Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz

Velayet, 18 yaşının altındaki çocukların ve kısıtlıların bakımı, eğitimi, temel ihtiyaçları, haklarını kullanmaları ve pek tabii hukuki işlemlerinden anne ve babanın sorumluluğu ve haklarıdır. Eşler, evlilik akdinin gerçekleşmesi ile bir takım hak ve yükümlülükler altına girmektedir. Bunlardan en önemlisi de müşterek bir çocuğun olduğu evliliklerde çocuğun bakım, gözetim ve koruma yükümlülüğüdür. Keza bu yükümlülük diğer hak ve yükümlülükler arasından şüphesiz en önemlisidir zira nihayetinde bir insanın yaşamı söz konusudur.
Evliliğin devam ettiği sürede devam eden müşterek çocuğun gözetim ve bakım yükümlülüğü boşanma süreci ve sonrasında da devam etmektedir. Ancak bu noktada sorun ve uyuşmazlıklar söz konusu olmaktadır. Zira devam eden evlilikte eşlerin çocuk üzerinde ortak velayeti söz konusu ise boşanma süreci ve sonrasında çocuğun ebeveynlerden birinin yanında kalmasına hükmedileceği için velayetin de birine verilmesi gerekecektir. Peki nedir bu uygulamada sık rastlanılan velayet meselesi?
Velayet çocuğun üstün menfaati göz önünde bulundurularak anne ve babaya tanınan hak, yetki, yükümlülükler bütünüdür. Evliliğin devam ettiği süre diliminde tarafların çocuk üzerinde ortak velayeti vardır yani tüm bu hak ve sorumluluklar hem anne hem baba için geçerli olmaktadır. Evliliğin ölüm ve gaiplikle son bulması halinde velayetin kimde kalacağı noktasında herhangi bir sorun yaşanmamaktadır. Ancak boşanma ile evliliğin son bulması halinde velayet neredeyse tüm boşanma davalarında ciddi uyuşmazlık sebeplerinden biridir.
Velayet kavramı içerisinde çok geniş hak, yetki ve sorumluluklar bulunduran bir kavramdır. Bu yazımız ile ‘Velayet nedir?’ sorusu altında velayet kavramını daha ayrıntılı şekilde inceleyeceğiz.
Velâyet; küçük çocukların ergin olana kadar geçireceği süre içerisinde bakımını, korunmasını ve yetiştirilmesini sağlamak için, ebeveynlerin çocukların şahıs varlığını ve malvarlığını korunmasıyla, bu varlıkların temsili noktasında sahip oldukları hak, yetki ve ödevlerdir.
Türk Medeni Kanunu ( TMK) 352 ve sonrası velayet sahibi olunması halinde malvarlığı üzerindeki hak ve yükümlülükleri düzenlenmiştir. Buna göre velayeti devam eden ebeveynler çocuğun malvarlığını yönetme hakkına sahip olup korumakla yükümlüdürler. Kanun koyucu, bu malvarlığı üzerindeki velayet hakkı kapsamında kurallar ve kısıtlamalar getirmiştir. Buna göre;
Varlık terimi ülkemizde akla direk maddi olan mal varlıklarını getirmektedir. Ancak insanı insan yapan değerlerin yer aldığı şahıs varlıkları çok daha önem arz etmektedir. Peki nedir şahıs varlıkları ve neler bunun kapsamına girmektedir?
Velayette şahıs varlığı değeri para ile ölçülemeyen, çocuğa biyolojik, bedeni, sıhhati, manevi olarak tanınan haktır. Şahıs varlığı üzerindeki velayetin kapsamını şu şekilde örneklendirebiliriz.
Genel olarak şahıs varlığı noktasında velayetin kapsamı budur. Ebeveynler velayetin devam ettiği sürede bu hak ve sorumlulukları yerine getirmek çocuğun menfaatini korumak zorundadırlar.
Hukukumuzda ergin kılınma yaşı 18’dir. Bu zamana kadar çocuk ailelerinin velayetleri altındadır. Gerçekleştirecekleri hukuki işlemler için ebeveynlerinin temsili gerekmektedir. Yani ebeveynler çocukların yasal temsilcisi durumundadırlar. ( TMK 342 f.1)
Velayet kısaca hâkimin çocuğun yüksek yararını gözeterek vereceği bir karar olmakla beraber maddi manevi çocuk üzerinde etkisi mevcuttur. Velayet altındaki çocuk ergin kılınana kadar birçok işlemleri tek başına yapamayacak, ebeveynlerinin temsiline ve korunmasına ihtiyaç duyacaktır.
