Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz
Adresimiz
Havzan, Yeni Meram Cd. Arı Sitesi No:55/2 F Blok, 42140 Meram/Konya
İletişim Bilgilerimiz

Şiddet nedeniyle boşanma davası, maalesef ki aile mahkemelerinde sıkça karşılaştığımız davalardan biridir. Özellikle eşler arasında ve özellikle kadına karşı şiddetin yaygınlaşması, beraberinde toplumun da bozulmasına yol açmaktadır. Şiddet, takdir edileceği üzere bir boşanma sebebidir. Çünkü evlilik birlikteliği içerisinde bireylerin birbirine karşı fiziki, psikoloji ve sosyal açıdan saygılı olması gerekir. Bu noktada bir eş tarafından diğerinin vücut bütünlüğüne zarar veren eylemler fiziksel şiddet olarak tanımlanır. Dolayısıyla şiddet sebebiyle evlilik birliğin temelden sarsılacak ve şiddet boşanma sebebi olacaktır. Şiddet mağdurları yalnızca kadınlar değil; erkekler ve çocuklar da olabilir. Şiddetin kapsamında yalnızca fiziksel şiddet bulunmamakta, psikolojik veya cinsel şiddet de bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, eşlerden birinin diğerine fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddet uygulaması boşanma sebebi olarak kabul edilir.
Şiddet nedeniyle boşanma davası, evlilik birliğinin taraflar arasında yaşanan fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddet nedeniyle çekilmez hale gelmesi ve bu durumun evliliğin temelini sarsması sebebiyle gerçekleşen bir boşanma türüdür. Türk Medeni Kanunu 166. Maddesine göre; “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.”
Türk Medeni Kanunu 162. Maddesine göre; “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.” TMK md.162 özel boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bahsedilen şiddetin madde metninde geçen ‘hayata kast’, pek kötü muamele’, ‘ağır derecede onur kırıcı davranış’ şeklinde tezahür etmesi durumunda md. 162’ye göre boşanma davası açılabilecektir. Ancak madde metnine göre tipikliği sağlayamaması durumunda genel boşanma sebebi olarak düzenlenmiş olan md. 166’ya gidilmesi gerekmektedir.
Önemle belirtmek gerekir ki Kanunun 162. Maddesi kapsamına giren haller her halde 166. madde kapsamına da girmektedir ancak bunun tersi her zaman mümkün olmamaktadır. Yargıtay kararlarında da bu hususun açılan şiddet nedeniyle boşanma davalarında tartışıldığını görmekteyiz.
Bu iki maddeyi birbirinden ayırt edebilmek için md.162’de geçen ‘hayata kast’, pek kötü muamele’, ‘ağır derecede onur kırıcı davranış’ ifadelerini açıklamak gerekmektedir.
Hayata kast, bir eşin diğerini öldürme niyetini bazı fiillerle açıklamasıdır. Bu niyeti ciddi olarak ortaya koyan fiillerde, kullanılan aracın ölümü sağlayacak nitelikte olup olmadığı önemli değildir.
Pek kötü muamele diğer eşin vücut ve sağlığına yönelik her türlü saldırıdır. Eşlerden birinin diğerini dövmesi, aç bırakması, normal olmayan cinsi münasebete zorlaması pek kötü muameleye örnek olarak gösterilebilir. Pek kötü muamelenin varsayılması için devamlılık aranmaz. Bazen tek bir davranış da pek kötü muamelenin varsayılması için yeterlidir.
TMK md. 166 genel boşanma sebebi, md. 162 özel boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Genel boşanma sebepleri ile özel boşanma sebepleri arasındaki temel fark; özel boşanma sebepli davalarda tarafların karşılıklı kusurlarına ilişkin kıyaslama yapılmaz. Pek fena muamelenin özellikle bir ceza davası gibi ispatının gerçekleşmesine müteakiben hâkim boşanma kararı vermelidir. Ancak şiddet olayı boşanma sürecine götüren olayda tek sebebi karşılamıyorsa da genel boşanma nedenlerine dayalı dava açılması gerekmektedir.

Bütün boşanma davaları, görevli ve yetkili bir mahkemeye sunulacak bir dilekçe ile açılabilir. Şiddet nedeniyle boşanma davası da keza yazılacak olan bir dilekçeyle açılmalıdır. Öncelikle dilekçede detaylarıyla birlikte olaylar anlatılmalı, gerekli açıklamalar yapılmalıdır. Pek tabii dilekçenin ek kısmında mümkünse deliller sunulmalıdır. Şayet 6284 Sayılı Kanun’a göre alınmış bir uzaklaştırma kararı varsa bu kararın nüshası dilekçede ek olarak sunulabilir. Yahut şiddet olayından sonra hekimden alınmış bir darp raporu, kamera kayıtları, tanıklar da delil niteliği taşıyacaktır.
Dilekçenin mahkemeye sunulmasının ardından gerekli harç ve yargılama masraflarının ödenmesinden sonra dava açılacaktır. Dava tahkikat aşamasına geçtiğinde, deliller tartışılır ve hâkim bir karara varır. Bu aşamaya karar aşaması denilmektedir. Burada hâkim, evliliğin durumunu, çocukların velayetini, nafaka taleplerini değerlendirerek bu yönde bir karar verir.
TMK md.168’e göre, boşanma davasında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri ya da boşanma davasının açılmasından önce son defa altı aydır birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
Hükümden bağımsız bir yerleşim yerine sahipse ve ayrıca davadan önceki son altı aydan beri eş ile ortak bir konutta oturmakta idiyse, boşanma davasını ister kendisinin ya da eşinin yerleşim yerinin, isterse son defa altı ay birlikte yaşadıkları yerin mahkemesinde açabilir. Buna karşılık davacı eşin bağımsız bir yerleşim yeri yoksa, davayı ancak son defa altı ay birlikte oturdukları ortak konutun bulunduğu yer ya da eğer varsa diğer eşin oturma yeri mahkemesinde açılabilir.
Her iki eşin de bağımsız yerleşim yerleri yoksa o zaman davadan önceki son altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılır.
Görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesi derecesinde olan Aile Mahkemesidir. Eğer o yerde aile mahkemesi yoksa, oradaki asliye mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla hareket eder.
Evliliklerde şiddet türlerinden biri olan fiziksel şiddet meydana geldiyse bu durum her türlü delille ispatlanabilir. Örneğin; tanıkla ya da doktordan alınmış raporlarla bu durum kanıtlanabilir. Alınacak olan darp raporu şiddet olayının hemen ardından vakit geçmeksizin alınmalıdır. Eğer ki darp raporu almak gibi bir imkân yoksa kişi en yakınındaki kolluk güçlerine başvuruda bulunmalıdır. Böylece şiddet gören eş iddiasını ispatlama imkanını yakalar ve davasındaki haklılığını da ispat etme imkanını yakalamış olur.
Boşanma davalarında psikolojik şiddet gördüğünü iddia eden taraf, bu iddiasını genellikle tanık beyanlarıyla (komşu, akraba, müşterek çocuklar), mesajlaşma kayıtlarıyla veya sosyal medya mesaj kayıtları ile kanıtlayabilir.
Darp raporu delil niteliği taşıyan ve sağlık kuruluşlarından alınabilen bir belgedir. Kişinin darp edilmesi durumunda vakit kaybedilmeksizin darp raporu alınması yargı süreci açısından büyük bir önem taşır. Yasal prosedüre uygun alınmış bir darp raporu kişinin darp edildiğini ispatlama gücü yüksek bir belge olur.
Darp raporu alınacağı zaman sağlık kuruluşlarına başvurulur. Tüm sağlık kurum ve kuruluşları bu tür bir raporu düzenleyebilmektedir. Kişi darp edildiğinde en yakın karakola başvurması ve sağlık durumuna bağlı olarak da özel ya da devlet kurumu olan bir sağlık kuruluşuna giderek darp raporu alması en uygun olan yöntemdir.
Hastanelerin acil servisleri de bu tür raporların alınabileceği ve kesintisiz hizmet veren kuruluşlardır. Bunun yanında kişi darp raporu almak istediğinde somut olayın durumuna bağlı olarak kolluk kuvvetlerine haber vererek hareket edebilir. Bu süreçte sağlık görevlilerini 112’yi aramak sureti ile çağırabilir.
Darp raporunu sağlık ocağı veya aile hekimliği vermez. Bu sebeple de sağlık kuruluşlarına başvurulurken sağlık ocağı ya da aile hekimliğine gidilmemelidir. Kamu hastaneleri, sağlık muayenesi yapabilen ve rapor düzenleyebilen yetkili adli tıp birimleri, özel sağlık kuruluşları adli rapor olarak kabul edilen darp raporunu hazırlayabilir.
Şiddet nedeniyle açılan boşanma davalarında tanıkların rolü oldukça önemlidir. Tanıklar, davacı veya davalı tarafın iddialarını desteklemek için mahkemeye bilgi ve kanıt sunan kişilerdir. Tanık beyanları, boşanma davasında şiddetin varlığını kanıtlamaya yardımcı olan delillerden biridir.
Tanıklar, fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddete maruz kalan tarafın yaşadığı olayları mahkemeye anlatabilir. Eğer şiddet olaylarına doğrudan tanık olmuşlarsa, ifadeleri çok daha güçlü bir kanıt olarak kabul edilir.
Bazen tanıklar, şiddete doğrudan tanık olmasa bile mağdurun yaşadığı sıkıntıları, korkularını veya vücudundaki darp izlerini fark etmiş olabilirler. Bu tür dolaylı tanıklıklar da mahkemede etkili olabilir.
Tanıklar, şiddetin tek seferlik bir olay mı yoksa süreklilik arz eden bir durum mu olduğunu açıklayabilir.
Şiddet mağduru bazen fiziksel deliller sunamayabilir. Ancak tanıkların beyanları, mağdurun ifadesini desteklediği takdirde mahkeme kararında etkili olabilir. Özellikle komşular, akrabalar, arkadaşlar veya iş arkadaşları gibi mağdura yakın kişiler, olaylarla ilgili önemli bilgiler verebilir.
Tanıklar mahkeme huzurunda somut vakıayı olduğu gibi anlatmalı ve uyuşmazlığın çözümüne katkıda bulunmayı amaçlamalıdır. Tanıklar yalan beyanlarla hakimi ve mahkemeyi aldatmaya çalışmamalıdır.
Şiddet nedeniyle açılan boşanma davalarında hâkim, tarafların sunduğu deliller ve tanık beyanlarını değerlendirerek karar verir. Hâkimin dikkate aldığı temel kriterler şunlardır:
Fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddet olup olmadığı araştırılır.
Şiddetin tek seferlik mi yoksa süreklilik arz eden bir durum mu olduğu incelenir.
Mağdurun uğradığı zarar ve etkiler göz önünde bulundurulur.
Hâkim, sunulan delilleri dikkatle inceler. En önemli deliller şunlardır:
Adli raporlar: Doktor raporları, darp raporları veya psikolojik değerlendirme raporları.
Tanık beyanları: Aile bireyleri, komşular, arkadaşlar, iş arkadaşları veya güvenlik görevlileri gibi tanıkların ifadeleri.
Polis tutanakları: Mağdurun daha önce polise şikâyette bulunup bulunmadığı kontrol edilir.
Mesajlar ve ses kayıtları: Tehdit içeren mesajlar, telefon görüşmeleri veya ses kayıtları incelenir.
Görseller: Şiddetin izlerini gösteren fotoğraflar veya videolar değerlendirilir.
Mağdur ve sanık ifadeleri karşılaştırılır.
Çelişkili beyanlar olup olmadığına dikkat edilir.
Tarafların mahkemede sergilediği tutum da göz önüne alınır.
Boşanmanın mali sonuçları maddi ve manevi tazminat istenmesi ve nafakadır. Maddi ve manevi tazminat ve yoksulluk nafakası hususunda ilgililerin talepte bulunması gerekmekte iken; iştirak nafakası için hakim re’sen karar vermesi gerekmektedir.
TMK md. 174/1’ e göre; “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusurusuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.”
