının daha uygun olduğunu gösteriyorsa.

Velayet konusunda nihai kararı, mahkeme bilirkişi raporları, sosyal inceleme uzmanları ve pedagojik değerlendirmeler doğrultusunda çocuğun üstün yararını gözeterek verir.

ALDATMA DAVASINDA SMS VE WHATSAPP VEYA SOSYAL MEDYA GÖRÜŞMELERİ DELİL OLUR MU?

Zina eylemi, hukuka uygun elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Boşanma davalarında, WhatsApp, SMS ve sosyal medya görüşmeleri de belirli şartlar altında delil olarak sunulabilir. Ancak, bu delillerin mahkemeye sunulabilmesi için hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması gerekir.

Hukuka uygun delil, kişilik haklarını ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmeksizin elde edilen deliller anlamına gelir. Aşağıdaki durumlar hukuka uygun delil olarak kabul edilir:

  • Eşin rızasıyla alınan mesaj kayıtları,
  • Eşin kendi rızasıyla gönderdiği ve karşı tarafın hukuka uygun şekilde sakladığı mesajlar,
  • Telefon veya bilgisayardan şifre kırmadan veya casus yazılım kullanmadan erişilen mesajlar,
  • Kamuya açık sosyal medya paylaşımları veya üçüncü kişilerle yapılan aleni yazışmalar.

Hukuka aykırı delil olarak kabul edilen durumlar:

  • Telefon şifresini kırarak, eşin mesajlarına veya sosyal medya hesaplarına izinsiz giriş yapmak,
  • Casus yazılım yükleyerek mesajları ele geçirmek,
  • Eşin haberi olmadan telefonuna gizli kamera veya ses kayıt cihazı yerleştirmek.

Bu tür deliller, yalnızca boşanma davasında geçersiz sayılmaz, aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’na göre kişisel verileri hukuka aykırı şekilde ele geçirmek suçu kapsamında cezai yaptırıma da tabi olabilir.

Sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar, kamuya açık olması halinde delil olarak kullanılabilir. Örneğin:

  • Aldatan eşin, üçüncü bir kişiyle müstehcen fotoğraflarını paylaşması,
  • Sosyal medyada ilişkisini açıkça itiraf etmesi,
  • Başka bir kişiyle yapılan uygunsuz yazışmaların aleni ortamda gerçekleşmesi (örneğin, yorumlar veya forumlar üzerinden).

Ancak, özel mesajlaşmalara hukuka aykırı yollarla erişilmişse, bu deliller mahkemede geçersiz kabul edilir.

Yargıtay’ın çeşitli kararlarında, hukuka uygun olarak elde edilmiş WhatsApp mesajlarının ve sosyal medya paylaşımlarının aldatma davasında delil olarak kullanılabileceği belirtilmiştir.

Sonuç olarak,

  • Eşin rızasıyla elde edilen mesaj kayıtları mahkemede delil olarak kullanılabilir.
  • Telefon şifresini kırarak veya casus yazılım kullanarak elde edilen deliller hukuka aykırıdır ve boşanma davasında delil olarak kullanılamaz.
  • Kamuya açık sosyal medya paylaşımları delil olarak sunulabilir.
  • Özel mesajların izinsiz ele geçirilmesi yalnızca boşanma davasında değil, ceza hukuku açısından da suç oluşturabilir.
  • Yargıtay içtihatları mesajların ve sosyal medya paylaşımlarının, hukuka uygun yollarla elde edilmesi halinde delil olarak kabul edilebileceğini göstermektedir.

ALDATMA DAVASINDA MAHKEMENİN KARARINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER

Zina sebebiyle açılan boşanma davalarında, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen deliller esas alınır. Ancak, yalnızca ikrar veya yemin aldatmanın ispatı için yeterli olmayıp, tanık beyanları, otel kayıtları, hukuka uygun şekilde elde edilmiş fotoğraf, ses ve görüntü kayıtları gibi deliller daha güçlü kabul edilir.

Mahkeme, aldatma vakalarında yalnızca boşanmaya değil, aynı zamanda tazminat, velayet, nafaka ve mal paylaşımı gibi konulara da karar verir. Bu kararlarda aşağıdaki faktörler dikkate alınır:

1. Tazminat (Maddi ve Manevi) Kararına Etki Eden Faktörler

  • Eşlerin kusur oranı: Aldatan taraf tam kusurlu sayıldığı için, diğer eş kusursuz ya da daha az kusurlu ise tazminata hükmedilebilir.
  • Evlilik süresi: Evliliğin uzunluğu, tazminat miktarını etkileyebilir. Uzun süreli evliliklerde, sadakat yükümlülüğünün ihlali daha ağır sonuçlar doğurabileceğinden, tazminat miktarı daha yüksek olabilir.
  • Aldatmanın mağdur eşin psikolojisine etkisi: Mahkeme, manevi tazminata karar verirken, aldatılan eşin yaşadığı psikolojik zararları (depresyon, toplum içinde küçük düşme gibi) değerlendirir.
  • Ekonomik durum: Tarafların ekonomik gücü, maddi tazminat miktarını belirler. Tazminatın, kusurlu eşin mali durumunu aşacak şekilde belirlenmemesi gerekir.

2. Velayet Kararına Etki Eden Faktörler

  • Çocuğun üstün yararı: Mahkeme, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini ön planda tutar. Aldatma eylemi tek başına velayeti kaybettirmez, ancak çocuğun ihmal edilmesi veya aldatma nedeniyle ebeveynin ilgisiz olduğu tespit edilirse, velayet diğer tarafa verilebilir.
  • Çocuğun yaş ve psikolojik durumu: Küçük çocukların annede kalması yönünde eğilim olsa da, annenin aldatma sonrası çocuğa yeterince vakit ayıramadığı tespit edilirse, velayet babaya da verilebilir.
  • Çocuğun görüşü: 8 yaş ve üzerindeki çocukların görüşü mahkeme tarafından dikkate alınabilir.

