Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz

Boşandıktan sonra yapılması gereken işlemler, boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte başlayan bir süreçtir. Boşanma, evlilik birliğini hukuken sona erdirir ve taraflar için oldukça önemli hukuki ve mali sonuçlar doğurur. Taraflar anlaşmalı boşanma veya çekişmeli boşanma fark etmeksizin kendilerine tebliğ edilen kararın kesinleşmesiyle birlikte boşanma sürecini tamamlamış olmaktadırlar. Boşanma süreci sonunda bir hukuki ilişki sona ermekte ve bu durum pek tabii birçok değişikliğe yol açmaktadır. Bu değişiklikler kimi zaman ilgili kurumlar tarafından kimi zaman kişilerin talepleri neticesinde işleme alınmaktadır. Bu yazımızda boşandıktan sonra nüfus kayıtlarının güncellenmesi, soyadı değişikliği, çocukların velayet durumlarının takibi gibi boşandıktan sonra yapılması gereken işlemler ile ilgili detaylı bilgiler paylaşılacaktır.
Toplum nezdinde son duruşmanın görülmesi ve kararın açıklanmasıyla birlikte boşanmanın gerçekleştiği ile ilgili bir yanılgı söz konusudur. Ancak boşanma hâkimin kararını açıklamasıyla gerçekleşmemektedir. Boşanma sürecinin tamamlanabilmesi için öncelikle gerekçeli kararın yazılması ve taraflara tebliğ edilmesi gerekmektedir. Gerekçeli karar, son duruşmada açıklanan kısa karardan sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 294 gereğince en geç bir ay içerisinde yazılmalı ve taraflara tebliğ edilmelidir. Gerekçeli kararın yazılmasıyla tebliğ işleminin yapılabilmesi için tarafların mahkemeye tebliğ talebinde bulunması gerekecektir. Ancak süreç gerekçeli kararın yazılması ve tebliğ edilmesiyle de tamamlanmamaktadır. Boşanmanın gerçekleşmesi için taraflara tebliğ edilen gerekçeli kararın kesinleşmesi gerekmektedir.
Boşanma kararının kesinleşmesi şu durumlarda gerçekleşir;
Bu durumlardan birinin gerçekleşmesi sonucu karar kesinleşir ve boşanma gerçekleşmiş olur. Boşanmanın gerçekleşmesiyle birlikte ilgililer boşandıktan sonra yapılması gereken işlemlere başlarlar.

Nüfus kayıt belgesi aile kütüğündeki nüfus kaydının çıkartılarak aslına uygun olduğu tespit edilen ve aksi ispatlanıncaya kadar geçerli olan resmî belgedir. Nüfus kayıtlarının güncellenmesi boşanma kararının kesinleşmesinden sonra boşanma kararını veren mahkeme kalem müdürü tarafından nüfus müdürlüğüne herhangi bir talep gerekmeksizin bir hafta içerisinde resen gönderilir. Ancak taraflar işlemin bir an önce gerçekleştirilmesi için Nüfus Müdürlüğüne başvuruda bulunabilirler. Nüfus kaydının güncellenmesi tarafların kişisel bilgilerinin güncel tutulması ve hak kayıplarının yaşanmaması adına oldukça önemlidir
Soyadı kişinin öz adından sonra gelen kişinin mensup olduğu aile bağını gösteren kısımdır. Boşanan kadının soyadını değiştirmesi için herhangi bir işlem yapmasına gerek yoktur. Boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte mahkeme kalem müdürü tarafından Nüfus Müdürlüğüne yazılan müzekkere sonucu nüfus işlemleri re ‘sen gerçekleşir. Nüfus işlemleri müzekkerenin tebliğinden itibaren bir hafta içerisinde gerçekleştirilir. İlgililer Nüfus Müdürlüğünce yapılan işlemlerin takibini E devlet üzerinden yapabilirler.
