Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz

Cinsel sorunlar nedeniyle boşanma davası, günümüzde yaygın bir boşanma sebebi olmakla birlikte ülkemiz değer yargıları nedeniyle gündemde pek yer kaplamamaktadır. Evlilik, insan hayatının önemli bir aşamasıdır. Çiftler, her ne kadar sağlıklı ve huzurlu bir şekilde evliliğe adım atsalar da evlilik süresince bu huzuru devam ettirmek emek ister.
Evlilikte bireylerin birbirlerine karşı anlayışlı davranmaları, sevgi ve saygı göstermeleri uyumlu bir ilişkinin temelini oluşturur. Ancak zaman zaman bu uyumun çeşitli nedenlerden bozulabildiğine de şahit oluruz. Bu nedenlerden biri de cinsel problemler olarak karşımıza çıkar. Bu yazımızda evliliklerin sonlanmasına neden olabilen cinsel uyumsuzlukları hukuki bir boyutta ele alacağız.
Cinsel sorunlar nedeniyle boşanma, eşlerin cinsel yaşamlarında olan sorunları nedeniyle evliliklerini sonlandırmasıdır. Evlilik içerisinde cinsellik yaşamaktan kaçınma, cinsel birlikteliği gerçekleştirememe gibi problemler, taraflara evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanarak boşanma davası açılabilme hakkı tanır.
Cinsel sorunlar sebebiyle açılacak boşanma davası için öncelikle makul bir sürenin geçmiş olması beklenir. Örneğin, henüz beş gündür evli olan ve cinsel birliktelik kuramadıkları gerekçesiyle boşanmak isteyen bir çift için makul süre dolmamıştır. Makul süre, her somut olaya göre değişiklik gösterebilmekle birlikte Yargıtay kararlarında beş günün cinsel uyumsuzluk bulunduğunu söylemek için yeterli olmadığı görüşü kabul görür.

Evlilik birliği içerisindeki cinsel yaşam sorunlarının haklı bir boşanma sebebi olarak kabul edildiğinden bahsettik. Şimdi de hangi cinsel sorunların boşanmaya sebebiyet verdiğini örneklendirelim.
Cinsel birliktelik kuramama veya kurmaktan kaçınma, cinsel isteksizlik, cinsel uyumsuzluk gibi sebepler boşanmak için haklı sebepler olarak görülebilir. Öte yandan, erken boşalma, iktidarsızlık, vajinismus gibi fizyolojik veya psikolojik sorunlar da bu kapsamda sayılabilecek sorunlar arasındadır.
Tüm bu sayılan problemlerde, problemin geçici olup olmadığı, geçici ise problemli tarafın iyileşmek için çaba gösterip göstermediği gibi faktörler, hakimin boşamaya karar vermesi konusunda epey önem taşır.
Evlilikte psikolojik şiddet, maalesef ülkemizde oldukça yaygın bir durumdur. Özellikle, kadınların çok büyük bir çoğunluğunun eşleri tarafından sistematik bir psikolojik şiddete maruz kaldığı bilinen bir gerçektir. Tanım itibariyle psikolojik şiddet; kişinin üzerinde duygusal olarak baskı yaratmak, aşağılayıcı ve küçük düşürücü tavırlar sergilemek, kişinin özsaygısını yitirmesi amacıyla çeşitli manipülatif tutumlar sergilemektir. Psikolojik şiddet; eğitim durumu, ekonomik bağımsızlık, kıskançlık ve güvensizlik gibi sebeplerden ortaya çıkabildiği gibi cinsel sebeplerden de kaynaklanabilir.
Evlilik birliği içerisinde yaşanan cinsel sorunlar, başlı başına psikolojik şiddet sayılmaz. Cinsel sorunlar zaman zaman tarafların kusuru olmadan da meydana gelebilir. Şüphesiz ki bu psikolojik şiddettin özünde olduğu gibi karşı tarafın duygularını zedelemek niyeti taşımaz. Ancak eşlerden biri, kusuru olmadan cinsel problemler yaşayan diğer eşe karşı bu sebeplerle küçük düşürücü veya aşağılayıcı tavırlar sergiliyorsa, ya da devamlı alaycı davranıyorsa, bu tutum psikolojik şiddet kapsamına girecektir.
Evlilik kurumunda çiftlerin birbirlerinden sevgi, saygı ve sadakat gibi manevi beklentileri vardır. Ancak toplumumuz değer yargıları sebebiyle pek konuşulmasa da cinsel beklentiler de evliliğin önemli hususlarından biridir. Yargıtay kararları da bu fikri destekler niteliktedir.