3. Nafaka Kararına Etki Eden Faktörler

  • Kusur durumu: Aldatan eş, nafaka talep edemez. Ancak, mağdur eşin maddi durumu kötü ise ve yoksulluğa düşecekse, yoksulluk nafakası talep edebilir.
  • Tarafların gelir durumu: Nafaka miktarı belirlenirken, eşlerin ekonomik durumları göz önüne alınır.
  • Çocukların velayeti: Velayeti alan ebeveyn, çocuk adına iştirak nafakası talep edebilir.

4. Mal Paylaşımı Kararına Etki Eden Faktörler

  • Edinilmiş mallara katılma rejimi: Evlilik süresince edinilen mallar, paylaşıma tabidir. Ancak, aldatma nedeniyle maddi tazminata hükmedilebilir ve bu durum mal paylaşımına yansıyabilir.
  • Aldatma nedeniyle evlilik birliğine zarar verilmesi: Eğer aldatan eş, ortak malları diğer kişiyle harcamışsa (örneğin, sevgilisiyle lüks harcamalar yapmışsa), mahkeme bu harcamaların telafi edilmesine karar verebilir.
  • Özel mal varlığı: Eşlerden birine ait olan kişisel mallar (örneğin, miras yoluyla gelen malvarlığı) paylaşıma dahil edilmez.

ALDATMA SEBEBİYLE AÇILAN BOŞANMA DAVASINDA TAZMİNAT MİKTARI NASIL HESAPLANIR?

Türk Medeni Kanunu (TMK) 174. maddesi, aldatma nedeniyle boşanma davası açan eşin maddi ve manevi tazminat talep edebileceğini düzenler. Ancak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 26 gereğince, hakim talep edilenden daha fazla tazminata hükmedemez.

1. Maddi Tazminatın Hesaplanması

Maddi tazminat, boşanma nedeniyle mevcut veya beklenen menfaatlerin zarar görmesi sonucu talep edilir. Mahkemeler, maddi tazminat miktarını belirlerken aşağıdaki unsurları dikkate alır:

  • Eşlerin ekonomik durumu: Tazminat miktarı belirlenirken eşlerin gelir düzeyi, mal varlıkları ve çalışma durumları göz önünde bulundurulur.
  • Evlilik süresi: Uzun süren evliliklerde, aldatılan eşin ekonomik olarak daha fazla zarar görmesi ihtimali yüksektir.
  • Aldatma nedeniyle kaybedilen ekonomik haklar: Örneğin, aldatılan eş, diğer eşin aldatma eylemi nedeniyle işini bırakmak zorunda kaldıysa veya maddi olarak zarara uğradıysa, bu durum dikkate alınır.
  • Evlilik birliği sürecinde ekonomik katkılar: Ev hanımı olan bir eşin, aldatma nedeniyle boşanması halinde ileride ekonomik olarak zor durumda kalma riski göz önüne alınarak daha yüksek tazminata hükmedilebilir.
  • Tazminat talebinin makul olması: Hakim, çok yüksek miktarda tazminat taleplerini reddedebilir veya azaltabilir.

2. Manevi Tazminatın Hesaplanması

Manevi tazminat, aldatılan eşin kişilik haklarının ihlal edilmesi ve psikolojik olarak zarar görmesi nedeniyle talep edilir. Mahkemeler, manevi tazminat miktarını belirlerken aşağıdaki faktörleri göz önüne alır:

  • Aldatmanın şekli ve etkisi: Aldatma olayının toplum içinde duyulup duyulmadığı, mağdur eşin psikolojik olarak ne kadar etkilendiği gibi hususlar dikkate alınır.
  • Toplum içindeki itibar kaybı: Aldatma eyleminin sosyal çevrede yayılması veya aldatılan eşin toplum içinde küçük düşürülmesi, manevi tazminat miktarını artırabilir.
  • Eşin psikolojik durumu: Mahkeme, aldatılan eşin depresyon, anksiyete veya psikolojik travma yaşayıp yaşamadığını değerlendirir. Gerekirse psikolojik rapor istenebilir.
  • Aldatan eşin kusur derecesi: Kusurun tamamen aldatan eşte olması, manevi tazminat miktarını artırabilir.
  • Toplumsal değerler: Mahkemeler, özellikle geleneksel yapının güçlü olduğu bölgelerde manevi tazminat miktarını daha yüksek tutabilir.

Nafaka ve Tazminat Arasındaki Farklar

KriterTazminatNafaka
Ödeme ŞekliTek seferde ödenirAylık düzenli ödenir
AmaçEşin uğradığı maddi/manevi zararları karşılamakEşin geçimini sağlamak
Talepten Bağımsız Karar Verilebilir mi?Hayır, talep edilmelidirEvet, hakim resen hükmedebilir
Kim Tarafından Ödenir?Kusurlu eş öderGenellikle ekonomik durumu iyi olan eş öder
TutarEvlilik süresi, ekonomik durum ve kusur oranına göre belirlenirEşlerin yaşam standartlarına göre belirlenir

ALDATMANIN İSPAT EDİLMEMESİ DURUMU

Aldatma (zina) nedeniyle açılan boşanma davasında aldatmanın ispat edilememesi durumunda, davacının boşanma talebi doğrudan reddedilmez. Bu durumda, davacı Türk Medeni Kanunu’nda yer alan genel boşanma sebeplerine dayanarak yeni bir dava açabilir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması (şiddetli geçimsizlik) nedeniyle boşanma en yaygın başvurulan alternatiflerden biridir. Eşler arasında güven kaybı oluşmuş, evlilik sürdürülemez hale gelmiş ve taraflar arasında sürekli tartışmalar yaşanıyorsa, mahkeme bu hususları değerlendirerek boşanmaya karar verebilir.