Evlilik birliğinin devam ettiği süreçte anne ve baba ortak velayet altındadır. Ancak herhangi bir nedenle evliliğin sonlanması için boşanma davası açıldığı hallerde çocuğun velayetinin ne olacağı noktası sorun oluşturmaktadır. Dava sonunda velayet hakkında kesin hüküm kurulacaktır ancak dava sürecinde velayetin nerede kalacağı geçici velayet kurumunu ortaya çıkarmaktadır.
Geçici velayet uzun sürecek olan boşanma davalarında çocuğun yüksek yararını gözeterek dava sonuçlanana kadar kimin velayeti altında olacağını düzenleyen bir velayet kurumudur. Bu kurum ile çocuğun dava sürecinde hak kaybına, menfaat zedelenmesine uğramaması amaçlanmaktadır.
Evlilik birliğinin devam ettiği sürede velayet anne ve babada ortak olarak kullanılmaktadır. Yani velayetin gerektirdiği malvarlığı ve şahıs varlığını korumak ve bu varlıkların temsili anne ve babada ortak olarak bulunmaktadır.
Evlilik birliğinin sonlanması talebiyle açılacak olan boşanma davasında ise velayetin kimde kalacağı tam bir soru işaretiyken hukukumuzda olmamakla beraber uygulamada yavaş yavaş karşılaşılmaya başlanan yeni bir kurum ortaya çıkmıştır. Bu kurum boşanma sonrası için de konulabilecek olan ortak velayettir.
Velayet konusunda hükme bağlanırken çocuğun üstün yararı gözetilmektedir. Yani çocuğun en iyi şartlarda yetişmesi, korunması amaçlanmaktadır. Ebeveynler üzerinde yapılacak incelemeler ve çocuğun durumu göz önünde bulundurularak üstün yarar söz konusu olacaksa ortak velayete hükmedilebilecektir.
Boşanma sonrası için ortak velayet henüz mevzuatımızda yer almamaktadır. Ancak uygulamada imzalanana uluslararası sözleşmeler kaynak gösterilerek boşanma sonrası için de ortak velayete hükmedilmeye başlanmıştır. Zira AİHS EK7 numaralı protokol bu duruma yer vermektedir. Bu sebeple yakın zamanda boşanma sonrası için de ortak velayetin mevzuatımıza girmesi beklenmektedir.
Velayet çocuk üzerinde belli hak ve sorumlulukları ifade etmekteyken velayet talebi bu hak ve sorumlulukların kendisine verilmesini isteme talebidir. Velayet talebi boşanma davalarında en çok uyuşmazlığa rastlanan konu başlıklarından biridir. Çoğu zaman hem anne hem baba çocuk üzerinde velayet talebinde bulunmaktadır. Hâkim bu talepleri değerlendirirken bazı kriterleri göz önünde bulundurmaktadır:
Tarafların velayet noktasındaki talebi yukarıda sayılmış olan kriterler göz önünde bulundurularak hâkim tarafından karara bağlanacaktır.
Türk Medeni Kanunu velayet kurumunu çok kapsamlı şekilde ele almıştır. Öyle ki kanunun altıncı ayırımı velayet kurumu hakkında hükümler barındırmaktadır. Bu maddeler ile velayet kurumunun tanımı, amacı, kullanılması, kuralları ele alınmaktadır. Bu noktada bilinmesi yüksek önem arz eden velayet düzenlenmelerini ele alalım.