Burada bahsedilen kusur, tazminat isteyen eşin herhangi bir kusurunun bulunup bulnmadığı değil, boşanma sebebinde kusurunun bulunup bulunmadığıdır. Daha az kusurlu olmada ise, tazminat isteyen eşin de boşanmaya sebep olan olaylarda kusuru vardır ancak bu kusur karşı tarafa göre daha azdır.
Kendisinden tazminat istenen taraf boşanma sebebinde kusurlu olmalıdır. Kusuru ile boşanmaya sebep olmayan eşten tazminat istenemez.
Burada tazmin edilmesi gereken zarar “mevcut veya beklenen bir menfaatin ihlali”dir. Bu sebeple boşanma değil de başka sebeple ortaya çıkan zarar tazmin edilemez.
TMK md.174/2’ye göre; “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Manevi tazminat olarak paradan başka bir şeye karar verilemez. Hakim tarafından miktarı belirlenen manevi tazminat defaten (bir defada) ödenir.
TMK md. 175/1’e göre “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.”
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi i.in yoksulluğa düşen eşin talepte bulunması gerekir. Ancak bu talebin mutlaka boşanma davası sırasında ileri sürülmesine gerek yoktur. Boşanmadan sonra da bir nafaka davası açılması mümkündür.
Yoksulluk nafakası isteme hakkı, eşitlik kuralı gereği, hem kadına hem de erkeğe aynı şartlarla tanınmıştır.
Yoksulluk nafakası talep edecek olan eşin daha az veya hiç kusurlu olması aranır. Buna karşılık, maddi ve manevi tazminat davalarından farklı olarak, kendisinde nafaka istenen eşin kusurlu olması aranmaz. Eşin boşanmada kusuru olmasa dahi yoksulluk nafakası ödemeye hükmedilebilir.
Nafaka isteyen eş, çalışma gücünden yoksunsa ve başka bir geliri veya serveti de yoksa yoksulluk nafakasına hak kazanır. Yoksulluk nafakası isteyen eşin maaşı veya malları varsa, bunların onu yoksulluktan kurtarıp kurtarmadığına bakılır. Boşanma sonucunda düşülen yoksulluğun büyük olması gerekmez, normal veya vasat düzeydeki yoksulluk yeterlidir.
Takdir edilecek nafakanın, bunu ödeyecek olan eşin mali gücü ile orantılı olması gerekmektedir. Yükümlünün hiç ödeme gücü yoksa yoksulluk nafakasına karar verilemez.
Yoksulluk nafakasını miktarını eşlerin aralarında kararlaştırmalarına bir engel yoktur.
Boşanmış olma, kendisine velayet verilmemiş olan ana ya da babanın çocuğun bakım masraflarına katılma yükümlülüğüne son vermez. Çocuğun bakım masrafları velayeti kendisine bırakılmış olana aitse de diğer tarafın da buna mali gücü oranında katılması gereklidir. Hakim iştirak nafakasına talep gerekmeksizin kendiliğinden karar verir.
Velayet, boşanma sonucunda, hâkim tarafından ana ya da babadan birisine verilir. Hakimi bu kararı verirken bağlayan tek husus, çocuğun menfaatidir. Velayetin verilmesinde, çocuğun kimin yanında olursa daha iyi yetişmesi önemli olduğu için, eşlerin mali durumları veya boşanmadaki kusurları çok büyük rol oynamaz. Bu sebeple, şiddet nedeniyle açılan boşanma davasında hakim çocuğun velayetini, şiddet gösteren ve kusurlu olan eşe verebilir.
Şiddet nedeniyle açılan boşanma davalarında, şiddetin türü ve şiddetin evliliğe etkisi hâkimin karar sürecinde önemli bir rol oynar. Şiddet, yalnızca fiziksel değil, psikolojik, ekonomik ve cinsel boyutlarda da değerlendirilebilir. İşte başlıca şiddet türleri ve boşanma davasına etkileri:
Tokat atma, yumruklama, itme, tekmeleme, boğma, kesici alet veya silah kullanma gibi bedensel zarar veren eylemlerdir.
Fiziksel şiddet, boşanma davalarında ağır kusur sebebi sayılır. Darp raporu, doktor raporları, hastane kayıtları, polis tutanakları ve tanık beyanları önemli delil olarak kabul edilir. Hâkim, mağdurun güvenliğini sağlamak için uzaklaştırma kararı verebilir.
Sürekli hakaret, aşağılayıcı sözler, tehditler, küçük düşürme, sevgisiz bırakma ve sosyal izolasyon gibi ruhsal olarak yıpratıcı davranışlardır.
Somut delil bulmak zor olsa da, mesajlar, ses kayıtları ve tanık beyanları mahkemede kanıt olarak değerlendirilebilir. Mağdurun psikolojik şiddet nedeniyle ruhsal çöküntü yaşadığına dair psikiyatri raporları delil niteliğindedir. Sürekli psikolojik baskı, evlilik birliğini temelden sarsan bir durum olarak kabul edilerek boşanma kararı verilebilir.
Eşin ekonomik özgürlüğünü kısıtlamak, çalışmasını engellemek, zorla çalıştırmak, temel ihtiyaçlarını karşılamamak, maaşına el koymak veya maddi olarak mağdur etmek gibi davranışlardır.
Maddi güvencesi olmayan taraf mağdur kabul edilerek nafaka ve tazminat talep edebilir. Banka hesap kayıtları, faturalar, maaş dekontları gibi belgeler mahkemeye sunularak ekonomik şiddet kanıtlanabilir. Ekonomik baskı altında bırakılan eşin evlilik birliğinin sürdürülemez hale geldiği gerekçesiyle boşanmaya karar verilebilir.
Zorla cinsel ilişkiye zorlama, istemediği cinsel davranışlara maruz bırakma, cinsel içerikli aşağılayıcı sözler söyleme veya mağdurun cinsel özgürlüğünü kısıtlama gibi davranışlardır.
Cinsel şiddet, ağır kusur sayıldığı için hâkim genellikle mağdur lehine boşanma kararı verir. Adli tıp raporları, psikolojik değerlendirme raporları ve mağdurun beyanları delil olarak kullanılabilir. Cinsel şiddet nedeniyle boşanma davalarında mağdur, yüksek manevi tazminat talep edebilir.