Kimlik belgesi, vatandaşlara devletçe verilen ve kişisel durumlarını içeren resmi bir belgedir. Boşanma kararın kesinleşmesiyle birlikte karar mahkemece Nüfus Müdürlüğüne resen gönderilir ancak tarafların kimlik belgelerini değiştirebilmeleri için Nüfus Müdürlüğüne şahsen başvurmaları gerekir. Tarafların kimlik yenileme işlemlerini bir an önce gerçekleştirmeleri kişisel bilgilerinin doğruluğu açısından oldukça önem arz etmektedir.
Boşanmada velayet hakkı çocuğun bakım, koruma, yetiştirilme gibi ihtiyaçlarının karşılanması, kişilik ve malvarlığı haklarının korunması ve çocuğun temsil edilmesi amacıyla velayet hakkı sahibine verilen hak, yetki ve ödevler olarak tanımlanabilir. Boşanma sürecindeki önemli hususlardan biri de müşterek çocukların velayeti meselesidir. Müşterek çocukların velayeti için dava ayrı olarak açılabileceği gibi boşanma davası ile birlikte de görülebilir. Boşanma davası sırasında çocukların geçici velayeti ana veya babadan birine ara kararda açıklanarak verilir. Boşanma davasının sonuçlanmasıyla birlikte kalıcı velayet de açıklanır.
Ancak çocuğun velayeti kendisinde olmayan taraf diğer eşe karşı velayet davası açabilir. Bu nedenden ötürü çocuğu velayeti kime verilmiş olursa olsun bunun mutlak olmadığını söylemek gerekir. Şayet çocuğun kişisel durumu göz önüne alındığında velayetin değiştirilmesi çocuğun menfaati sonucunu doğuracaksa çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek velayetin sahibi değiştirilebilecektir. Bu durumda çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince tarafların, velayet hakkının mutlak olmadığının bilincinde olması ve velayet durumunun takibini boşanma gerçekleştikten sonra da sürdürmeleri gerekmektedir.
Örneğin velayet hakkı sahibi tarafın çocuğun bakım ve ihtiyaçlarını uygun şekilde yerine getirmemesi, çocuğun menfaatiyle bağdaşmayan tutumlar sergilemesi, çocuğun hayatını tehlikeye atan davranışlarda bulunması gibi durumlarda velayetin değiştirilmesinin talep edilmesi mümkündür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/2-1926 esas, 2015/1139 karar numaralı ilamında da çocuğun kendisi ile görüşmesinin velayet hakkı kendisinde bulunan anne tarafından engellendiği iddiasıyla mahkemeye başvuran baba velayetin kendisine verilmemesine itiraz etmiş olup annenin müşterek çocuğun baba ile görüşmesini engelleyerek velayet hakkını kötüye kullanması dolayısıyla bu itiraz Yargıtay Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir.
Nafaka, aile hukukunun önemli ve temel kavramlarından biridir. Kavram olarak bir kişinin eşine, çocuklarına veya kanunda belirtilen bazı yakınlarına karşı bakım, destek ve yaşam koşullarını idame ettirebilmesi için maddi olarak bulunduğu katkı olarak tanımlanabilir. Nafaka konusu boşanma süreci ve boşanmanın gerçekleşmesinden sonra taraflar için oldukça önem kazanmaktadır. Boşanma davasının açılmasıyla birlikte hâkim tarafların maddi durumlarını göz önünde tutarak bu süreçte yoksulluğa düşecek olan tarafa dava sürecince ödenmek üzere tedbir nafakası hükmeder.
Daha sonra boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte evlilik birliğinin sona ermesiyle yoksulluğa düşecek olan taraf veya evlilik birliğinin sona ermesinde daha az kusurlu olan taraf için yoksulluk nafakasına hükmolunabilir. Boşanmanın gerçekleşmesiyle beraber müşterek çocukların ihtiyaçlarının karşılanması için ise velayeti kendisine verilmeyen tarafından ödenmesi gereken iştirak nafakasına hükmolunur.
Mahkemenin verdiği boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte nafaka ödemesine karar verilen tarafın nafaka yükümlülüğü başlamış olmaktadır. Nafaka ödemesine karar verilen tarafın nafaka borcunu ödememesi durumunda nafaka alacaklısı icra takibi yoluna başvurabilir. İcra takibinden sonuç alınamaması durumunda alacaklının şikâyet hakkını kullanmasıyla nafaka yükümlüsüne 3 aya kadar tazyik hapsi cezası verilebilir. Ancak bu hapis cezası nafaka yükümlüsünün nafaka alacaklısına nafaka borcunu ödemesiyle son bulur.
Boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte taraflar arasında gerçekleşen önemli konulardan biri de mal paylaşımı işlemleridir. Mal paylaşımı ve tasfiye işlemleri temel olarak tarafların evliliklerini sona erdirmeleri nedeniyle sahip oldukları taşınır ve taşınmaz malların taraflar arasında paylaştırılıp dağıtılmasına dayanır. Taraflar arasındaki mal paylaşımı işlemlerinin gerçekleşebilmesi için mal rejiminin tasfiyesi davası ne zaman açılmış olursa olsun boşanma kararının kesinleşmesi gerekmektedir. Boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte mevcut Türk Medeni Kanun hükümlerine göre yasal olarak kabul edilen mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir.
Bu rejime göre eşler arasında evlilik birliği sırasında edinilmiş mallar (istisnalar harici olmak üzere) eşit olarak paylaşılmaktadır. Ancak mal paylaşımı konusunda 01.01.2002 tarihinden önceki dönemde yasal mal rejimi olarak mal ayrılığı rejimi kabul edilmekteydi. Yani evlilik sürecinde edinilmiş olsa bile satın alınan mallar hangi tarafın üzerine kayıtlıysa boşanma sonrasında mallar o tarafa ait olmaktaydı. Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte tarafların malların paylaştırılması dahil oldukları mal rejimine göre gerçekleştirilecektir.
Boşanmanın kesinleşmesinden sonra yapılacak olan tasfiye, temel olarak evliliğin başladığı günden boşanma davasının açıldığı gün arasında edinilen mallar üzerinden yapılacaktır. Evlilik öncesi edinilen ve boşanma davasının açılması sonrası edinilen mallar kural olarak tasfiye işlemine tabi tutulmaz. Mahkemenin vermiş olduğu mal paylaşım kararının kesinleşmesiyle birlikte taraflar karara uygun olarak gerekli tapu işlemleri, banka işlemleri gibi işlemleri gerçekleştirirler.
Müşterek konut tarafların evlilik birliklerini sürdürdükleri hayatlarını idame ettirdikleri yer olarak tanımlanabilir. Boşanma sonrası taraflar arasında anlaşılması gereken diğer bir durum bu müşterek konutun durumudur. Boşanmanın kesinleşmesi sonrası müşterek konutun durumu mal paylaşım davası ile belirlenir. Ancak tarafların hayatlarını idame ettirebilmeleri adına boşanma davası sırasında müşterek konutun tahsisine ilişkin bir ara karar verilir ve boşanma kararı kesinleşene kadar bu ara karar uygulanır. Ayrıca boşanma sürecince aile konutuna şerh konularak devir ve satış işlemlerine engel olunur. Boşanma kararının verilmesiyle konulan şerh kalkarak mal paylaşım davasının sonucunda alınan karar doğrultusunda bir yol izlenir. Müşterek konutun durumunun netleştirilmesi hususunda müşterek çocukların olması durumunda çocukların üstün yararı gözetilerek bir karar verilir.

Boşanma süreci kişileri maddi ve manevi birçok konuda oldukça etkilemektedir. Taraflar için maddi olarak önem arz eden husus mahkeme masraflarının kim tarafından karşılanacağıdır. Boşanma davası sonucu mahkeme masraflarının kim tarafından ödeneceği konusunda açılan dava türü oldukça önem taşımaktadır. Çekişmeli boşanma davası açılması sonucu mahkeme masrafları öncelikle davayı açan taraftan alınmaktadır. Ancak karşı tarafın açılan davaya karşı bir karşı dava açması durumunda karşı davayı açan taraf da açtığı davanın masraflarını ödeyecektir. Yargılamanın sonucunda ise talep edilmesi halinde yargılama masraf ve giderleri kusurlu tarafa yüklenebilecektir. Anlaşmalı boşanma davalarında ise durum biraz daha farklıdır. Anlaşmalı boşanma davalarında mahkeme masrafları taraflardan biri tarafından ödenebileceği gibi anlaşmaları durumunda iki tarafın birlikte ödemesi de mümkün olabilmektedir.