Bunun yanı sıra, aldatma nedeniyle evi terk eden eşe karşı terk sebebiyle boşanma davası açılabilir. Terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için terk süresinin en az altı ay olması ve davacının noter aracılığıyla ihtar çekmiş olması gerekmektedir. Ayrıca, aldatma şüphesi nedeniyle eşler arasında hakaret, kötü muamele veya psikolojik baskı yaşanmışsa, bu durum da boşanma sebebi olarak değerlendirilebilir. Hakim, tarafların sunduğu tanık beyanlarını, psikolojik değerlendirme raporlarını ve sosyal medya paylaşımlarını dikkate alarak evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını değerlendirebilir.

Aldatma kesin olarak ispat edilemese bile, güven kaybı, şüpheli davranışlar ve evliliğin sürdürülemez hale geldiğine dair güçlü emareler varsa, mahkeme boşanmaya hükmedebilir. Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğine dair ciddi şüphe uyandıran davranışları bile güven sarsıcı hareketler kapsamında değerlendirilebilir. Tanık beyanları, sosyal medya kayıtları, hukuka uygun şekilde elde edilmiş mesaj içerikleri ve evlilik birliği içindeki psikolojik sorunlar hakimin takdir yetkisi çerçevesinde göz önünde bulundurulur. Hakim, taraflar arasındaki iletişim eksikliğini, evlilik birliğine zarar veren unsurları ve genel durumu değerlendirerek, aldatma ispat edilemese dahi evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına karar verebilir ve boşanma talebini kabul edebilir.

ALDATMA DAVASINDA BOŞANMANIN MAL PAYLAŞIMINA ETKİSİ NEDİR?

Aldatma (zina) nedeniyle açılan boşanma davalarında, mal paylaşımı diğer boşanma sebeplerine göre farklı hükümlere tabi olabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 236/2. maddesi uyarınca, zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde, hâkim kusurlu eşin artık değerdeki pay oranını hakkaniyete uygun şekilde azaltabilir veya tamamen kaldırabilir. Bu durum, zina fiilini gerçekleştiren eşin mal paylaşımı konusunda dezavantajlı bir konuma düşmesine neden olur.

Mal rejimi türüne göre farklı değerlendirmeler yapılabilir. Eğer eşler arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanıyorsa, boşanma halinde her iki eş de evlilik süresince edinilmiş mallar üzerinde eşit hakka sahip olur. Ancak zina nedeniyle boşanma söz konusu olduğunda, hakim, aldatan eşin artık değerdeki payını hakkaniyet ölçüsünde azaltabilir veya tamamen kaldırabilir. Örneğin, bir eşin evlilik sürecinde birlikte edinilmiş bir taşınmaz üzerindeki payı, zina sebebiyle mahkeme kararıyla azaltılabilir.

Eğer eşler arasında mal ayrılığı rejimi söz konusu ise, her eş yalnızca kendi adına kayıtlı malların sahibi olur ve zina fiili doğrudan mal paylaşımına etki etmez. Ancak, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejimi gibi özel mal rejimlerinde, zina nedeniyle kusurlu bulunan eşin payı yine hakim tarafından azaltılabilir. Özellikle, aldatan eşin diğer eşin maddi çıkarlarını olumsuz etkilediği ve evlilik birliği içinde haksız kazanç elde ettiği durumlarda, mahkeme hakkaniyete uygun bir paylaşım yapacaktır.

Sonuç olarak, zina nedeniyle boşanma davalarında, mal paylaşımı hakkaniyet ilkesi çerçevesinde değerlendirilir ve kusurlu eşin payının azaltılması veya kaldırılması mümkündür. Ancak, mal paylaşımına ilişkin nihai karar, mahkemenin takdir yetkisine bağlı olup, olayın özelliğine, tarafların ekonomik durumlarına ve evlilik süresince edinilen malların niteliğine göre değişebilir.

BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN ALDATMA

Boşanma davası devam ederken eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğü TMK madde 185 gereğince devam etmektedir. Boşanma kararı kesinleşmeden önce gerçekleşen aldatma (zina), mahkeme tarafından boşanma davasında hükme esas alınabilir ve davanın seyri üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/6785 sayılı kararında da belirtildiği gibi, boşanma davası sürerken gerçekleşen sadakatsizlik, eşin kusur oranını artırarak tazminat, nafaka ve mal paylaşımı gibi konuların yeniden değerlendirilmesine yol açabilir.

Boşanma sürecinde sadakat yükümlülüğünün ihlali, davacı eşin kusursuz veya daha az kusurlu olduğu yönünde mahkemenin kanaat getirmesine sebep olabilir. Bu durumda, sadakatsiz eş tam kusurlu sayılabilir ve karşı tarafın lehine manevi tazminat miktarının artmasına, maddi tazminat talebinin kabul edilmesine ya da nafaka bağlanmasına neden olabilir. Ayrıca, boşanma davası devam ederken aldatma gerçekleştiren eşin velayet hakkı konusunda da mahkeme olumsuz bir değerlendirme yapabilir.

Mahkeme, devam eden sadakatsizliği değerlendirirken somut delillere dayanır. Hukuka uygun şekilde elde edilmiş mesaj kayıtları, sosyal medya paylaşımları, tanık beyanları ve otel kayıtları gibi deliller, aldatmanın ispatında kullanılabilir. Ancak, delilin özel hayatın gizliliğini ihlal ederek elde edilmemiş olması gerekir. Boşanma sürecinde zina yaptığı ispat edilen eş, bu durumun boşanma kararına olan etkilerini göz önünde bulundurmalı ve hak kaybına uğramamak adına hukuki süreci titizlikle yürütmelidir.