Boşanma davalarında şiddetin türü ve şiddetin etkisi, hâkimin kararında belirleyici rol oynar. Fiziksel ve cinsel şiddet gibi ağır vakalarda boşanma kararı hızla verilirken, psikolojik ve ekonomik şiddet durumlarında delillerin güçlü olması gerekir. Şiddete uğrayan eş, nafaka, tazminat ve koruma kararı talep edebilir.
Şiddet nedeniyle açılan boşanma davaları, Türk Medeni Kanunu’na göre md. 166 evlilik birliğinin temelinden sarsılması veya md. 162 hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış sebebiyle açılabilir. Dava süreci, delillerin toplanması, mahkeme aşamaları ve son kararın verilmesi gibi aşamalardan oluşur.
Şiddet nedeniyle boşanma davası açarken, davacı hangi hukuki gerekçeye dayanacağını belirlemelidir. Bunlar; TMK md. 161-162, Eşlerden birinin diğerinin hayatına kast etmesi veya kötü muamelede bulunması hali veya TMK md. 166, Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebidir.
Boşanma dilekçesinde şu unsurlar bulunmalıdır:
Hâkim, tüm delilleri değerlendirdikten sonra şu kararları verebilir:
Taraflar, mahkemenin verdiği kararı bölge adliye mahkemesine (istinaf) veya Yargıtay’a (temyiz) götürebilir.
Şiddet nedeniyle açılan boşanma davalarında, mağdurun korunması, delillerin sunulması ve adil bir karar verilmesi için titiz bir süreç yürütülür. Mahkeme, mağdurun güvenliği ve çocukların refahını ön planda tutarak karar verir. Bu süreçte hukuki destek almak, delilleri güçlü bir şekilde sunmak ve koruma tedbirlerinden yararlanmak mağdurun haklarını koruması açısından büyük önem taşır.
Şiddet nedeniyle açılan boşanma davalarında, şiddetin gerçekleştiğini ispatlamak için somut deliller sunulmalıdır. Hâkim, tarafların iddialarını değerlendirirken delillere dayanarak karar verir. Mahkemeye sunulacak deliller şunlar olabilir:
Şiddet nedeniyle açılan boşanma davalarında, mağdurun güvenliği için geçici tedbir ve koruma kararları hayati önem taşır. Hâkim, şiddetin türüne ve mağdurun ihtiyacına göre nafaka, uzaklaştırma, velayet, sığınma desteği gibi farklı önlemler alabilir. Bu süreçte hukuki destek almak, delilleri mahkemeye sunmak ve koruma kararlarını ihlal eden eş hakkında şikâyette bulunmak mağdurun haklarını koruması açısından önemlidir.
TMK md. 169’a göre; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.”
Mahkeme, şiddet uygulayan eşin ortak evden uzaklaştırılması ve mağdurun güvenliğinin sağlanması için eşin ortak konuttan uzaklaştırılması kararı alır. Mahkeme, mağdur eşin evde kalmasına, şiddet uygulayanın evden ayrılmasına karar verebilir.
Dava açıldığı zaman mahkeme, eşlerden birinin geçimini teminde güçlük çektiği durumda, diğerinin onun geçimine katkıda bulunacağını kararlaştırabilir. Buna tedbir nafakası denmektedir. Nafakanın miktarı, tarafların ekonomik durumuna göre belirlenir.
Şiddet uygulayan eşin çocuklarla iletişimi sınırlandırılabilir. Çocukların güvenliği için velayet geçici olarak mağdur eşe verilebilir. Çocukların eğitim ve sağlık giderlerinin karşılanması için ek nafaka kararı alınabilir.
Mahkeme, mağdurun eşyalarına zarar verilmemesi için eşyalara tedbir koyabilir. Banka hesapları, maaş veya taşınmaz mallarla ilgili önlemler alınabilir.
Şiddet uygulayan eşin belirli bir mesafeden fazla yaklaşması yasaklanır. Mağdurun evine, iş yerine veya çocuklarının okuluna yaklaşması önlenir.
Şiddet uygulayan eşin mağdura telefon, mesaj veya sosyal medya üzerinden ulaşması yasaklanabilir. Tehdit, hakaret veya taciz içerikli davranışlar devam ederse, hapis cezası uygulanabilir.
Mağdurun kimlik ve adres bilgilerinin gizlenmesi sağlanabilir. Yeni kimlik veya taşınma desteği gibi ek güvenlik önlemleri alınabilir.
Şiddet mağduru eş ve çocukları için sığınma evi sağlanabilir. Devlet, mağdurun yeni bir hayat kurması için ekonomik destek verebilir.
Eşe yönelik şiddet, Türk Ceza Kanunu (TCK) ve 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu kapsamında suç sayılır ve cezai yaptırımlara tabidir. Eşe şiddet nedeniyle açılan ceza davaları, mağdurun korunmasını ve failin cezalandırılmasını amaçlar. Şiddet uygulayan eş, fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddet türlerine göre farklı suçlamalarla karşılaşabilir. Eşe şiddet dolayısıyla oluşabilecek suçlar:
Kasten Yaralama (TCK Madde 86-87)
Tehdit (TCK Madde 106)
Hakaret (TCK Madde 125)
Cinsel Saldırı (TCK Madde 102)
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (TCK Madde 109)
Boşanma sonrasında da şiddet mağdurunun güvenliğini sağlamak için çeşitli koruma tedbirleri alınabilir. Uzaklaştırma, adres gizliliği, telefon tacizinin önlenmesi, polis koruması ve ekonomik destek gibi önlemlerle mağdurun hayatını güvence altına almak mümkündür. Bu süreçte, mağdurların hukuki destek alması ve resmi kurumlara başvurması önemlidir.
Boşanma gerçekleşmiş olsa bile, şiddet uygulayan eski eşin mağdura zarar vermemesi için uzaklaştırma kararı alınabilir. Eski eşin, mağdura belli bir mesafeden fazla yaklaşması yasaklanır. Mağdurun evine, iş yerine, çocuklarının okuluna yaklaşması engellenir.