Boşanma sürecinden doğal olarak oldukça etkilenen çocukların hayatlarına devam edebilmeleri adına değişen koşullardan yaşadıkları ve bulundukları sosyal çevrenin doğru şekilde bilgilendirilmesi şarttır. Çocuk için bu alanlardan tabi ki en öncelikli olan dahil olduğu eğitim kurumlarıdır. Çocuğun fiziki ve psikolojik güvenliğinin sağlanabilmesi için eğitim kurumundaki yetkili kişilerin yaşanılan süreçten ve pek tabii velayet gibi temel konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Çocuğun velayetinin değişmesi gibi durumlarda da eğitim kurumlarının en kısa sürede bilgilendirilmesi gerekmektedir.
İkamet adresi temel olarak kişinin yaşadığı konutun bulunduğu yer olarak tanımlanabilir. Boşanmanın gerçekleşmesinden sonra taraflardan birinin veya her ikisinin de ikamet adresi değişebilmektedir. Taraflardan herhangi birinin ikamet adresinin değişmesi sonucu adresi değişen kişi, adreslerini İl Nüfus Müdürlüklerine bildirerek veya e devlet sistemini kullanarak ikamet adreslerini değiştirebilirler. Yurtdışında yaşayan vatandaşlar ise adres değişikliklerini bulundukları yerin konsolosluğuna başvurarak yapabilirler. Tarafların yeni ikamet adreslerinin en kısa sürede bildirilmesi kişisel bilgilerin güncel tutulması adına oldukça önem arz etmektedir.
Taraflar, boşanmanın gerçekleşmesiyle birlikte sahip oldukları ortak tapu ve taşınmazların devri ve paylaşımı işlemlerini yerine getirmek durumundadır. Bu süreç, evlilik birliği içerisinde edinilen mallarla sınırlı olup, mal rejimi kurallarına göre belirlenir. Türkiye’de 2002 yılından sonra yapılan evliliklerde edinilmiş mallara katılma rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmektedir. Ancak eşler, evlilik sözleşmesi yaparak farklı bir mal rejimi benimsemiş olabilirler.
Mal paylaşımı yapılırken öncelikle eşler kendi kişisel mallarını alırlar. Kişisel mallar, evlilik öncesinde edinilmiş mallar, miras veya bağış yoluyla kazanılan varlıklar gibi unsurları içermektedir. Ardından, evlilik birliği içerisinde edinilmiş malların paylaşımı gerçekleştirilir. Edinilmiş mallar, tarafların evlilik süresince ortak çaba veya gelirleriyle elde ettikleri mal varlıklarını kapsar ve genellikle eşit şekilde paylaştırılır.
Ortak tapu ve taşınmazların değer tespiti, mahkeme tarafından karar tarihine en yakın piyasa değeri dikkate alınarak belirlenir. Bu aşamada mahkeme, bilirkişiden rapor talep edebilir ve taşınmazın gerçek değerinin tespit edilmesini sağlayabilir.
Tapu ve taşınmazların devri noter aracılığıyla tarafların anlaşmasıyla gerçekleştirilebileceği gibi, mahkeme kararı ile de hükme bağlanabilir. Eğer taraflar taşınmazların paylaşımı konusunda uzlaşamazsa, mahkeme devreye girerek taşınmazların satışına ve elde edilen bedelin adil şekilde paylaştırılmasına karar verebilir. Ayrıca, mahkeme belirli bir taşınmazın belirli bir tarafa verilmesine ve diğer tarafın buna karşılık ödeme yapmasına (dengeleyici ödeme) hükmedebilir.
Bu süreçte tarafların hak kaybına uğramaması için hukuki destek almaları ve uzman görüşlerine başvurmaları önem taşımaktadır. Özellikle mal rejimi türü, kişisel ve edinilmiş mal ayrımı, taşınmaz değer tespiti gibi konular detaylı şekilde incelenerek işlemler yürütülmelidir.