Cinsel ilişkiye girmemenin boşanmayla sonuçlanması için bazı kriterler aranır. Cinsel birlikteliğin kurulamadığı sebebiyle açılan bir boşanma davasında hakim, ilk olarak bunun sebebinin fizyolojik veya psikolojik olup olmadığının araştırılmasını isteyebilir. Cinsel problemin tedavi edilebilir veya geçici olduğunun tespiti durumunda hakim, boşanma yerine eşleri tedavi sürecine yönlendirecektir. Tüm bunlara rağmen problem yaşayan ve tedavi olmayı reddeden eşin, kusurlu sayılmakla birlikte tazminat ödemesine de hükmedilir.
Dava sürecinin sonunda, eşlerin cinsel hayatlarındaki problemlerin evlilik birliğini temelden sarstığı kabul edilirse tarafların boşanmasına karar verilir. Bu nedenle söylenebilir ki, çiftleri boşanmaya sürükleyen sebepler görünürde sosyal, ekonomik veya kişisel sebepler olsa da cinsel problemler de boşanma sebebi olabilmektedir.
Cinsel sorunlar, eşler arasındaki birçok dinamiği etkileyebilmektedir. Zamanla eşler arasında zedelenen bağlar, evlilik müessesesine de zarar verir. Bu sebeple, eşlerin cinsel hayatlarında yaşadıkları problemler nedeniyle açılacak olan boşanma davası, TMK Md. 166 “Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması” hükmüne dayandırılır. Bu hüküm şöyle söyler:
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.”
Hakim, karşısına gelen her somut olayda evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarılmadığına dair tespiti ayrıca yapar. Taraflardan biri, boşanma talebinin yanı sıra eşinin cinsel problemde kusurlu olduğunu düşünüyor ise tazminat isteminde de bulunabilir. Ancak bu sebeplerle açılmış davalarda kusuru ispatlamak biraz zordur. Bu sebeple tazminat talebinde bulunmadan önce kusura ilişkin deliller barındırmak önemlidir.
Cinsel sorunlar, çeşitli nedenlerden ortaya çıkabilir. Kişinin elinde olmayan sağlık problemlerinden kaynaklanabileceği gibi tercihlerinden de kaynaklanabilir. Sorunun fizyolojik veya psikolojik olup olmadığının araştırılmasından sonra tedaviye açık olup olmadığı incelenmelidir.
Cinsel sebeplerle açılmış boşanma davasında hakim, yaşanan cinsel sorun çözülebilir ise tarafları ilk aşamada tedaviye yönlendirecektir. Ancak zaman zaman kişiler tedaviyi reddedebilir. Bu gibi durumlarda her ne kadar problem çözülebilir de olsa, tedaviden kaçınan eş kusurlu kabul edilecektir. Kusurlu eş, karşı tarafın talebi halinde tazminat ödemek durumunda kalabilir.
Cinsel uyuşmazlık; eşlerin cinsel beklentilerinin birbirinden farklı olması durumudur. Bu farklılık, evlilik içi huzuru ve mutluluğu önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Cinsel uyuşmazlık yaşayan eşlerde zamanla duygusal bağlarının zayıfladığı ve iletişim kopukluklarının yaşandığı görülür. Bütün bunlar zamanla evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açar.
Cinsel uyuşmazlıkların evlilik birliğinin temelinden sarsması durumlarında, eşlerin açık iletişim kurmaları ve hatta profesyonel destek almaları sorunu çözmelerine yardımcı olabilir. Keza bu sebeplere dayanarak bir boşanma talebinde bulunulduğunda da, hakim çözülmesi mümkün ise önce çözüme yönlendirecektir.
Cinsel sorunlar, evliliği boşanma aşamasına getirmiş ise eşlerden biri mahkemece kusurlu bulunabilir. Yargıtay kararlarından da anlaşıldığı üzere, cinsel birlikteliği gerçekleştiremeyen, cinsel ilişkiden kaçınan veya cinsel birlikteliği başaramayan kişiler kusurlu kabul edilir. Cinsel ilişki kurmayı engelleyen problemin tedavisi mümkün değilse kusurdan da söz edilmez. Ancak tedavisi mümkün olmasına rağmen kişi tedaviden kaçınıyorsa, veya herhangi bir sağlık problemi olmamasına rağmen cinsel problem yaşatıyorsa kusurlu olduğuna kanaat getirilir.
Cinsel sorunlarda kusurluluğun tespiti mahkemece yapılacak olup ispat yükü, kusuru iddia eden kişiye aittir. Bunun ispatı ise oldukça güç olabilir. Genellikle kişiler mesajlaşma ve yazışmalar üzerinden delil sunmaktadır.