Mağdurun kimlik bilgileri MERNİS içinde gizlenebilir. Adres değişikliği yapması durumunda eski eşin yeni adresi öğrenmesi engellenir.
Eski eşin mağdura telefon, mesaj veya sosyal medya yoluyla ulaşması yasaklanabilir. Sosyal medya üzerinden taciz ve tehdit içeren paylaşımlar nedeniyle ceza davası açılabilir.
Yakın tehlike altındaki mağdurlar, polis veya jandarma tarafından korunabilir. Şiddet riski taşıyan durumlarda, “çağrı üzerine koruma” tedbiri alınabilir.
Eğer mağdur kendi güvenliğini sağlayamayacak durumdaysa, sığınma evine yerleştirilebilir. Devlet, mağdur ve çocukları için barınma ve maddi destek sağlayabilir.
Şiddet mağduru eş, boşanma sonrasında yoksulluk nafakası talep edebilir. Eğer eski eş nafaka ödemekten kaçınırsa, icra yoluyla tahsil edilebilir. Mağdur, iş ve sosyal destek programlarına yönlendirilerek ekonomik bağımsızlığı kazanabilir.
Mahkeme, şiddet uygulayan ebeveynin çocukla kişisel ilişkisinin sınırlandırılmasına veya tamamen yasaklanmasına karar verebilir. Çocukla görüşme, psikolojik zarar riski varsa denetimli olarak sağlanır. Çocuğun şiddete maruz kaldığı tespit edilirse, velayet tamamen mağdur ebeveyne verilebilir.
Şiddet gerekçesiyle açılan boşanma davalarında zamanaşımı süresi şiddetin türüne ve davanın dayandırıldığı hukuki sebebe göre değişir.
Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesine göre, eğer şiddet bir “kusura dayalı boşanma sebebi” olarak gösteriliyorsa, mağdur şiddeti öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde dava açmalıdır. Bu süre geçerse, şiddet olayı boşanma sebebi olarak ileri sürülemez.
Eğer şiddet tekrarlayan bir durumsa (süreklilik arz ediyorsa), zamanaşımı süresi her yeni şiddet eylemiyle yeniden başlar. Yani mağdur en son şiddet olayından itibaren 1 yıl içinde dava açabilir.
Eğer mağdur, şiddeti “evlilik birliğinin temelden sarsılması” (TMK 166) gerekçesiyle ileri sürüyorsa, zamanaşımı süresi bulunmaz. Şiddet üzerinden uzun zaman geçmiş olsa bile, evliliğin sürdürülemez olduğu gerekçesiyle dava açılabilir.
TMK md. 162/2 ve 3’ e göre; “ Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Affetmenin dava hakkını düşürücü etkisi yalnızca “hayata kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranış”a dayanılarak açılan şiddet nedeniyle boşanma davasında görülür. TMK md.166’ ya göre “evlilik birliğinin temelden sarsılması”na dayanılarak açılan şiddet nedeniyle boşanma davasında affetme eylemi dava hakkını düşürmez.
Affetme, sadece sözlü beyanla değil, davranışlarla da ortaya çıkabilir. Örneğin; mağdur eş, şiddet gördüğü eşle aynı evde yaşamaya devam ediyorsa, şiddet eyleminden sonra birlikte tatile çıkmışlarsa, şiddeti hatırlatmadan ilişkiye devam etmişlerse, hâkim, mağdurun şiddeti affettiğine kanaat getirebilir.
6 aylık ve 5 yıllık süre hak düşürücü süre olması sebebiyle hakim tarafından re’sen dikkate alınır.
Eşin sadakatsiz hali şiddet için gerekçe olamaz.
“…Dava, boşanmaya ilişkin olup, davalı iddianın yerinde olmadığını savunmuştur. Toplanan delillere göre davalının, devamlı olarak davacıya “itoğlu it, eşekoğlu eşek” gibi sözlerle hakaret etmesi, davalıyı dövmesi kişilik haklarına ağır saldırıda bulunduğu gerçekleşmiştir. Bu haksız tutum ve davranış karşısında davacı için boşanma davası açmak hakkı doğmuştur. Davacının sadakatsiz hali mahkemece ağır kusur sayılarak dava reddolunmuştur. Oysa davacının sadakatsiz davranış içinde olması davalının ona mütemadi suretle saldırıda bulunmasına hak vermez. Davanın bu sebeple reddi, neticesi bakımından davalıya bundan sonra davacıya saldırma imkanı verir. Böyle bir düşünüş bizzat ihkakı hakka imkan vermek sonucunu doğurur. Olayda bir tarafın kusurunu diğerinden ağır kabul etmek mümkün değildir. Evlilik birliği temelinden sarsılmış olup, iki taraf yönünden de devamı beklenemez. Bu itibarla boşanma kararı verilmesi gerekirken davanın yetersiz gerekçe ile reddedilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.” Yargıtay 2.HD. 2003/1188 E. 2003/3711 K.
Erkeğin Kadını Kendi Ailesi ile Birlikte Yaşamaya Zorlaması Psikolojik Şiddet Eylemi Kabul Edilmelidir.
“Toplanılan delillerden davalının davacıya müstakil ev açmayarak davacıyı kendi ailesi ile yaşamak durumunda bıraktığı birlikte yaşadıkları dönemde de davalının davacıya şiddet uyguladığı üzerinde korku yarattığı, taraflar arasında güvene dayalı bir ilişkinin kalmadığı müşterek hayatı yürütmesi kendilerinden beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin davacı yönünden temelinden sarsıldığı anlaşılmıştır.” Yargıtay HGK 2006/2-777 E. 2006/778 K.
Ekonomik Şiddet Boşanma Nedenidir. Kadının Maddi Şartlarını Koruyucu Hükümler Alınması Gerekmektedir.