Boşanma sonrası gerçekleşen işlemlerden biri de evlilik birliği içinde edinilen araç ve diğer taşınır malların paylaşımıdır. Bu süreç, eşlerin evlilik süresince birlikte edindikleri taşınır malları kapsamakta olup, tarafların kişisel malları bu paylaşımın dışında tutulur. Kişisel mallar, evlilik öncesinde edinilmiş, miras veya bağış yoluyla kazanılmış taşınırlar olup, kanunen diğer eşin hak talep edemeyeceği varlıklar arasındadır.
Evlilik süresince edinilen taşınır mallar arasında otomobiller, motosikletler, mobilyalar, beyaz eşyalar, elektronik eşyalar (televizyon, bilgisayar, telefon vb.), mücevherler ve benzeri varlıklar yer alabilir. Bu malların paylaşımı, Türk Medeni Kanunu’nda belirlenen mal rejimi kurallarına göre gerçekleştirilir. 2002 yılından sonra yapılan evliliklerde yasal mal rejimi “edinilmiş mallara katılma rejimi” olduğundan, boşanma durumunda edinilmiş taşınır mallar kural olarak eşler arasında eşit şekilde paylaştırılır. Ancak taraflar arasında özel bir mal rejimi anlaşması yapılmışsa, paylaşım buna göre belirlenir.
Paylaşım sürecinde, taşınır malların değer tespiti önemli bir aşamadır. Araç gibi taşınırların piyasa değeri belirlenirken, bilirkişi veya ekspertiz raporlarından yararlanılabilir. Diğer taşınır malların ise güncel piyasa değeri dikkate alınarak hesaplama yapılır. Eşlerin anlaşması halinde, taraflardan biri belirli bir taşınırı üzerine alabilir ve karşı tarafa denkleştirme bedeli ödeyebilir. Anlaşma sağlanamaması durumunda ise mahkeme devreye girerek malların satılmasına ve elde edilen bedelin adil bir şekilde paylaştırılmasına karar verebilir.
Özellikle araçların paylaşımı, tapulu taşınmazlardan farklı olarak noter satış işlemiyle gerçekleştirilebildiğinden, tarafların anlaşarak devri sağlaması mümkündür. Ancak anlaşmazlık durumunda, mahkeme kararına bağlı olarak araç satış işlemleri ve bedel paylaşımı yapılabilir.
Boşanma sürecinde tarafların hak kaybı yaşamaması için hukuki danışmanlık almaları, taşınır malların edinim tarihlerini ve mülkiyet durumlarını belgelendirmeleri önemlidir. Paylaşım sürecinin adil ve sorunsuz yürütülebilmesi için eşlerin uzlaşma sağlaması, aksi durumda hukuki yollarla haklarını araması gerekmektedir.
Boşanma taraflar için yalnız hukuki değil aslında oldukça duygusal da bir süreçtir. Boşanma sürecinin taraflar üzerindeki etkisi genellikle yıpratıcı olmaktadır. Tarafların bu süreçte ve sonrasında psikolojik desteğe ihtiyaç duyması oldukça normaldir. Bu nedenle taraflar dilerse boşanma sürecinde ve boşanmanın gerçekleşmesinden sonra psikolojik destek alabilirler. Boşanma sonrası psikolojik destek, boşanan bireylerin değişen hayat koşullarına alışmasını sağlamak ve bu süreci en kolay şekilde atlatmalarına yardımcı olabilmek adına verilmektedir. Psikoloji destek almak yalnızca taraflar için değil bu süreçten en az onlar kadar etkilenen müşterek çocuklar için de oldukça önemlidir. Psikoloji destek almak hem taraflar için hem çocuklar için bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilmek adına oldukça faydalı olacaktır.
İddet süresi, Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesinde düzenlenmiş olup, boşanma veya eşin ölümü sonrasında kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken süreyi ifade eder. Kanuna göre bu süre 300 gün olarak belirlenmiştir. İddet süresinin temel amacı, kadının hamile olması ihtimaline karşı, doğacak çocuğun soy bağının doğru şekilde belirlenmesini sağlamaktır. Zira, bu süre içinde doğan çocuğun babası, Türk Medeni Kanunu’nun 285. maddesi gereğince boşanılan eş kabul edilmektedir. Ancak, tarafların aksini ispat etmesi halinde bu durum değiştirilebilir.