| MADDE | AÇIKLAMASI |
| TMK 335-338 | Bu madde aralığında velayetin sınırı çizilmiştir. Buna göre çocuk ergin kılınana kadar anne ve babasının velayeti altındadır. Anne ve baba evli ise velayeti ortak kullanacakken evlilik sona erdiği takdirde velayetin kendisine bırakıldığı kişi velayeti kullanacaktır. Ancak anne ve baba evli değilse velâyet anneye ait olacaktır. Üvey çocuklar noktasında ayrıma yer verilmemiştir. Yani üvey çocuklar da ergin olana kadar eşlerin velayeti altındadır. |
| TMK 339 | Bu madde ile velayetin kapsamı kanun koyucu tarafından belirlenmiştir. Buna göre ebeveynler çocuğun bakım ve eğitimi noktasında çocuğun yararına kararlar almakla yükümlüdürler. Çocuk da alınan bu kararlar noktasında anne ve babasının sözünü dinleyecektir. Tabi ebeveynler de çocuk hakkın alınacak kararlarda onun görüşüne yer verecektir. Çocuk ebeveynlerinden habersiz evi terk edemeyecektir. İsmini koyma yetkisi de ebeveynlere aittir. |
| TMK 340 | Eğitim bir çocuğun yetişmesi noktasında en önemli aşamadır. Eğitimli bir birey topluma en faydalı bireydir. Bu sebeple ebeveynler çocuğun eğitimlerine destek olmak ve bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimine katı sağlamakla mü |
| TMK 341 | Çocuğun hangi dine inancı olacağı noktasında karar verme yetkisi anne babaya aittir. Çocuk ergin olduktan sonra kendi inancını belirleme hakkına sahiptir. |
| TMK 342-345 | Çocuk hakkında yapılacak hukuki işlerde temsil hakkı anne babaya aittir. Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir. Ancak çocuk ayırt etme gücüne sahipse ve anne babasının izni varsa aile adına işlem yapabilecektir. Ayrıca çocuğun yapacağı hukuki işlem aile bireylerinden biriyse işlem geçerliliği çocuk için atanacak kayyıma bağlıdır. |
| TMK 346-347 | Çocuğun menfaatinin zedelenmesi ve engellenmesi halinde ve ebeveynlerin gerekli önlemleri alamaması durumunda hâkim gerekli önlemleri alır. Çocuğun manevi ve psikolojik olarak terk edilmesi başka aileye verilme kararı da alınabilir. |
| TMK 348-351 | Bu madde aralıkları ile velayetin kaldırılacağı haller düzenlenmiştir. Buna göre; · Velayetin getirdiği görevleri yerine getirmemek · Çocuğa manevi destek vermemek, ilgi göstermemek · Ebeveynlerin yeni evlilik yapması halinde çocuğun menfaati zedeleniyorsa velâyet sahibi değiştirilebilir ya kaldırılarak çocuğa vasi atanabilir. Velayetin kaldırılması anne babanın yükümlülüklerine katılmayacağı anlamına gelmez. Bakım ve eğitim masraflarına katılmaya devam edeceklerdir. Ancak velayetin kaldırılmasına neden olan olaylar ya da durumlar ortadan kalkarsa geri iadesine karar verilebilecektir. |
Mevzuatımızda velayet hakkında yapılan düzenlemeleri özetleyerek ela aldık. Bunlardan da anlaşılacağı üzere hukukumuz çocuğun menfaatini gözetmek için her türlü durumu değerlendirmektedir.
Velayet tanımı gereği anne ve babaya tanınan hukuki bir hak ve sorumluluktur. Çocuğun menfaatinin gözetilerek verilmektedir ancak çocuğun menfaatinin sağlanamaması, anne ve babanın hayatta olmaması, velayet hak ve sorumluluklarını yerine getirilmemesi ya da velayetin ortadan kaldırılması halinde velayet içinde kullanılacak hak ve yükümlülükler başka aile bireylerine ya da kayyıma verilebilecektir. Ancak bu haliyle isim velayet değil vesayet kurumunu teşkil edecektir.
Vesayet kişinin hükümlü olması, akıl hastası olması ve velisi olmaması halinde küçüklerin hak ve menfaatlerini gözetmek anlamına gelmektedir. Haliyle velayetin olmaması halinde çocuğa bakacak kişi velayet değil vesayet sahibi olacaktır.
Velayet çocuğun ergin olana kadar maddi manevi her türlü ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanması için var olan bir kurumdur. Hukukumuzda ergin olma yaşının 18 yaş olduğu göz önüne alındığında velayetin kime verileceği ciddi araştırmalar gerektiren bir konudur.
Hâkim bu araştırmaları yaparken çocuk yüksek yararını gözetmektedir. Bu yarar incelemesi yapılırken aşağıdaki hususlar değerlendirilmektedir.
Hâkimin bu konularda yapacağı incelemeler neticesinde çocuğun yüksek yararının olacağı ebeveyne velayet verilecektir.
Boşanma davasında mahkeme kararlarının belirlenmesi noktasında genel kriterler olmakla beraber bu kriterler her davada uygulanır diyemeyiz zira her dava kendi içinde ayrı bir somut olayı oluşturmaktadır ve farklılık göstermektedir. Hâkim boşanma davasında karar verirken iddia olunan her olayı en ince ayrıntısına kadar araştırmakla, yetkisinde olmayan konular hakkında da bilirkişi tayin etmekle yükümlüdür. Bilirkişinin iddialar doğrultusunda oluşturacağı rapor hâkimi bağlamamakla beraber dikkate alınmaktadır.