Hakim, cinsel sorunlar sebebiyle mahkemeye müracaat etmiş eşler hakkında hemen boşanma kararı vermeyebilir. Öncelikle hakim, cinsel birlikteliğin yaşanması için makul sürenin geçmiş olmasını arar. Örneğin, evliliklerinin henüz ilk haftasında olup cinsel birliktelik kuramama sebebiyle mahkemeye müracaat etmiş olan çifti, cinsel birliktelik için makul sürenin geçmemiş olması gerekçesiyle reddedebilecektir.
Hakimin, boşanmaya hükmetmeden önce inceleyeceği bir diğer husus da sorunun kaynağı ve altında yatan sebep olacaktır. Sorunun bir sağlık probleminden mi doğduğu, psikolojik mi yoksa fizyolojik bir sorun mu olduğu, tedaviye yanıt verip veremeyeceği gibi hususların açıklığa kavuşturulmasını isteyecektir. Daha sonrasında ise sorunun çözülebilir olduğu hallerde kişileri tedaviye yöneltir. Tüm bu aşamalardan sonra hala bir araya gelemeyen veya tedaviyi reddeden eşlerin kusurlarını da göz önünde bulundurarak boşanmasına hükmeder.
Boşanma davalarında ileri sürülen cinsel sorunlar, eşleri kusurlu duruma düşürebilmektedir. Yargıtay içtihatları uyarınca; cinsel birliktelikten kaçınma, cinsel tiksinti duyma, tedavi edilebilir olan cinsel sorunun tedavisinden kaçınma, cinsel sorunu çözmek için çaba göstermeme gibi haller kusurlu kabul edilir.
Evlilik birliği içerisinde çiftlerin birbirlerine karşı olan maddi ve manevi yükümlülüklerinin yanı sıra cinsel yükümlülüklerinin olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi eşler arasındaki gerginliği arttırabilmekte ve bu gerginlik zamanla büyüyerek boşanma aşamasına kadar ilerleyebilmektedir.
Boşanma davalarında cinsel yükümlülüklerini yerine getirmediği için kusurlu bulunan taraf, diğer tarafın da talebi doğrultusunda tazminat ödemekle yükümlü kılınabilir. Buna göre; cinsel sorunlarda kusurlu bulunma, boşanmaya yol açabileceği gibi aynı zamanda tazminatla da sonuçlanabilir.
Cinsel sorunlarda kusurun tespiti oldukça önemlidir. Kusurlu olan eşin, diğer eşe karşı tazminat ödemesi bu tespite ve ödemeyi alacak olan eşin talebine bağlıdır. Cinsel sorunlarda hangi hallerin hukuki boyutta kusur olarak kabul edilebildiğini yukarıda detaylıca açıkladık. Peki, cinsel sorunlar nedeniyle boşanmak isteyen bir çiftin nafaka almaya hakkı var mıdır?
Nafaka, ülkemizde dört farklı çeşitte uygulama alanı bulur. Bunlar; yardım nafakası, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve tedbir nafakasıdır. Her birinin amaçları ve koşulları birbirinden farklıdır. Mevzuatımızda cinsel problemler için ayrıca belirlenmiş bir nafaka türü yoktur. Nafaka hakkı, boşanma sebebinden çok tarafların boşandıktan sonraki ekonomik dengeleriyle alakalıdır. Boşanmanın sebebi, nafaka hakkını doğrudan ortaya çıkarmaz ancak koşulların sağlanıp nafaka kazanılmasında etkili olabilir.
Tüm bunların ışığında söylenebilir ki, cinsel sorunlar nedeniyle açılan boşanma davalarında, kusura bağlı olarak tazminat ve koşulları sağlaması şartıyla da nafaka talep edilebilir.
Cinsel sorunların boşanma sebebi olabileceğinden bahsettik. Bu boşanma davalarında tarafların beyanları birbiri ile çelişebilmektedir. Mahkeme, bu gibi durumlarda tarafların fiziksel veya ruhsal bir incelemeden geçerek tıbbi rapor sunmalarının isteyebilmektedir. Bu raporlar psikolog, psikiyatrist veya cinsel sağlık doktorları gibi uzman kişilerce hazırlanır.
Raporun istenmesindeki en büyük sebep, cinsel sorunların uzmanlar tarafından belirlenmesi ve varsa çözüm yollarının öğrenilmesidir. Aynı zamanda tarafların sorunu çözmek için çaba gösterip göstermediği de raporda belirtilir. Boşanmadan da çözülebilecek bir problem var ise hakim, tarafları uzlaştıracak şekilde tedaviye yönlendirmeyi de seçebilir. Tüm bunlar hakimin, eşlerin kusurunu belirlemede daha doğru ve adil olabilmesini sağlar.