Kadın, iddet süresini beklemek istemediğinde, Aile Mahkemesi’ne başvurarak sürenin kaldırılmasını talep edebilir. Bu talebin kabul edilmesi için kadının hamile olmadığına dair resmi bir sağlık raporu sunması gerekmektedir. Sürecin işleyişi şu şekildedir:
Türk Medeni Kanunu’nda yalnızca kadın için boşandıktan sonra belirlenen bir bekleme süresi öngörülmüştür. Erkekler için böyle bir süre söz konusu değildir. Boşanan erkek, herhangi bir bekleme süresi olmaksızın dilediği zaman yeni bir evlilik yapabilir. Bu durum, iddet süresinin biyolojik bir nedene dayanıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Kadının hamile olması durumunda çocuğun soy bağının tespiti amacıyla belirlenen bu süre, erkeğin yeniden evlenmesi açısından herhangi bir biyolojik engel teşkil etmediğinden dolayı erkekler için uygulanmamaktadır.
İddet süresi, özellikle yeniden evlenmek isteyen kadınlar açısından önemli bir hukuki düzenlemedir. Günümüzde, tıbbi gelişmeler sayesinde hamilelik durumu çok kısa sürede tespit edilebildiği için, kadınların bu sürenin kaldırılması için dava açması ve bekleme süresine tabi olmaması yaygın bir uygulama haline gelmiştir.
Kadınların bu süreçte zaman kaybı yaşamaması ve haklarını en iyi şekilde koruyabilmesi için hukuki danışmanlık almaları önerilmektedir. Özellikle sağlık raporunun alınması ve dava sürecinin eksiksiz yürütülmesi açısından dikkatli olunması gerekmektedir.

Boşanma mahkemesinin bitmesiyle birlikte tarafların boşanmasının kesinleşmesini beklemesi gerekmektedir. Boşanmanın kesinleşebilmesi için mahkeme tarafından yazılan gerekçeli kararının taraflara tebliğ edilmesi ve kararın kesinleşme şartlarından; 1) Gerekçeli karara itirazdan feragat edilmesi, 2) İtiraz hakkının süresi içerisinde kullanılmaması, 3) İtiraz hakkı yollarının tüketilmesinden herhangi biri gerçekleşmelidir.
Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte mahkeme kalem müdürü tarafından mahkeme kararı Nüfus Müdürlüğüne resen bildirilir. Ancak kimlik belgesinin değişebilmesi için kişinin şahsen başvuru yapması gerekmektedir. Kişi boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte Nüfus Müdürlüğüne başvurarak kimlik belgesini değiştirebilir.
Boşanmanın gerçekleşmesiyle birlikte mahkeme kalem müdürünün nüfus müdürlüğüne yazdığı müzekkerenin tebliği birlikte boşanan kişinin soyadı bir hafta içerisinde otomatik olarak değişir. Soyadının değişmesi ile ilgili işlemleri ilgililer e devlet üzerinden takip edebilirler.
Boşandıktan sonra aile cüzdanının ne yapılacağı ile ilgili yasal bir zorunluluk söz konusu değildir. Taraflar dilerse aile cüzdanını nikah memuruna veya mahkemeye teslim edebileceği gibi bir aile üyesine de teslim edebilirler.
Boşanmanın gerçekleşmesi durumunda erkeğin yeniden evlenebilmesi için herhangi bir süre beklemesine gerek olmamasına rağmen kadının yeniden evlenebilmesi için iddet süresi adı verilen 300 günlük bir süre beklemesi gerekmektedir. Ancak bu durum kadının aynı kişiyle evlenmesi durumunda söz konusu değildir. Çünkü iddet süresinde korunan hukuki yarar olan soy bağının doğru şekilde kurulması durumu bu durumda sorun teşkil etmeyecektir.