Örneğin konumuzla alakalı olarak velayet konusunda verilecek kararı incelersek şu aşamalardan geçeceğini söyleyebiliriz.
Görüldüğü üzere velayet noktasında karar verilirken gidilen aşamalar en iyi kararı vermek noktasındadır. Boşanma davası noktasında iddia edilen her uyuşmazlık derin incelemelere tabi tutulmaktadır. Bunun neticesinde karar verilmektedir.
Velayet noktasında çocuğun üstün yararı gözetilerek verilen karardan sonra şartların değişmesi ya da velayet kararının ortadan kaldırılmasına sebep olan olayların gerçekleşmesi halinde tarafların talebiyle ya da hakimlerin resen değerlendireceği sebeplerle velayet kararının değiştirilmesi gündeme gelebilmektedir.
TMK 183 ile velayet kararının nasıl değiştirileceği düzenlenmiştir. Anne ve babanın yeni evlilik kurması, yaşanılan yerden gitmesi ya da başka durumların gerçekleşmesi halinde değiştirilme kararı alınabilecektir.
Ancak velayetin değiştirilmesi için sadece yeni evlilik yapmak yeterli değildir. Bu durum TMK 349’da da düzenlenmiştir. Bu noktada önemli olan çocuğun menfaatinin zedelenmesidir. Yani kişi yeni evlilik de yapsa velayet kalmaya devam edecektir çocuğun menfaatinin zedelenmesi halinde velayetin değiştirilmesi gündeme gelecektir.
Velayet kararının değiştirilmesi için tarafların talepte bulunması yeterlidir. Geçici velayet için dava sürecinde talepte bulunmak yeterliyken sonraki süreç için velayet davası açılacaktır.
Boşanma davası sürecinde velayetin değiştirilmesi için talepte bulunmak yeterli olabilmekteyken boşanma davası sonrasında velayet kararının değiştirilmesi davasının açılması gerekmektedir.
Boşanma davası aşamasında verilen velayet kararı sonrası velayet hakkı sahibi kişinin durumlarında değişiklikler olabilmektedir. Velayetin değiştirilmesi davasının açılabilmesi için herhangi bir süre sınırı ya da zamanaşımı yoktur. Burada önemli olan çocuğun yüksek yararının gözetilmesidir. Çocuğun yüksek yararı kesinlikle sınırlamaya tabi olan bir durum değildir. Tüm velayet konusu tamamen çocuğun yüksek yararına bağlıdır dolayısıyla çocuğun menfaatini sınırlayan hiçbir düzenleme hukukumuzda yer almamaktadır.
Velayetin değiştirilmesi davası açıldıktan sonra hâkim tıpkı velayet kararı verirken gözettiği hususları yeniden gözetecek ve en önemlisi davaya konu iddiayı inceleyerek velayetin değiştirilmesine gerek olup olmadığında karar verecektir.
Çocukların yaşı velayeti etkilemektedir. Velayette ana kural çocuğun yüksek yararının gözetilmesidir. Bilindiği üzere insanın her yaşta ihtiyacı değişmektedir. 2 yaşında bir bebekle 12 yaşındaki bir çocuğun ihtiyaçlarının aynısı olması beklenemez.
Çocukların yaşına göre ihtiyaçlarının fark etmesi sebebiyle ihtiyaçlarını en iyi şekilde gidereceği ihtimal değerlendirilecektir. Bu noktada şöyle bir gruplama yapmak yerinde olacaktır:
Yukarıda izah edildiği gibi yaş velayet konusunda ciddi önemli bir konudur. Çocukların ihtiyaçlarının değişkenliği aşikardır bu sebeple muhakkak dikkate alınacaktır.
İnsan doğası gereği bazı dönemler tamamen anneye bağlı yaşamakta iken yaş aldıkça anneye olan bu ihtiyaç değişerek dış dünyaya uyum sağlama süreci başlamaktadır. Hukukumuz içtihadında çocuklar 8 yaşa kadar velayet konusunda görüş bildiremezken 8 yaş sonrasında görüşü alınmadan velayet kararı verilmemektedir. Peki hâkim bu görüş ile ne kadar bağlıdır?