“Dava; evlilik birliğinin sarsılmasına dayalı olarak karşılıklı açılan boşanma davasına ilişkindir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilmişse de kusur belirlemesinin hatalı yapıldığı, yapılan yargılama ve toplanan delillerden… ilesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı, ekonomik şiddet uyguladığı, aile içerisinde olan her şeyi kendi ailesi ile paylaştığı, kadının ailesi ortak konuta geldiğinde “…neden geldiniz izin aldınız mı…” şeklinde söylediği ve onlarla konuşmadığı ve yanlarına gitmediği gerçekleşen bu kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince bu husus gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-karşı davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 Sayılı Kanun’un 4. maddesiyle 6098 Sayılı Kanun’un 50. ve 51. maddelerinde düzenlenen “hakkaniyet kuralları” da dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. HD. 2024/2050 E. 2024/5132 K.
Ceza hakiminin vermiş olduğu karar aile mahkemesi hakimini bağlamamaktadır.
Toplanan delillerden davalının eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Ceza hakiminin delil kifayetsizliği sebebiyle vermiş olduğu beraat kararı da hukuk hakimini bağlamaz. (BK. md. 53) Evlilik birliği temelinden sarsılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya karar verilmesi gerekir Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2003/6547 E, 2003/7222 K
Kadın Eşin Şiddet Gösteren Eşe Karşı Gösterdiği Fiziksel Tepki Kadına Kusur Olarak Atfedilemez.
1-Mahkemece, tarafların belirlenen kusurlu davranışları sayılarak, eşit oranda kusurlu kabul edilmek suretiyle iki tarafın açtığı davaların kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, yaşanan en son olayda; davalı-karşı davacı erkeğin eşine şiddet uygulaması sırasında, davacı-karşı davalı kadının şiddetten kurtulmak maksadıyla eşini itmiş olmasının kadına kusur olarak yüklenmesi mümkün değildir. Erkeğin olaydan sonra aldığı adli raporda da yaralanmasına ilişkin bir bulguya rastlanmamış olup, ceza yargılaması sonucunda; kadının bu davranışı meşru savunma sınırlarında kaldığı kabul edilerek, erkeğin fiziksel şiddet nedeniyle cezalandırılmasına karar verilirken, kadına ceza verilmemesine karar verilmiştir. Ayrıca kadının şiddet görmekte iken, kendisini şiddetten korumak maksadıyla, eşini itmiş olmasının tepkisel bir hareket olduğunun kabul edilmesinde de zorunluluk vardır. Tepki niteliğindeki bu davranış nedeniyle kadına kusur yüklenemez. Hal böyle olunca mahkemece tarafların belirlenen diğer kusurlu davranışları yanında, eşine fiziksel şiddet uygulayan erkek boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır oranda kusurludur. Ancak kadının, erkek tarafından açılan boşanma davasına karşı çıkması, hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olup, erkeğin davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluşmuştur. Belirlenen bu kusur durumu halinde de boşanmaya karar verilebileceğine göre, davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının kabulü sonucu itibarıyla doğru olup, boşanma hükmünün kusura ilişkin gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerekmiş (HUMK.md.438/son), davacı- karşı davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir. 2. Hukuk Dairesi 2015/6294 E. , 2015/23386 K.
Şiddet nedeniyle evi terk etme, şiddet görene kusur olarak atfedilemez.
Mahkemece; boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı erkeğin, davalı ……a nazaran daha ağır kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Mahkemece davacı erkeğe, eve başka bir …… getirmesi ve ……a şiddet uygulaması vakıalarını kusur olarak yüklenmiş, hüküm …… tarafından temyiz edilmeyerek kendisine yüklenen bu vakıalar kesinleşmiştir. Davalı ……a ise, erkeğin eve başka bir …… getirmesi ve kendisine şiddet uygulaması nedeniyle evden ayrılarak bir daha dönmemesini kusur olarak yüklemiş ve boşanmaya sebep olan olaylarda ……ın az da olsa kusurlu olduğu belirtilmiştir. Ancak yapılan yargılama ve toplanan delillerden, ……a yüklenen “evi terk ettikten sonra geri eve dönmeme” vakıasının, erkeğin kusurlu davranışları karşısında doğal tepki sınırlarını aşmadığı, aksi düşüncenin Türk Medeni Kanunu ve ………nin Korunması ve ……a Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu’nun özüne de uymayarak ……ın kişisel ve bedensel varlığını hiçe sayacağı ve tehlikelere maruz bırakacağı açıktır. Kaldı ki ortada, …… tarafından Türk Medeni Kanunu 164. maddesinde düzenlenen “terk” hukuksal nedenine dayalı açılmış bir dava da bulunmamaktadır.
Bu durumda, boşanmaya sebep olan olaylarda, davalı ……ın herhangi bir kusuru ispatlanmadığı gibi, eve bir başka ……ı getirmek suretiyle sadakat yükümlülüğünü ihlal eden ve davalı eşine fiziksel şiddet uygulayan erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde “…… birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan yine böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, …… birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2)
2. Hukuk Dairesi 2016/21281 E. , 2018/8850 K.

Şiddet nedeniyle boşanma;
Türk Medeni Kanunu 166. Maddesine göre; “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.”
Türk Medeni Kanunu 162. Maddesine göre; “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.”, şeklinde düzenlenmiş olan boşanma sebeplerine girebilir.
Şiddet gören eş en kısa zamanda bir kolluk kuvvetine durumu haber vermeli, bir tutanak tutturmalıdır. ardından darp raporu almak için sağlık kuruluşuna başvurmalıdır.
Psikolojik şiddetin; tehdit, cebir, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, ısrarlı takip, hakaret şeklinde gerçekleşmiş olması durumunda Türk Ceza Kanunu uyarınca kişiye ceza verilebilir.
Psikolojik şiddetin ispatı oldukça zordur. Somut delil bulmak zor olsa da, mesajlar, ses kayıtları ve tanık beyanları mahkemede kanıt olarak değerlendirilebilir. Mağdurun psikolojik şiddet nedeniyle ruhsal çöküntü yaşadığına dair psikiyatri raporları delil niteliğindedir. Sürekli psikolojik baskı, evlilik birliğini temelden sarsan bir durum olarak kabul edilerek boşanma kararı verilebilir.
Eşe karşı şiddet uygulama Türk Ceza Kanunu uyarınca kasten yaralama (md.86-87) hükümleri uyarınca cezalandırılabilir.