NİŞANLILIK DÖNEMİNDE ALDATMA

Nişanlılık döneminde aldatma, boşanma davası açma hakkı doğurmaz çünkü boşanma sadece evlilik birliği içinde mümkün olan bir hukuki süreçtir. Ancak nişanlılık döneminde aldatma, farklı hukuki sonuçlar doğurabilir. Türk Medeni Kanunu’na göre, nişanlılık ilişkisi de tarafların birbirlerine karşı belirli yükümlülükler taşıdığı bir dönemdir. Bu dönemde aldatma gibi ahlaka aykırı bir davranış sergileyen taraf, nişanı bozmuş sayılabilir ve bu durum hukuki olarak tazminata yol açabilir.

Türk Medeni Kanunu’na göre, nişanlılardan biri haksız bir şekilde nişanı bozarsa, diğer taraf tazminat talep edebilir. Nişanlılık sürecinde aldatma gerçekleştiren taraf, ahlaka aykırı bir davranış sergileyerek nişanlısının kişilik haklarını ihlal etmiş olur. Bu durumda, nişanlısı maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunabilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri:

  • Maddi Tazminat (TMK 120): Nişanın bozulması sonucu yapılan düğün hazırlıkları, nişan masrafları ve alınan hediyeler gibi harcamalar sonucunda maddi kayba uğrayan taraf, bu kaybın karşılanması amacıyla maddi tazminat talep edebilir.
  • Manevi Tazminat (TMK 121): Nişanın bozulması nedeniyle kişilik hakları zedelenen taraf, manevi tazminat talep edebilir. Örneğin, aldatma nedeniyle nişanlısı psikolojik olarak zarar gördüyse, manevi tazminat davası açma hakkı doğar.

Yargıtay, nişanlılık döneminde sadakatsiz davranan tarafın maddi ve manevi tazminat ödemesi gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararlarında, nişanlılıkta aldatma durumu zina olarak değerlendirilmemekle birlikte, aldatmanın dürüstlük kuralına aykırı bir davranış olarak kabul edildiği vurgulanmıştır. Nişanlısını aldatmış bir kişi, yalnızca boşanma değil, tazminat ödemekle de yükümlü olabilir.

ALDATAN EŞİN AFFEDİLMESİNİN SONUÇLARI NEDİR?

Aldatan eşin affedilmesinin hukuki geçerliliği, Türk Medeni Kanunu’na göre belirli şartlara bağlıdır. Eşlerden biri zina (aldatma) nedeniyle dava açmaya karar verirken, diğer eşin affı, aldatma sebebiyle boşanma davası açma hakkını etkileyebilir. Aldatılan eş, aldatmayı affettiği takdirde, affın hukuki anlamı, bu eylemi hoş görmesi ve affettiği durumu bir daha gündeme getiremeyeceği anlamına gelir. Bu durum, affın türüne bağlı olarak değişir.

  • Açık Affetme: Aldatılan eş, aldatma olayını kabul eder ve bu durumu affettiğini açıkça ifade eder. Bu durumda, affın açıkça beyan edilmesi gerekir. Aldatan eş, affedildiği için zina nedeniyle yeniden boşanma davası açılamaz.
  • Örtülü Affetme: Affın açıkça belirtilmemesi durumunda, ancak aldatılan eşin tutumuyla aldatma olayı hoşgörüyle karşılanmışsa, bu da örtülü bir affetme olarak kabul edilebilir. Örneğin, aldatılan eş, olaydan sonra sessiz kalır veya eşini affettiği izlenimi verir. Ancak bu tür durumlar, mahkeme tarafından farklı şekillerde değerlendirilebilir.

Türk Medeni Kanunu’na göre, affeden taraf, affettiği zina nedeniyle tekrar dava açamaz. Affedilen eş, geçmişteki aldatma eylemi nedeniyle bir daha boşanma davası açma hakkına sahip olamaz. Bununla birlikte, affetme sürecinde dikkat edilmesi gereken nokta, affın tam ve kesin olmasıdır. Affedilen eşin, affı geri alması veya zaman içinde yeniden dava açması, bu hukuki düzenlemeyi geçersiz kılabilir.

Kısaca, affedilen eşin, affı açıkça kabul etmişse, aldatma nedeniyle boşanma davası açma hakkı sona erer. Ancak, affın örtülü olarak yapılması durumunda, her iki tarafın tutumuna bağlı olarak hukuki sonuçlar değişebilir. Affın açıkça beyan edilmesi, affedilen eşin zina nedeniyle dava açma hakkını kaybetmesi anlamına gelir. Bu durumda, aldatma eylemiyle ilgili bir dava açılmasının mümkün olmayacağı unutulmamalıdır.

ALDATMA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI MAHKEME HARÇ VE MASRAFLARI NEDİR?

Aldatma sebebiyle açılan boşanma davasında, mahkeme harç ve masrafları davacı tarafından başvuru esnasında ödenir. Ancak, davanın sonucunda mahkeme, davayı kazanan tarafa, harç ve masrafları karşı tarafın ödemesini emredebilir. Bu masraflar, davanın açılmasından sonuçlanmasına kadar birçok aşamayı kapsar.

Başvuru Harcı: Boşanma davası açarken, başvuru harcı ve diğer ilgili harçlar ödenir. Türkiye’de, her yıl güncellenen bir harç tarifesi bulunur. Davacı, boşanma davası açarken belirli bir harç ödemek zorundadır. Bu harç, davanın türüne göre değişkenlik gösterebilir.

Yargılama Giderleri: Mahkeme süreci boyunca yapılan giderler de davacıya ait olacaktır. Bu giderler arasında, duruşma giderleri, delil sunulması için yapılan masraflar (örneğin, tanık ücretleri, uzman görüşü, fotokopi masrafları vb.) yer alabilir. Mahkeme, davanın sonucuna göre bu giderleri taraflar arasında paylaşabilir.