İdrak yaşı olarak kabul edilen 8 yaş çocuğun tam olarak yaşananları kavraması için çok erken bir yaştır. Neyin ne olduğunu anlamakla beraber henüz duyguları ile somut olayları ilişkilendirdikleri bir yaştır. Bu sebeple her ne kadar 8 yaş ile çocuğun velayeti alınıyorsa da hâkim bu durum ile tamamen bağlı değildir. Çocuğun görüşünü dikkate alacak ancak asıl kararı kendi yapacağı/ yaptıracağı incelemeler neticesinde çocuğun yüksek yararını gözeterek verecektir.
Velayet kurumu müşterek çocuğun kendi ebeveynleri tarafından, ergin olana dek gözetim yükümlülüklerini yerine getirmek için kurulan bir kurumdur. Bu kısa tanımdan da anlaşılacağı üzere velayet sadece çocuğun ebeveynlerini yani anne ve babasını kapsamaktadır. Ancak bazı haller vardır ki anne ve babanın çocuğun bu hak ve sorumluluklarını yerine getirmek için başvuru yapmaları söz konusu olmaktadır.
Anne ve babanın çocuğun yararını gözetmemesi, hâkim tarafından alınan koruma yöntemlerinin işe yaramaması ya da anne ve babanın vefat etmesi sebebiyle çocuğun haklarını koruyacak, gözetecek birinin kalmaması halinde aileden üçüncü kişiler vesayet talebinde bulunabilecektir. Velayet kişinin anne ve babasına tanınmışken vesayet kurumu aileden bir akrabaya ya da herhangi birine tanınabilmektedir.
Velayet anne ve babalar için oluşturulmuş bir kurumdur. Anne ve baba dışında kimseye velayet kararı verilemeyecektir. Ancak boşanma gibi evliliğin bitmesi ve çocuğun velayetinin tek kişide kalacak olması halinde de velayetin anne ya da babaya verilemeyeceği durumlar mevcuttur.
Hukukumuz velayet konusunda çocuğun üstün yararını gözetmekte olup bu yararın aşılacağı her olayda velayet kararının kaldırılması ya da değiştirilmesi kararı alınabilmektedir. Velayetin verilemeyeceği halleri kısaca örneklendirecek olursak;
Bu örnekler uzatılabilmektedir. Özetle çocuğun menfaatinin zedeleneceği hiç kimseye velayet verilemeyecektir.
Velayet hakkının anneye mi babaya mı verilir sorusu her boşanma davasında sık sık sorulan, araştırılan bir konudur. Ancak ne yazık ki bu konuda net bir şekilde cevap vermek mümkün değildir. Boşanma davası bir çiftin evliliklerini bitirmek için açtıkları davadır. Haliyle her boşanma davasının konusu ve olayı farklıdır. Velayet konusu da bu şekildedir. O halde net cevap vermek mümkün olmayacaktır.
Çocuğun velayeti noktasında göz önünde bulundurulan kriterler vardır. Bu kriterler hangi ebeveynde mevcutsa velayet hakkı ona verilecektir. Bunlar;
Yukarıdaki soruları somut olaya göre uzatmak mümkündür ancak genel olarak çocuğun yararını gözetecek sorularla karara ulaşılmaktadır. Genelleme yapacak olursak hukukumuzda yaş küçüklüğünde çocuğun anneye verildiğine sık sık tanık olmaktayız.
Velayet hakkının geri alınması hukukumuzda velayet davası ya da velayetin değiştirilmesi davası olarak yer almaktadır. Velayet kararı verilirken çocuğun üstün yararının gözetildiğini defalarca dile getirmiştik. Karar verilirken mevcut durumların sonradan değişmesi söz konusu olabilecektir. Örneğin velayet sahibi sorumluluklarını yerine getirmeyebilir, velayet sahibi çocuğun karşı tarafla kişisel ilişki kurmasını engelleyebilir, velayet sahibi çocuğu ihmal edebilir vb. bu gibi durumların sonradan değişmesi halinde velayet hakkının değiştirilmesi davası açılabilecektir.
Velayetin değiştirilmesi davası için düzenlenen herhangi bir süre sınırı yoktur. Çocuğun velayetinin geri alınmasını gerektirecek durumların yaşandığı her halde bu dava açılabilecektir. Velayetin değiştirilmesi davasında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. İlde aile mahkemelerinin olmadığı hallerde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir.