Mağdur veya şiddete uğrama tehlikesi altında bulunanlar, bulundukları yerin yakınındaki polise veya jandarma karakoluna başvurarak şikayette bulunabilirler. Polis veya jandarma, derhal tedbir alınması gereken durumlarda önleyici ve koruyucu tedbirleri alır, diğer durumlarda Cumhuriyet Savcılığına yönlendirir.
Şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi altında bulunan kişiler, adliyede Cumhuriyet Savcılığına da başvurarak şikayette bulunabilir ve gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebilirler.
Mağdur veya şiddete uğrama riski olanlar, bulundukları ilin Aile Mahkemesi hâkimine giderek, şiddeti önlemeye yönelik tedbirleri ve koruyucu tedbirlerin alınmasını isteyebilirler. Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde, Asliye Hukuk Mahkemesi hâkimine başvuruda bulunulabilir. Hâkim gerekli olan önleyici ve koruyucu tedbirlere karar verir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı olarak çalışan ALO 183 hattı, şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan ve desteğe gereksinimi olan kişilere psikolojik, hukuki ve ekonomik alanda danışmanlık hizmetleri sunmakta ve yararlanabilecekleri hizmet kuruluşları konusunda bilgi vermektedir. Alo 183 ücretsizdir ve Türkiye’nin her yerinden 7 gün 24 saat ulaşılır.
Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünde, varsa Aile ve Sosyal Politikalar İlçe Müdürlüğünde, Aile Danışma Merkezleri ve Toplum Merkezlerinde ücretsiz olarak; danışmanlık, rehberlik, yönlendirme hizmetleri verilmektedir.
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi, şiddet uygulayan ve şiddete maruz kalanlara yönelik verilen tedbirlerin etkin olması için izleme yapan birimlerdir. Bu merkezlerde hukuki, psikolojik, mesleki ve danışma gibi farklı alanlarda hizmetler sunulmaktadır.
Sığınmaevleri ya da diğer adıyla konukevleri, şiddete uğrayan veya risk altındaki kadınların varsa beraberlerindeki çocuklarıyla birlikte, geçici süre ile barınma ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulmuştur.
Ülkemizde bu hizmeti başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü olmak üzere, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, kaymakamlıklar ve valilikler yürütmektedir.
Sığınmaevlerinde kalma süresi altı aydır. Gerektiğinde kalma süreleri uzatılmaktadır. 0-12 yaş arasında kız veya erkek çocuklar anneleriyle birlikte sığınmaevinde/konukevinde kalabilirler. 18 yaşın altındaki kız veya erkek çocuklar ise gerekli değerlendirmenin yapılmasının ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı yurtlara yerleştirilmektedirler. 18 yaşından küçük kız çocukları anneleriyle birlikte konukevinde kalabilirler. 12 yaşın üstündeki erkek çocukları olan kadınlar ile engelli çocuğu bulunan kadınlara ŞÖNİM tarafından uygun görülmesi halinde kira ve iaşesi karşılanarak ev kiralanır.
Sığınma evlerinde geçici süre için güvenli bir şekilde barınma ihtiyacı karşılanır, psikolojik ve sosyal destek sağlanır, barolarla iş birliği yapılarak hukusal danışmanlık hizmeti verilir, iş ve meslek edindirmeye yönelik çalışmalar yapılır, bazı durumlarda el harçlığı verilir, sığınmaevi/konukevinden ayrıldıktan sonra kendi evini tutmak isteyenlere, bu konuda da destek olunmaktadır.
Şiddete maruz kalındığında veya böyle bir risk altında iken bulunulan yere en yakın sağlık kuruluşuna (sağlık ocağı, aile hekimliği, hastanelerin acil servisi gibi) başvurulabilir. Şiddete uğranılmışsa gerekli tedavi yapılır ve yaşanılan şiddeti belgeleyen rapor düzenlenir.
Avukatlık ücreti ödeyecek durumda olmayanlar ücretsiz avukatlık hizmetinden yararlanmak amacıyla bulundukları yerlerin barolarına başvurabilirler.
Başvuru için gerekli belgeler: Kimlik, ikâmetgah belgesi ve muhtardan alınacak fakirlik belgesinden ibarettir.
Baroya bağlı Kadın Danışma Merkezi bulunuyorsa doğrudan bu merkezlere başvurmakta mümkündür.
Kadın Sivil Toplum Kuruluşları gönüllü çalışan kuruluşlardır.
Bu kuruluşlarda ücretsiz olarak danışmanlık ve rehberlik hizmeti verilmektedir. Konukevi bulunan kuruluşlarda geçici olarak barınma ihtiyaçları da karşılanmaktadır.
Belediyelerin kadın destek birimlerinde psikolojik, tıbbi, maddi ve hukuki destek sağlanmaktadır. Ayrıca konukevleri bulunması hâlinde ücretsiz barınma imkânı da sunulmaktadır.
Psikolojik şiddete uğrayan kişi, en yakın sağlık kurumuna başvurarak psikiyatri veya psikologtan bu urumu ispatlayan bir rapor alabilir.
Psikolojik şiddet de tıpkı fiziksel şiddet gibi kişileri yıpratan bir durumdur. Dolayısıyla şiddetin önlenmesi amacıyla kurulan vakıflar ve bakanlığın ilgili birimi olan ŞÖNİM gibi kuruluşlara başvuruda bulunulabilir. Tıpkı fiziksel şiddette olduğu gibi psikolojik ve ekonomik şiddet de bir boşanma sebebidir. Dolayısıyla boşanma davası açılması da yapılabilecekler arasında yer alır.
Zorla cinsel ilişkiye zorlama, istemediği cinsel davranışlara maruz bırakma, cinsel içerikli aşağılayıcı sözler söyleme veya mağdurun cinsel özgürlüğünü kısıtlama gibi davranışlardır.
Cinsel şiddet, ağır kusur sayıldığı için hâkim genellikle mağdur lehine boşanma kararı verir. Adli tıp raporları, psikolojik değerlendirme raporları ve mağdurun beyanları delil olarak kullanılabilir. Cinsel şiddet nedeniyle boşanma davalarında mağdur, yüksek manevi tazminat talep edebilir.