Davayı Kazanan Tarafın Masrafları Karşı Tarafa Yükletebilmesi: Türk Medeni Kanunu’na ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, davayı kazanan taraf, yargılama giderlerini karşı tarafa yükletebilir. Bu masraflar, harçlar, avukatlık ücretleri, tanık masrafları ve diğer gerekli giderlerden oluşur. Mahkeme, davanın sonucunda, karşı tarafın kusurlu olduğuna karar verirse, ilgili masrafların ödenmesine karar verebilir.

BOŞANMA DAVASI NE KADAR SÜRER?

Boşanma davasının süresi, birden fazla faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu faktörler, davanın türüne (anlaşmalı veya çekişmeli), mahkemenin iş yüküne, tarafların tutumlarına, davada yer alan delil ve tanıklara, adli tatil dönemine, itiraz ve temyiz süreçlerine ve bilirkişi raporlarına kadar pek çok etkeni kapsar.

Anlaşmalı Boşanma Davasının Süresi: Anlaşmalı boşanma davaları, eşlerin boşanma konusunda tamamen mutabık kaldığı ve davada hiçbir ihtilafın bulunmadığı durumları kapsar. Bu tür davalar genellikle çok daha kısa sürer. Anlaşmalı boşanma davasında, taraflar arasında bir protokol imzalanarak mahkemeye sunulur. Mahkeme de tarafların protokole uygunluklarını değerlendirir ve genellikle tek celsede, birkaç hafta içinde dava sonuçlanır. Ortalama süre 1-3 ay arasında değişir.

Çekişmeli Boşanma Davasının Süresi: Çekişmeli boşanma davaları, taraflar arasında anlaşmazlıkların olduğu, özellikle mal paylaşımı, çocukların velayeti ve tazminatlar gibi konularda ihtilafların bulunduğu davalardır. Bu davalar daha uzun sürebilir. Çekişmeli davada, delil toplama, tanık dinlenmesi, bilirkişi raporları alınması gibi işlemler davanın süresini uzatabilir. Mahkemelerin iş yükü de bu süreci etkiler. Çekişmeli boşanma davaları genellikle 1 ila 3 yıl arasında sürer.

Süreci Etkileyen Faktörler:

  1. Tanık Sayısı ve Delil Toplama Süreci: Tanık sayısının fazla olması ve delil toplamanın uzun sürmesi, davanın süresini uzatabilir. Delillerin hazırlanması, eksiksiz ve hukuka uygun şekilde sunulması da önemli bir etkendir.
  2. Adli Tatil Dönemi: Türkiye’de adli tatil dönemi, yaz aylarında mahkemelerin işlem yapmadığı süreyi kapsar. Bu dönemde davalar genellikle bekler.
  3. İtiraz ve Temyiz Süreçleri: Bir mahkeme kararı verildikten sonra taraflardan biri temyize başvurursa, bu süreç daha uzun bir zaman dilimi alabilir.
  4. Bilirkişi İncelemeleri: Maddi tazminat hesaplamaları veya velayet davalarında, psikolog veya pedagog raporlarının alınması gibi bilirkişi incelemeleri de davanın süresini uzatabilir.

Hızlandırma Yöntemleri:

  1. Anlaşmalı Boşanma Protokolü Düzenlenmesi: Tarafların anlaşarak boşanma konusunda protokol düzenlemeleri, dava sürecini hızlandırabilir. Bu durumda, mahkeme süreci daha kısa olacaktır.
  2. Tarafların Uzlaşması: Çekişmeli davalarda, tarafların mümkün olan en kısa sürede anlaşarak gereksiz ihtilaflardan kaçınması, süreci hızlandıracaktır.
  3. Delillerin Eksiksiz ve Hukuka Uygun Hazırlanması: Delillerin zamanında ve doğru şekilde hazırlanması, dava sürecinde gecikmelere yol açmaktan kaçınılmasını sağlar. Bu da davanın hızlı sonuçlanmasını destekler.

ZİNA VE SADAKATSİZLİK ARASINDA FARK NEDİR?

Zina ve sadakatsizlik, evlilik birliğinin ihlali ile ilgili iki önemli kavramdır, ancak hukuki anlamda farklılıklar taşır.

Sadakatsizlik, eşlerin evlilik birliğine aykırı şekilde karşı cinsle kurdukları duygusal veya fiziksel yakınlıkları ifade eder. Zina dışında kalan bu tür davranışlar, eşin diğerine karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesiyle gerçekleşir. Örnek olarak:

  • Başka biriyle duygusal ilişki yaşamak,
  • Uzun süreli, flört içerikli mesajlaşmalar yapmak,
  • Gece kulübü, otel gibi yerlerde uygunsuz şekilde vakit geçirmek.

Sadakatsizlik, cinsel birliktelik olmaksızın evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açabilir ve boşanma davası açılmasına neden olabilir.

  • Zina (TMK 161): Zina, evli bireylerin, evlilik dışı cinsel birliktelik kurması anlamına gelir. Zina, boşanma için özel bir sebep sayılır ve bunun ispatı, boşanma davasına temel oluşturur. Zina, cinsel birliktelik gerektiren bir eylemdir ve bu eylem ispat edilirse, boşanma davası açılabilir.
  • Sadakatsizlik (TMK 166): Sadakatsizlik, cinsel ilişki olmasa bile eşin duygusal veya başka bir şekilde evlilik dışı ilişkiler kurmasıdır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasına neden olabilir. Yani, sadakatsizlik için cinsel birliktelik gerekmez.

Yargıtay, Zina için, “cinsel ilişki düzeyinde bir birlikteliğin ispatı gerekir” demektedir. Bu, zina eyleminin ispatının zorunlu olduğu anlamına gelir. Sadakatsizlik için ise “eşin başka biriyle sürekli olarak samimi mesajlaşması, otel rezervasyonu yapması” gibi davranışları sadakatsizlik kapsamında değerlendirmiş ve bu tür eylemleri boşanmaya sebep olarak görmüştür.