Cinsel uyumsuzluk, evliliğin ilk aşamalarında kendini gösterebileceği gibi zamanla da meydana gelebilir. Sağlık problemleri, travmalar, psikolojik dengeler, fiziksel sorunlar veya stres gibi sonradan oluşabilecek birçok durum çiftlerin cinsel hayatını olumsuz etkileyebilmektedir. Dolayısıyla uzun süreli veya çocuklu evliliklerde de cinsel problemlerin yaşandığı ve bu sebeplerle boşanmak istedikleri rastlanılan bir durumdur.
Böyle durumlarda çocuğun velayetinin akıbeti merak edilebilir. Bilinmelidir ki, ülkemizde boşanma davalarında velayet kararı verilirken çocuğun üstün yararı gözetilir. Bu demektir ki kusurlu olan taraf dahi çocuğun menfaatlerinin karşılanması bakımından daha üstün durumdaysa velayeti alabilmektedir. Elbette ki kusurun velayet üzerinde etkileri vardır ancak tek başına belirleyici faktör değildir. Burada hakimin önemseyeceği en büyük faktör, çocuğun hangi ebeveyn ile daha iyi bir yaşam sürdüreceği faktörüdür.
Boşanma davalarında mal paylaşımı yapılırken çeşitli hususlara dikkat edilir. Bunlardan en önemlisi evlilik tarihidir. 01.01.2002 tarihinden sonraki evliliklerde tarafların, aksine bir anlaşma yapmamışlarsa edinilmiş mallara katılma rejimine tabi oldukları kabul edilir. Bu yasal mal rejimi, istisnalar saklı olmakla birlikte evlilik içerisinde edinilmiş tüm malları boşanırken yarı yarıya paylaşmayı öngörür.
Cinsel sorunlar nedeniyle boşanma davasında mal paylaşımı yapılırken de bu husus dikkate alınacaktır. Burada kusur, tıpkı velayette olduğu gibi doğrudan doğruya mal paylaşımını belirlemez. Mal paylaşımında etkileyici olan kusur daha çok mallar üzerindeki davranışlarda aranır. Örneğin; mal kaçırma, malları kötüye kullanma gibi davranışlar kusurlu kabul edilir ve mal paylaşımını etkileyebilir.

Cinsel ilişkiden kaçınmanın ispatı oldukça zor olsa da mesajlaşmalar veya konuşmalar ile ispatlanabilir.
Eşlerden birinde cinsel ilişki kurulmasını engelleyecek bir sağlık sorunu bulunması boşanma sebebi olarak kabul edilebilir.
Cinsellikten kaçınma, devamlı bir hale gelmiş ise boşanmaya sebebiyet verebilir.
Kadında vajinismus bulunması doğrudan kusur sayılmasa da kişi bu problemin tedavisinden kaçınıyorsa kusurlu kabul edilebilir.
Kısır olmak tek başına boşanma sebebi olmasa da bu durum evliliği temelinden sarsıyorsa boşanma sebebi olabilecektir.
Eşlerden birinin çocuk istememesi evlilik birliğini temelden sarsacak derecede zarar veriyorsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
İktidarsızlık gibi cinsel ilişkinin kurulmasını engelleyen faktörler boşanmaya sebebiyet verebilir.
Cinsel isteksiz olan eşin, bu durumun çözülmesi için çaba harcayıp harcamadığı gibi değerlendirmeler kusurlu sayılmasını sağlayabilir.
Her evliliğin dinamikleri farklı olmakla birlikte cinsel uyumsuzluk evlilik birliğini sarsabilecek bir problemdir.
Hakimin doğru değerlendirmesi açısından cinsel problemleri mahkemeye doğru ve açık şekilde anlatmak önemlidir.
Eşler arasındaki konuşmalar, mesajlaşmalar, tıbbi raporlar delil olarak sunulabilir.
Mahkeme, kusuru tespit etmek ve adil bir karar vermek açısından tıbbi rapor talep edebilir.
Eşlerin boşanma aşamasında kusurlu sayılmaması için cinsel problemi çözmeye istekli ve çaba gösterir olması önemlidir.
Cinsel sorunların çözülmesi için sorun yaşayan eşe şans ve makul bir süre vermiş olmak önemlidir. Yargıtay kararlarında sorunun çözülmesi için makul sürenin geçmediği davaların reddedildiği görülmektedir.