Eşlerden birinin istemediği bir cinsel davranışa maruz bırakılmak cinsel şiddet gerekçesiyle boşanma sebebi teşkil debilir.
Hangi Tür Şiddet Boşanma Davasında Gerekçe Olarak Kabul Edilir?
Şiddet nedeniyle boşanma davasında fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet boşanma gerekçesi oluşturabilir.
Duygusal şiddet; sürekli hakaret, aşağılayıcı sözler, tehditler, küçük düşürme, sevgisiz bırakma ve sosyal izolasyon gibi ruhsal olarak yıpratıcı davranışlardır.
Somut delil bulmak zor olsa da, mesajlar, ses kayıtları ve tanık beyanları mahkemede kanıt olarak değerlendirilebilir. Mağdurun psikolojik şiddet nedeniyle ruhsal çöküntü yaşadığına dair psikiyatri raporları delil niteliğindedir. Sürekli psikolojik baskı, evlilik birliğini temelden sarsan bir durum olarak kabul edilerek boşanma kararı verilebilir.
Eşin ekonomik özgürlüğünü kısıtlamak, çalışmasını engellemek, zorla çalıştırmak, temel ihtiyaçlarını karşılamamak, maaşına el koymak veya maddi olarak mağdur etmek gibi davranışlardır.
Maddi güvencesi olmayan taraf mağdur kabul edilerek nafaka ve tazminat talep edebilir. Banka hesap kayıtları, faturalar, maaş dekontları gibi belgeler mahkemeye sunularak ekonomik şiddet kanıtlanabilir. Ekonomik baskı altında bırakılan eşin evlilik birliğinin sürdürülemez hale geldiği gerekçesiyle boşanmaya karar verilebilir.
Sağlık raporları, şiddet nedeniyle açılan boşanma davası için zorunlu olmasa bile şiddeti ispatlamak için oldukça faydalıdır. Özellikle fiziksel şiddete uğrayan eş en kısa zamandabir sağlık kuruluşuna başvurmalı ve darp raporu almalıdır.
TMK md. 169’a göre; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.”
Mahkeme, şiddet uygulayan eşin ortak evden uzaklaştırılması ve mağdurun güvenliğinin sağlanması için eşin ortak konuttan uzaklaştırılması kararı alır. Mahkeme, mağdur eşin evde kalmasına, şiddet uygulayanın evden ayrılmasına karar verebilir.
Mahkeme, şiddet uygulayan ebeveynin çocukla kişisel ilişkisinin sınırlandırılmasına veya tamamen yasaklanmasına karar verebilir. Çocukla görüşme, psikolojik zarar riski varsa denetimli olarak sağlanır. Çocuğun şiddete maruz kaldığı tespit edilirse, velayet tamamen mağdur ebeveyne verilebilir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki çocuğun velayeti hususunda hakim için önemli olan tek kriter çocuğun yüksek yararı, gelişimi ve büyüme koşullarıdır. Bu sebeple hakim çocuğun velayetini şiddet gösteren eşe de bırakabilir.
TMK md. 169 “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” Hükmüne göre hakimin resen koruma kararını vermesi gerekmektedir. Ancak şiddet görenin de koruma talep etmesinde bir sakınca yoktur.
Şiddet Gören Eşin Dava Açma Süresi Var Mı?
Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesine göre, eğer şiddet bir “kusura dayalı boşanma sebebi” olarak gösteriliyorsa, mağdur şiddeti öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde dava açmalıdır. Bu süre geçerse, şiddet olayı boşanma sebebi olarak ileri sürülemez.
Şiddet tekrarlayan bir durumsa (süreklilik arz ediyorsa), zamanaşımı süresi her yeni şiddet eylemiyle yeniden başlar. Yani mağdur en son şiddet olayından itibaren 1 yıl içinde dava açabilir.
Eğer mağdur, şiddeti “evlilik birliğinin temelden sarsılması” (TMK 166) gerekçesiyle ileri sürüyorsa, zamanaşımı süresi bulunmaz. Şiddet üzerinden uzun zaman geçmiş olsa bile, evliliğin sürdürülemez olduğu gerekçesiyle dava açılabilir.
Hakaretin evlilik birliğini tamamen sarsması ve müşterek hayatı çekilmez hale getirmesi, pek kötü muamele teşkil etmesi halinde, hakaret boşanma sebebi olarak sayılır. Hakaret psikolojik şiddet olarak değerlendirilmektedir.
Fiziksel şiddet gören eşin suç duyurusunda bulunması gerekmektedir. Böylece bir taraftan boşanma davası devam ederken bir taraftan da ceza davası devam edecektir. Ceza davasında hakimin verdiği karar, aile mahkemesi hakimini bağlamasa da yol gösterici olabilmektedir.
Psikolojik şiddet ispat edilmesi zor bir şiddet türüdür. Bu sebeple SMS, e-posta gibi elektronik veriler mahkemeler tarafından delil olarak kabul edilmektedir.
Boşanma süresince şiddet uygulayan eşin mağdura zarar vermemesi için uzaklaştırma kararı alınabilir. Eşin, mağdura belli bir mesafeden fazla yaklaşması yasaklanır. Mağdurun evine, iş yerine, çocuklarının okuluna yaklaşması engellenir.
Mağdurun kimlik bilgileri MERNİS sisteminde gizlenebilir. Adres değişikliği yapması durumunda eşin yeni adresi öğrenmesi engellenir.
Eşin mağdura telefon, mesaj veya sosyal medya yoluyla ulaşması yasaklanabilir. Sosyal medya üzerinden taciz ve tehdit içeren paylaşımlar nedeniyle ceza davası açılabilir.
Yakın tehlike altındaki mağdurlar, polis veya jandarma tarafından korunabilir. Şiddet riski taşıyan durumlarda, “çağrı üzerine koruma” tedbiri alınabilir.
Şiddet uygulayan eşin davranışının Türk Ceza Kanunu uyarınca suç teşkil etmesi durumunda eş ceza alabilir.
KAYNAKÇA:
Prof. Dr. Mustafa Dural, Prof. Dr. Turgut Öz, Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş-Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku,17. Bası, 2022, Filiz Kitabevi, İstanbul