Kısaca, Zina, cinsel birliktelik gerektiren bir eylem olup özel bir boşanma sebebi oluşturur. Sadakatsizlik ise, cinsel ilişki olmasa bile evlilik birliğine aykırı, duygusal veya diğer yakınlıklar üzerinden boşanma sebebi teşkil edebilir. Bu iki kavram arasındaki fark, cinsel birlikteliğin olup olmaması ve evlilik birliğinin ihlali ile ilgilidir. Yargıtay kararları, sadakatsizlik kapsamında değerlendirilebilecek davranışları net bir şekilde tanımlamaktadır.

ALDATMA SAYILMAYAN DURUMLAR

Bazı davranışlar, toplumda veya bireyler arasında sadakatsizlik olarak algılansa da, hukuki anlamda aldatma olarak kabul edilmeyebilir. Aldatma, genellikle cinsel ilişki veya duygusal bağlılık kurma ile ilişkilidir. Ancak, bazı durumlar sadakat yükümlülüğünü ihlal etse de, aldatma sayılmayabilir. İşte bu durumların açıklamaları:

  1. Öpüşmek

Öpüşmek, romantik veya duygusal bir yakınlık gibi görünebilir, ancak hukuki anlamda, cinsel birleşme veya zina teşkil etmediği sürece aldatma olarak kabul edilmez. Hukuki bağlamda, aldatma genellikle cinsel ilişkiyi gerektirir. Öpüşmek, sadakatsizlik olarak değerlendirilebilse de, aldatma için yeterli bir sebep olmayabilir.

  1. Mesajlaşmak

Bir kişiyle karşı cinsten uzun süreli veya samimi mesajlaşmalar yapmak, evlilik birliğinin sadakat yükümlülüğünü ihlal edebilir. Ancak mesajlaşmak, yalnızca cinsel birliktelik veya duygusal bağlılık anlamına gelmediği sürece aldatma sayılmaz. Hukuki açıdan aldatma, duygusal veya cinsel bağlanmayı içerir, sadece mesajlaşmak buna dahil olmayabilir.

  1. Karşı Cinsin Fotoğraflarını Beğenmek

Karşı cinsin sosyal medya üzerinden fotoğraflarını beğenmek, flört etme gibi görülebilir. Ancak bu, genellikle hukuken aldatma olarak kabul edilmez çünkü duygusal ya da cinsel bağ kurma eylemi değildir. Yargıtay, yalnızca bu tür davranışların aldatma için yeterli olmadığını belirtmiştir.

  1. Tecavüze Uğramak

Tecavüz, fiziksel ve duygusal bir saldırıdır ve evlilik sadakat yükümlülüğünü ihlal etmez. Hukuki açıdan, tecavüz, kişinin rızası dışında gerçekleştiği için aldatma sayılmaz. Evlilikte sadakat yükümlülüğü, rızaya dayalı ilişkilerde ihlal edilirse geçerli olur.

  1. Sarılmak

Birisine sarılmak, fiziksel yakınlık gerektiren bir davranış olsa da, cinsel bir eylem değildir ve aldatma olarak değerlendirilmez. Sarılma, romantik bir anlam taşımadığı sürece sadakatsizlik sayılmayabilir.

  1. Tanışma Uygulamaları Kullanmak

Tanışma uygulamaları, kişilerin başkalarıyla tanışmasını sağlar ve çoğu zaman sadece sosyal ilişkiler kurmaya yönelik bir araç olarak görülür. Ancak, tanışma uygulamalarını kullanmak yalnızca aldatma sayılmaz; kişinin uygulamayı nasıl kullandığı ve ilişkisiyle ne kadar bağlı olduğu önemlidir. Bu uygulamaları, sadece sosyal amaçlarla kullanmak sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeyebilir.

Sadakat yükümlülüğü, evlilik birliğinin temel unsurlarından biridir. Ancak bu yükümlülüğün sınırları, her bireyin ve çiftin ilişkisine göre değişebilir. Hukuki olarak sadakat, cinsel birliktelik ve duygusal bağlılık ile ilişkilidir. Sadece fiziksel yakınlık, bir davranışın aldatma sayılmasına yeterli olmayabilir.

Hukuken aldatma, evlilik birliğine aykırı olarak bir eşin başka biriyle cinsel ilişkiye girmesi veya duygusal bir ilişki kurması olarak tanımlanır. Sosyal bağlamda, sadakatsizlik farklı şekillerde algılanabilir, ancak hukuki bağlamda aldatma, cinsel ilişkiyi veya duygusal bağlanmayı gerektirir.

Yargıtay bir kararında, “Eşin başka biriyle sürekli samimi mesajlaşması veya romantik yakınlık kurması sadakatsizlik kabul edilmiştir, ancak bu davranış zina olarak değerlendirilmemiştir.”

Yargıtay başka bir kararında, “Sadece sosyal medya üzerinden mesajlaşmak ve fotoğraf beğenmek, cinsel ilişki içermediği sürece aldatma olarak kabul edilemez.”

ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

              

……………. NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ’NE

DAVACI                     : İsim-Soyisim, T.C Kimlik Numarası, Adres

VEKİLİ                     : İsim-Soyisim, Adres, UETS Numarası

DAVALI                     : İsim-Soyisim, T.C Kimlik Numarası, Adres

KONU                        : TMK madde 161 (Zina) sebebiyle boşanma talepli dava dilekçesinden ibarettir

AÇIKLAMALAR    :

  1. Müvekkil, davalı eş ile …/…/… tarihinde evlenmiştir, bu evlilikten müşterek ….. isimli çocukları bulunmaktadır.
  2. Davalı eş, çoğu zaman şehir dışında iş seyahatlerine çıkmaktadır. Bu seyahatlerden birinde müvekkilimin ……. isimli akrabası davalı eşi, başka bir kadınla uygunsuz ve sadakatsiz bir vaziyette görmüştür. Daha sonra bir konuta girdiklerini farkedip davacı müvekkile bilgi vermiştir. ……. adresli konutta oturan site sakinleri ile konuşan müvekkile ‘’davalının aynı kadınla uzun süredir bu konuta geldiklerini beyan etmişlerdir.
  3. İşi gereği seyahate giden davalı eş, çok sık otellerde kalmaktadır. Müvekkilimin, davalı eşin daha önce aynı kadınla otele gittiklerine dair arkadaşlarının tanık beyanları da mevcuttur.
  1. Zina eylemini gerçekleştiren eşin boşanmada tam kusurludur.(Yargıtay 2. HD. 05.12.2011, E. 2010/20768, K. 2011/20826). Üçüncü şahsın sosyal medya hesaplarında davalı eş ile müstehcen fotoğrafları da mevcuttur. Zina eyleminin gerçekleştiği hususunda şüpheye yer kalmamıştır.

(Maktu dilekçeyi kullanan kişilerin üstte yer alan cümleleri kendi durumlarına göre doldurması gerekir.)

  1. Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesine göre, “mevcut veya beklenen menfaati boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan maddi tazminat isteyebilir.” Müvekkilin evliliğin temelden sarsılmasında kusurunun olmadığı, davalının kusurlu olduğu ve aylık gelirinin …….. TL olduğu göz önüne alındığında, müvekkil davacının mevcut ve beklenen menfaatinin zedelendiği açıktır. Bu durum, maddi tazminat talebinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
  1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesine göre, “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” Davacı müvekkil, aldatma eyleminin açıkça ortaya çıkması, kişilik haklarını ihlal etmiştir. Bu da manevi tazminatın ödenmesini gerektirir.
  1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına göre; yoksulluk nafakası, yeme, giyinme, barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçları karşılamak için geliri olmayan kişilere ödenir. Müvekkilin herhangi bir geliri olmadığı gibi, maddi bir malvarlığına da sahip değildir. Bu durumda boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği açıktır ve bu durum yoksulluk nafakası ödenmesini gerektirir.
  1. Müvekkilin çocuğu ……… yaşında ve şu an müvekkilin yanında yaşamaktadır. Davalı çocuğuyla ilgilenmemiş, çocuğun sağlık bakım giderleri müvekkilin ailesi tarafından karşılanmıştır. Davalının çocukla yeterince ilgilenmemesi ve hayat tarzına bakılacak olursa çocuğun üstün yararı davacı müvekkile velayetin verilmesi gerekmektedir.

HUKUKİ DELİLLER        : Nüfus Kaydı, SGK Ödemeleri, Tanık İfadeleri ve sair    yasal deliller.

HUKUKİ SEBEPLER        : Türk Medeni Kanunu madde 161 ve ilgili tüm mevzuat

SONUÇ VE İSTEM             : Yukarıda izah edilen tüm hususlar neticesinde;

  • Tarafların boşanmasına karar verilmesine,
  • Müvekkilin maddi tazminat olarak … TL, manevi tazminat olarak ise … TL olmak üzere toplam … TL tazminata hükmedilmesi; bu miktarın boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi,
  • Müvekkil lehine, dava tarihinden itibaren aylık … TL tedbir nafakasına hükmedilmesi; boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında ise tedbir nafakasının (her yıl ÜFE artış oranında artırılarak devam etmek üzere) Yoksulluk Nafakası olarak devam etmesi,
  • Müşterek çocuğun velayetinin müvekkile verilmesi,
  • Müşterek çocuk … lehine dava tarihinden itibaren aylık … TL tedbir nafakasına hükmedilmesi; boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında ise tedbir nafakasının (her yıl ÜFE artış oranında artırılarak devam etmek üzere) iştirak nafakası olarak devam etmesi
  • Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi.

Saygılarımla talep ederim.(…../……../……)

                                                                                                          İSİM-SOYİSİM

                                                                                                                      İMZA

ALDATMA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI
ALDATMA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI

SIKÇA SORULAN SORULAR

Boşanmada Neler Aldatma Sayılır?

Eşlerden birinin, üçüncü bir kişiyle cinsel ilişki yaşaması gerekmelidir. Zina edildiği tam olarak ispat edilmeyen bazı hususlarda Yargıtay İlgili Hukuk Daireleri tarafından zina karinesi oluşturulmuştur. Zina karinesi teşkil eden eylemler de aldatma sayılacaktır.

Zina Suç Mudur?

Zina, eskiden Türk Ceza Kanunu’nda suç iken, yürürlükteki Türk Ceza Kanunda suç olmaktan çıkarılmıştır.

Eşcinsel İlişki Zina Mıdır?

Yargıtay daha önceden zina için eşin karşı cinsle cinsel ilişki yaşaması şartını aramaktaydı. Ancak emsal kararlarda eşcinsel ilişkinin de zinaya vücut vereceği açıktır.

Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Gizlilik Kararı Verilebilir Mi?

TMK madde 184/1-6’ya göre boşanma davalarında hâkim taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilecektir.

Mesajlaşma Aldatma Sayılır Mı?

Eşlerin bir başkasıyla çeşitli vasıtalar aracılığıyla mesajlaşması, zina değildir. Sadakatsiz davranış olarak değerlendirilir. Ancak evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı boşanma davası açılabilmektedir.

Aldatmayı Kanıtlamak İçin Ne Yapmak Gerekir?

Tanık beyanları, otel kayıtları, hukuka uygun elde edilmiş fotoğraf, ses ve görüntü kaydı ispat açısından güçlü delillerdir.

Sosyal Medya Üzerinden Mesajlaşmak Zina Mıdır?