TMK 335 velayet kavramını tanımlarken velayetin sona ereceği zamanı da düzenlemiştir. Buna göre velayet çocuğun ergin olacağı zamana kadar devam edecektir. Hukukumuzda ergin olma yaşı 18’dir. Bu durumda çocuğun 18 yaşına gelmesi ile velayet sona erecektir. Velayetin sona ermesi maddi manevi olarak çocuğun kendi kararını kendisi vermesidir.
Velayet anne ve baba dışında kimseye verilemeyecektir. Zira velayet sadece anne ve babaya tanınan bir hak olup anne baba dışında çocuğun temsili ve sorumluluklarını kullanma yetkisine sahip olmak isteyen kişilere tanınan hakka ise vesayet denmektedir.
Velayet boşanma davalarında tarafların en çok uyuşmazlık yaşadığı durumdur. Zira hem kadın hem baba müşterek çocuğun kendisinde kalmasını ve hak sorumluluklarını kendisinin karşılamasını istemektedir. Hukukumuzda henüz mevzuatta yer almayan ortak velayet kavramı her ne kadar yavaş yavaş uygulanmaya başlansa da henüz mevzuatta yer almadığı için velayet konusunda hükmedilemeyecek bir durumdur.
Velayetin sadece bir ebeveyne verildiği düşünüldüğünde uyuşmazlık çıkaran diğer eşin bu karara itiraz etme hakkı doğacaktır. Velayet kararına yapılan bu itiraz çocuğun yüksek yararı gözetilerek hükme bağlanacaktır.
TMK 321 çocuğun devam eden evlilik birliği içinde doğması halinde ailenin soyadını taşıyacağını belirtmiştir. Kural olarak durum böyle olsa da evlilik birliğinin bitmesi halinde çocuğun soyadının ne olacağı sık sorulan sorulardandır.
İçtihadımız annenin soyadını değiştirebilme hakkını şu şekilde özetlemektedir: ‘ Velayet hakkı olan annenin çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi talebinin velayet hakkındaki temsil yetkisinin kullanımı ile ilgili olduğu, aynı hukuksal konumda olan erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil edeceği, evlilik birliği içinde doğan çocuğun taşıdığı ailenin soyadını, evlilik birliğinin sona ermesi ile kendisine velayet hakkı tevdi edilen annenin kendi soyadı ile değiştirmesini engelleyici yasal bir düzenlemenin bulunmadığı, somut olayda söz konusu değişikliğin çocuğun üstün yararına da aykırı bulunmadığı ‘ şeklinde karar verilmiştir.
Bu durumda annenin çocuğun soyadını değiştirmesi için soyadı değişikliği davası açma hakkı bulunmaktadır.

Velayet hakkı çocuk ergin kılınana kadar velayet sahibinin çocuğun malvarlığını, şahıs varlığını koruma ve gözetme ile temsilini yapma hakkı veren bir haktır. Bu hakları kısaca örneklendirecek olursak;
Velayet kararının verilmesinde gözetilen tek ama en ayrıntılı kriter hiç şüphesiz çocuğun yüksek yararının gözetilmesidir. Bu şart sayesinde ebeveynlerin detaylı incelenmesi, çocuğun ihtiyacının belirlenmesi gibi birçok konu araştırılmakta ve hâkim tarafından çocuğun üstün yararının gözetileceği en doğru karar verilmektedir.
Ülkemiz içtihadında çocuğun sıklıkla anne velayetine verildiğine rastlamaktayız bu sebeple anneye çocuğun verilmediği durumlar çok istisna olmakla beraber kısaca çocuğun üstün yararının sağlanamadığı haller diyebiliriz. Ancak yine de şu gibi durumlarda velayet anneye verilemeyecektir;
Çocuğun üstün yararı ilkesi hâkimin velayet noktasında karar verirken en çok dikkat edeceği husustur. Bu durum incelenirken;
Bu hususlara dikkat edecektir. Bu örnekler somut olaya göre arttırılabilmektedir.
Velayet kavramı anne ve baba için tahsis edilmiş bir kavramdır. Anne baba dışında birine verilen hak ve yükümlülükler vesayet kurumunu oluşturmaktadır. Bu sebeple boşanan çiftlerde çocuğun velayeti çocuğun yüksek yararının olması halinde anne veya babaya verilecektir. Anne babanın olmadığı durumlarda vesayet gündeme gelecektir.