Boşanma sonrasında eski nüfus kağıtlarında medeni hal durumuna boşanmış dul gibi ibareler eklenmekteydi. Ancak mevcut durumda medeni halleri bekar olarak yazılmaktadır. 2016 yılında kimlik belgelerine getirilen değişiklikler ile kimlik belgelerinden medeni hal durumuna ilişkin bilgiler kaldırılmış bulunmaktadır.
Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte Nüfus Müdürlüğüne gönderilen mahkeme kararı üzerine güncel nüfus bilgileri yaklaşık bir hafta içerisinde e devletten görülebilecektir. İlgililer e devlet üzerinden bu süreci rahatlıkla takip edebilecektir.
Boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte taraflar;
Boşanma kararının kesinleşmesi gerekçeli kararın taraflara tebliğ edildikten sonra taraflar itiraz hakkından feragat ederlerse feragat etmeleriyle kesinleşir. Şayet itiraz haklarını süresi içerisinde kullanmazlarsa, ki bu süre tebliğ edilmesiyle birlikte 14 gündür, itiraz sürelerinin dolmasıyla karar kesinleşir. En nihayetinde itiraz yollarının tüketilmesiyle mahkeme kararı kesinleşir.
Boşanmanın kesinleşmesinden sonra tarafların mahkemeden özel olarak alması gereken herhangi belge söz konusu değildir. Ancak nüfus işlemlerini hızlandırmak isteyen kişiler mahkeme kaleminden boşanma kararının kesinleştiğine dair bir belge alarak bu işlemlerini yapmaya başlayabilirler.
Boşanma ilamı davanın görüldüğü mahkeme kalemlerinden alınabileceği gibi Nüfus Müdürlüklerinden de alınması mümkündür.
Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte mahkeme kalem müdürünün Nüfus Müdürlüğüne müzekkere yazması sonucu nüfus kayıtları resen güncellenir.
Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte taraflar Nüfus Müdürlüğüne başvurarak kimlik belgelerini değiştirebilirler. Boşanmanın ardından tarafların kimlik belgelerini yenilemesi kişisel bilgilerin güncel tutulması açısından oldukça önemlidir.
Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte taraflar Nüfus Müdürlüğüne başvurarak kimlik değişikliği işlemlerini gerçekleştirebilirler. Kimlik değişimi için gerekli olan belgeler;
*boşanma kararının kesinleştiğini gösteren mahkeme kararı,
*kimlik fotokopisi,
*gerektiğinde kullanacağınız soyadını içeren bir dilekçedir.
Boşanmanın kesinleşmesinden sonra tarafların kimlik değişikliği yapması için kesin bir süre söz konusu değildir. Ancak kişisel bilgilerin güncel olmasının önemine binaen kimlik işlemlerinin taraflar tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir.
Boşanmanın kesinleşmesiyle beraber mahkeme kalem müdürü tarafından mahkeme kararı Nüfus Müdürlüğüne gönderilir ve bunun sonucu boşanma sonrası eski soyadı otomatik olarak değişir. Söz konusu işlemlerin gerçekleşmesi mahkeme kararının tebliğiyle birlikte yaklaşık bir hafta sürmekte olup ilgililer tarafından e devlet üzerinden takip edilebilmektedir.
Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte mahkeme kalem müdürü tarafından Nüfus Müdürlüğüne yazılan müzekkere sonucu kadın resen eski soyadını kullanmaya devam eder. Ancak boşanma davası sırasında talep ederek ve yahut ayrıca aile mahkemesinde açabileceği bir dava ile talepte bulunmasıyla boşanan kadının haklı yararının bulunması durumunda eski eşinin soyadını kullanmaya devam edebilecektir.
Boşanan kadın eski eşinin soyadını kullanmak için aile mahkemesinde dava açabileceği gibi boşanma davası sürecinde de bunu talep edebilir. Yani kadının eski eşinin soyadını kullanması için bir dava açması zorunlu değildir. Şayet boşanma sırasında bunu talep etmezse boşanma davası sonrasında da yetkili aile mahkemesine eski eşin soyadını kullanmaya izin davası dilekçesi vererek eski eşin soyadını kullanma talebinde bulunabilir.