Eşlerin bir başkasıyla sosyal medya üzerinden mesajlaşması, zina değildir. Sadakatsiz davranış olarak değerlendirilir. Ancak evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı boşanma davası açılabilmektedir.

Silinen Whatsapp Konuşmaları Mahkemede Çıkar Mı?

Malesef silenen whaatsapp konuşmaları mahkeme tarafından çıkarılamaz.

Boşanmada Whatsapp Kayıtları İstenebilir Mi?

Hayır mahkeme kayıtları istemez. Ancak mahkemeye taraflar sunarsa inceler, Yargıtay emsal kararlarında zinaya dayalı boşanma davası için Whatsapp mesajlarını delil olarak nitelendirmiştir.

Çekişmeli Boşanmada Otel Kayıtları İstenir Mi?

Evet. Zina iddiasını ispatlamak isteyen taraf, mahkemeden otel kayıtlarını isteyebilir. Aile Mahkemesinin emniyete yazacağı müzekkere ile otel kayıtları mahkemeye sunulacaktır.

Telefon Dokümanı Son Kaç Aylık Çıkar?

Telefon operatörleri, yasal düzenlemeler gereğince 5 yıl süreyle geçmişe dönük telefon kayıtlarını tutmakla yükümlüdür.

Boşanma Davasında Sosyal Medya Hesapları İncelenir Mi?

Evet tarafların dosyaya sınması halinde zina sebebiyle açılan boşanma davasında mahkeme davalının sosyal medyasını inceleyebilir.

Evliyken Başkasıyla Mesajlaşmak Boşanma Sebebi Midir?

Eşin evlilik birliği içerisinde bir başkasıyla mesajlaşması sadakat borcuna aykırılık oluşturmuşsa zina sayılmayacaktır. Ancak genel boşanma sebebine dayanarak dava açılabilir.

Cinsel İçerikli Video İzlemek Boşanma Sebebi Mi?

Eşin cinsel içerikli video izlemesi, eşlerin ortak hayatını çekilmez hale getirmişse boşanma davasına vücut verir.

Aldatmada Nafaka Verilir Mi?

Zina eylemini gerçekleştirmiş eş, boşanma davasında tam kusurludur. Tam kusurlu tarafa nafaka hükümleri uygulanmayacaktır. Ancak çocuğun velayeti aldatan eşe bırakılmışsa iştirak nafakasına hükmedilir.

Aldatma Nedeniyle Manevi Tazminat Davası 3. Kişiye Karşı Açılabilir Mi?

 Sadakat yükümlülüğü yalnızca eşler arasında geçerlidir. Uygulamada önceden zina (aldatma) sebebiyle 3’üncü kişiye karşı manevi tazminat davası açılabilmekteydi. Ancak güncel Yargıtay içtihatlarına göre üçüncü kişilere tazminat davası açmak mümkün değildir.

Aldatma Tek Celsede Biter Mi?

Zina nedeniyle çekişmeli boşanma davası tek celsede bitmesi mümkün olmamakla birlikte zina eyleminin sabit olması yargılama sürecini hızlandırabilmektedir.

Zina (Aldatma) Sebebiyle Boşanma Davası Açma Süresi Nasıl Belirlenir?

Aldatma (zina) eylemini öğrenen kişi 6 ay içinde ve her halükarda aldatma (zina) olayından itibaren 5 yıl içinde boşanma davası açmalıdır.

Öpüşmek Zina Mıdır?

Öpüşmek zina tanımına uymamaktadır. Çünkü tam anlamıyla cinsel birliktelik anlamına gelmez. Ancak sadakatsiz davranış niteliği taşır ve buna dayanarak boşanma davası açılabilir.

Aldatan Eş Ne Kadar Tazminat Öder?

Hakim hakkaniyete göre davalının ekonomik gücü, tarafların kusurlarını, boşanmaya neden olan olayın özelliklerini, ihlalin ağırlığını, tarafların kişisel ve ekonomik durumlarını göz önünde bulundurur.

Aldatan Eş Mal Alabilir Mi?

Kural olarak mal paylaşımı eşler arasında yarı yarıya yapılmaktadır. Bu kuralın istisnası zina sebebiyle boşanma davasıdır. Zina sebebiyle boşanma, sadakat yükümlülüğünü ihlal etmiş tarafı mal paylaşımı konusunda dezavantajlı bir konuma sokacaktır. Hakim takdir ederse, hakkaniyete uygun düşecek ölçüde aldatan eşin payının azaltılmasına ya da kaldırılmasına karar verebilir.

Sexting Aldatma Sayılır Mı?

Sexting, elektronik cihazlar ile müstehcen içerikli mesaj göndermek veya almak olarak tanımlanan kavramdır. Zina eyleminin cinsel birliktelik düzeyinde olması şarttır. Bu nedenle zina değildir. Ancak bu güven sarsıcı bir davranış olup, boşanma davası açılabilmektedir.

Sadece Cinsellik Aldatma Sayılır Mı?

Zinanın cinsel ilişki düzeyinde olması şarttır. Ancak cinsel ilişkinin ispatı oldukça güçtür. Bu nedenle Yargıtay yukarıda da belirttiğimiz, zina eylemine karine teşkil eden eylemleri düzenlemektedir. Zina eylemi, şüpheye mahal vermeyecek düzeyde olup, Yargıtay’ın zina eylemine karine teşkil eden davranışları içine giriyorsa kanıtlanmış olacaktır.

Tinder Kullanmak Boşanma Sebebi Midir?

Tinder kullanmak tek başına zina sebebi olmayıp, davalı eşin müstehcen görüşmeler yapması ve tinder aracılığıyla sadakat borcuna aykırı davranması hali genel boşanma halidir.

Av. SONGÜL BERTAN

PAYLAŞ
Zehra Özdipi
Zehra Özdipi
Makale: 175
WHATSAPP RANDEVU AL ARA