Velayetin verilmesi çocuğun maddi manevi her türlü ihtiyacının o kişi tarafından karşılanacağı anlamına gelmemektedir. Velayet sahibi olmayan kişinin maddi giderlere katılma yükümlülüğü devam etmektedir. Annenin geliri olmasa da çocuğun üstün yararı söz konusu ise velayet verilebilecektir.
İçtihatlarımızdan da anlaşılacağı üzere hukukumuzda idrak yaşı 8 olarak değerlendirilmiştir. Bu yaştan sonra çocuğun velayet konusunda görüşü alınsa da hâkim bununla bağlı değildir. Bu sebeple sadece çocuğun istemesi ile velayetin değişeceğini söylemek yanlış olacaktır. Çocuğun yüksek yararının olması halinde bu talep dikkate alınacaktır.
Annenin evlenmesi sadece çocuğun velayetinin geri alınacağı anlamı taşımamaktadır. Her ihtimalde olduğu gibi bu durumda da çocuğun yüksek yararı gözetilecektir. Yeni evliliğin çocuğun herhangi bir menfaatini zedelemesi halinde velayet geri alınabilecektir.
Mahkemede pedagog çocuğa şunu sorar demek yerinde değildir. Zira görevlendirilen pedagog somut olaya, iddialara ve çocuğun insani özelliklerine bakarak sorular soracaktır. Bu soruların içeriği çoğu zaman uyuşmazlık konularının içeriğini oluşturmaktadır. Pedagog küçük çocuğa onun anlayabileceği dilden ve etkinliklerle sorularını yöneltecektir.
Velayetin kime verileceği hâkimin ebeveynler ve çocuk üzerinde yapacağı sosyal ve ekonomik durum incelemeleri neticesinde çocuğun üstün yararının olduğu kişiyi tespit etmesiyle sonuçlanacaktır.
Mahkemenin çocuğu kaç yaşına kadar anneye vereceği somut olaya göre farklılık gösterecektir. Zira çocukta hastalık bulunması gibi hallerde tüm kural değişiklik gösterebilmektedir. Genel olarak ise 8 yaş içtihatlarımızda çocukta idrak yaşı olarak kabul edilmekte olup bu yaşa kadar aksi bir durum olmadığı müddetçe çocuğun anneye verildiğine tanıklık etmekteyiz.
Aldatma eşler arasındaki uyuşmazlığa konu teşkil etmekte olup sadece boşanma davasında kusurlu tarafı belirlemekte yardımcı olmaktadır. Velayet ise kusur durumuna bakmaksızın çocuğun menfaatini ele almaktadır. Bu sebeple aldatma halinde çocuğun velayetinin değişeceğini söylemek doğru olmayacaktır. Çocuğun üstün yararının olduğu kişiye verilecektir.
Dava açma harçları maktu olarak belirlenmektedir. 2025 yılı için oluşturulan tarifede velayet davası açma masrafı 3.012 TL’dir. Ancak bu ücrete davanın seyrine göre girecek tanık, bilirkişi gibi etmenler dahil değildir.
Evi terk eden annenin terk sebebi önemlidir. Zira çocuktan kaynaklı bir durum sebebiyle evi terk ederse çocuğa olan yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle velayetin verilemeyeceğinden bahsedebiliriz. Ancak eşinden kaynaklı haklı bir nedenle evi terk ederse bu noktada eşler arası uyuşmazlık gündeme geleceği için velayeti etkilemesinden bahsetmek yerinde olmayacaktır.
Çoğu zaman çocuğun ilk yıllarında anneye duyduğu ihtiyaç ve bağ sebebiyle velayet anneye verilmektedir. Ancak anne velayetin verildiği durumdaki halinde değişikliğe giderse velayetin geri alınması söz konusu olacaktır. Örneğin;
Kısacası annenin çocuk üzerindeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde velayetin anneden alınacağından bahsedebiliriz.
Sabıkalı birine velayet verilemez demek yerinde olmayacaktır. Çocuğun menfaatini olacağı her halde velayetin verilmesinden söz edilebilmektedir ancak sabıka çocuğun menfaatini zedeleyecek bir suçtan kaynaklı ise bu noktada velayetin verilmesinden bahsetmek yerinde olmayacaktır.
Velayet belgesi diye bir belgenin e devlette olması mümkün değildir zira böyle bir belge yoktur ancak kişi velayeti altında olan çocuğu hakkında bilgileri e devletten görebilecektir. Gerekçeli karar ise velayetin belli edilebilmesi için yeterlidir.