Boşanma sonrası çocuğun soyadının ne olacağı konusunda kanunda bir boşluk söz konusudur. Ancak boşanma sonrası çocuğun babanın soyadını kullanması yaygındır. Boşanma sonrası çocuğun annesinin soyadını kullanmasında ise bir hukuka aykırılık söz konusu değildir. Bu nedenle velayetin anneye verilmesi durumunda çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek annenin soyadını kullanması aile mahkemesinden dilekçe ile talep edilerek sağlanabilecektir.
Çocuğun soyadının annenin soyadı olarak değiştirilmesi için velayeti kendisinde bulunan annenin yetkili aile mahkemesinden çocuğun soyadı değişikliği dilekçesi ile soyadı değişikliğini talep etmesi gerekir. Dilekçede soyadı değişikliğinin çocuğun üstün yararı ilkesi gereği gerekli olduğuna dair deliller sunmalıdır. Sunulan dilekçe mahkeme tarafından incelenir babanın da görüşü alınarak çocuğun üstün yararı gözetilerek karara varılır.
Boşanma sonrasında çocuğun velayeti üzerinde olan tarafın yurt dışına çıkarken karşı tarafın muvafakatini alması yasal olarak şart değildir. Ancak kimi ülkeler çocuğun güvenliği açısından birtakım önlemler almak adına karşı tarafın muvafakatini aramaktadır. Bu durumda çocuğun velayeti kendisinde bulunmayan eş noter aracılığıyla muvafakat vererek çocuğun yurt dışına çıkışını sağlayabilecektir.
Boşanma sonrası çocuğun velayetinin değişmesi pek tabii mümkündür. Velayet hakkı mutlak bir hak değildir. Çocuğun üstün yararının gerekli kıldığı durumlarda velayete sahip olmayan taraf velayet davası açarak velayet hakkını kazanmayı talep edebilecektir.
Nafaka, nafaka alacaklısına elden veya banka yoluyla boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte ödenemeye başlar.
Nafaka alacaklısı nafaka alacağını nafaka borçlusundan rızai olarak elden veya banka aracılığı ile alabileceği gibi nafaka borçlusunun nafaka alacağını vermemesi durumunca cebri icra organlarını kullanmak suretiyle nafaka alacağını tahsil etmesi de mümkündür.
Nafaka borçlusunun nafaka alacaklısına nafaka ödemesini yapmaması durumunda nafaka alacaklısı herhangi bir icra dairesine başvurarak icra takibi başlatabilecektir.
Nafaka borçlusu tarafından nafaka alacaklısına nafakanın ödenmemesi durumunda alacaklı icra takibi başlatarak nafaka alacağını tahsil etmeye çalışır. İcra yollarını kullanmasına rağmen nafakasını tahsil edemeyen alacaklının şikâyet hakkını kullanması sonucu nafaka borçlusuna 3 aya kadar tazyik hapsi cezası verilebilir.
Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte tarafların evliliği sonlanmış olmaktadır. Boşanmanın gerçekleşmesiyle birlikte erkeğin evlenmesi için herhangi bir süre kısıtlamaması olmamakla birlikte kadının tekrar evlilik yapabilmesi için Türk Medeni Kanunu’nda iddet süresi olarak düzenlenen 300 günlük süreyi doldurması gerekmektedir. Ancak bu süre, kadının talebi üzerine gerekli koşullar sağlandığında kaldırılabileceği gibi kadının boşandığı kişiyle tekrar evlenmesi durumunda korunan hukuki yararın zedelenmemesi sebebiyle beklenmesine gerek kalmayacaktır.
Kadınların boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte yeniden evlilik yapabilmek için beklemeleri gereken süreye iddet süresi denir. Bu süre kadının hamile olması durumunda çocuk ile baba arasındaki soy bağının doğru şekilde kurulabilmesi için beklenmektedir. Bu süre TMK’da düzenlemiş olup kadının iddet süresinin kaldırılması konulu dilekçe ile talep etmesi halinde sağlık raporu ile hamile olmadığının ispatlanması durumunda kaldırılabilmektedir.