Velayeti annede olan çocuğun babasının haklarını şöyle sıralayabiliriz;
Anne ve babanın ölmesi halinde velayet makamı boşalacaktır. Zira bu makam sadece anne ve baba içindir. Bunların ölümü halinde ise çocuğun yükümlülük ve hakları vesayet sahibi olacak kişiye geçecektir. Bu kişi de yine çocuğun menfaatine en uygun olan kişiye verilecektir. Böyle birinin olmaması halinde kayyım atanması söz konusu olacaktır.
Velayetin değiştirilmesi yalnız hâkimin vereceği karar ile mümkündür. Zira ana kriter olan çocuğun yüksek yararının korunması hali yalnızca hâkim araştırması ve kararıyla gündeme gelecektir.
Velayet kararının ne kadar sürede çıkacağı davanın niteliği ve mahkemenin yoğunluğuna göre farklılık göstermektedir. Boşanma davası ile devam eden velayet konusunda ilk celsede geçici velayet kararı verilecektir. Ancak nihai kararın ne kadar sürede verileceği hâkimin çocuğun yüksek yararını gözeterek yapacağı incelemelerin süresi ile belli olacaktır.
Velayet sahibi anne ya da baba çocukla sürekli olarak ilişki halinde olabilmekteyken diğer ebeveynin görüşme hakkı hâkim kararıyla belirlenmektedir. Hâkimin belirleyeceği gün ve saatte kişinin çocukla iletişim kurması vakit geçirmesi hakkına kişisel ilişki kurma hakkı denmektedir. Ancak bu hakkın kullanımı bazı kurallara tabidir. Buna göre;
Velayet hakkı olmayan ebeveynin çocukla görüşmesi bir hak olup bu hakkın sınırları noktasında kanunda sınırlamalara yer verilmiştir. Buna göre;
Velayet büyükanne ya da büyükbabaya verilmemektedir. Anne babanın vefat etmesi halinde ya da sorumluklarını yerine getirmemesi durumunda büyükanne ve büyükbabaya ancak vesayet kurumu tayin edilebilecektir.
Soyad koyma hakkı velayet kapsamına girdiği için velayet sahibi eşin çocuğun soyadını değiştirme hakkı mevcuttur. Yargıtay bu kararı şöyle özetlemektedir: ‘soyadı değiştirilmesi talebinin velayet hakkındaki temsil yetkisinin kullanımı ile ilgili olduğu… evlilik birliği içinde doğan çocuğun taşıdığı ailenin soyadını, evlilik birliğinin sona ermesi ile kendisine velayet hakkı tevdi edilen annenin kendi soyadı ile değiştirmesini engelleyici yasal bir düzenlemenin bulunmadığı, somut olayda söz konusu değişikliğin çocuğun üstün yararına da aykırı bulunmadığı ‘şeklinde karar verilmiştir.
Velayet sahibi olan ebeveyn çocuğu her anlamda koruma yükümlülüğü altındadır. Bu durumda çocuğu koruma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek üçüncü bir kişiye teslim etmesi velayet kurallarına aykırılık teşkil edecek olup mümkün değildir.
4 yaşındaki çocuk henüz dış dünya ile yeteri kadar tanışamamış, annenin koruyuculuğuna ihtiyaç duyacağı bir yaştadır. Bu sebeple annede velayeti engelleyen bir durum olmadığı müddetçe çocuk anneye verilecektir.
7 yaşındaki çocuk eğitim dönemine başlamaktadır. Çocukların eğitime başlaması ile dış dünyaya alışma dönemi başlar ve anneye bağlılık azalır. Bu durumlarda çocuğun yüksek yararının olması noktasında velayet babaya da verilebilmektedir.
Ortak velayet hem anneye hem de babaya çocuk üzerinde aynı hakları kullanma hakkı tanımaktadır. Uyuşmazlık yaşayan çiftlerin ortak velayeti olması noktasında çocuk hakkında karar almak zor olacaktır. Aynı zamanda zaten aralarında uyuşmazlık olduğu için boşanan çiftlerin ortak velayet sebebiyle bir araya gelmek zorunda kalması tartışmaları tetikleyecek ve çocuğun yüksek yararının zedelenmesine yol açacaktır. Kısacası sevgi ve saygı içerisinde bitmeyen ilişkilerde ortak velayet sıklıkla uyuşmazlıklara sebebiyet verecektir.